Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Milli Eğitim Bakanlığı"nın orta dereceli okullarda öğrencilere tavsiye edilecek 100 kitaplık listesi açıklandı.

Dünyanın neresinde "100 kitap seçin" deseniz ihtilâf çıkar; bizde de tek tek bazı kitap ve yazarla takılıp tenkid edenler olacaktır, tabii karşılamak lâzım. Zaten projenin anafikri her öğrenciye en azından bu 100 kitabı okutturmak değil, kitap okuma zevkini telkin etmekti. Başlangıç için güzîde eserlerin seçilmesi fikri doğruydu. İnşallah öğretmenlerimiz ve veliler bu projeye gerekli desteği verirler. Görebildiğim kadarıyla okul çağındaki gençleri ders dışı okumalarından uzak tutan başlıca etken, bir sonraki okulu kazanabilmek için adeta şart haline getirilen kurslar ve hazırlık dönemleri. Üniversiteye giriş imtihanı o kadar dramatik hale getirildi ki, üniversiteye hazırlanan bir çocuğa "al şu kitabı da oku" demek hiçbirimizin içinden gelmedi.

Projenin sadece ortaöğretim öğrencilerine yöneldiği gibi bir intibaa kapıldım. Kanuna göre ortaöğretim üç yıllık lise ve dengi okullarla tahdid edildi; sekiz yıla çıkarılan temel eğitimin yeniden beş yıla indirilmesini teklif edecek halimiz yok ama eski uygulama "ortaokul" diye bilinen sürecin de proje kapsamına alınması düşünülmelidir. Lise çağına gelmiş öğrenciye okuma zevki telkin etmek kolay değil; hele ki bu "zevk", ders ile ilişkilendirilirse. Mâlumdur, dünyanın en zevkli meşgalesi bile ders kapsamına girdiğinde öğrenci mantığı onu, geçilmesi gereken teknik bir engel olarak görür. (Genelgede daha sonraki bir safhada projenin ilköğretim safhasını da kapsayacağı belirtilmiş.)

Konu hakkında daha geniş bilgi almak için Bakanlığın internet sitesinde yer alan Bakanlık genelgesini okudum; iki mühim nokta dikkatimi çekti. İlki, okul kütüphanelerine çekidüzen verilmesi yolundaki madde idi; işte burada okul yöneticilerinin ve okul-aile birliği derneklerinin samimi ve inançlı destekleri büyük önem arz ediyor. İkinci husus, bakanlık tamimindeki, "Bu kitapların büyük bir kısmı piyasada vardır ve bunların bakanlık tarafından öğrencilere ücretsiz olarak dağıtımı söz konusu değildir." cümlesidir. Bu cümle, kitapla öğrenci arasındaki ilişkide aksayan şeyin tesbiti konusunda önemli bir tesbit ihtiva ediyor ve psikolojik bir saplantının üzerine gidiliyor; kitap ve okuma zevki telkin etmek için öğrencinin veya okul kütüphanesinin kitaba sahip olması gerekmiyor, başka çözümler de var. Benim nâçizâne tesbitim, "hediye kitab"ın, hediye edilende bir kıymet hissi uyandırmadığı şeklindedir. Bu yüzden okul kütüphanelerini zenginleştirmek için sair kuruluşlara ve özelliklere kitabevlerine yönelik kampanya çağrılarını pek de doğru semereli bulmadığımı belirtmeliyim. Kitaba para verilmelidir ve kitap söz konusu olunca akla hemen "bağış"ın gelmesi doğru olmuyor. Ücra köy okullarında tam takır kitap rafları arasında öğrencilerine okutacak kitap bulamayan genç öğretmenlerin bu fikri sıcak bulmayacağını tahmin ediyorum; doğrudur ama kitap, illâ ki birilerinin bir başkasına hediye etmesi gereken bir nesne olmaktan çıkarılmalıdır. Samimiyetle itiraf ediyorum; paramla aldığım kitaplar, hediyelere nisbetle bana daha değerli gelmiş ve okunma sırasında hep öncelikli yerler tutmuşlardır. Kaldı ki kitap, bir başka açıdan endüstriyel bir üründür ve öğrencinin bu ürünü edinmek için bedelini ödemesi gerektiği fikri de bu esnada talim edilmelidir.

Milli Eğitim Bakanlığı müfredat değişiklikleriyle, 100 kitap kampanyası ile güzel ve hayırlı gayretler içinde görünüyor. Bu noktaya gelinceye kadar çok emek sarf edildiği mâlum ama en büyük teşekkürü, şu projeler meyve vermeye başladığında hak edecekler.