Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Bizim Milli Eğitim Bakanımızın gayret-i milliyesi yüksektir; seneye Çanakkale"nin, Sarıka-mış"ın, Yemen"in, hatta Mohaç"ın, Sırpsındığı"nın, hatta herkesin çok iyi bilmesi gereken Balkan Harbi mağlubiyetinin sıradışı bir usulle anılması için harekete geçerse hiç şaşırmayalım.<br />

Bizde böyle pimpirik tipler vardır; esen yelden nezle kapar, uçan kuştan hile sezerler. O günlerde -nerede okudum hatırlamıyorum-, bunlardan biri kafayı Anzaklara takmıştı,

-Nedir o öyle her sene tâ nerelerden Çanakkale"ye gelip sabah âyini yapıyor bu herifler? Ajan mıdır, casus mudur nedir? Askeri istihbarat yapıyor olabilirleer.. Uyanık olalım, patlıcanlı kebabı Yunanlılara kaptırdığımız gibi Çanakkale"yi de elin Avustralyalısına peşkeş çekmeyelim!

Tek Parti devrinde Mareşal Fevzi Çakmak"ın, "düşman istilâ ederse, Anadolu içlerine doğru kolayca sızmasın" diye bazı iskeleleri liman haline getirtmediğini, kıyıları içe bağlayan yol projelerini askıya aldırdığını söylerler; bu da böyle bir hesap işte: Düşmanın eline geçmesin diye fırın da yapmayalım, ekmek de pişirmeyelim mantığı! Ne var ki komplo teorisyenleri asla işsiz kalmaz, tedirgin olacak bir ipucunu mutlaka yakalarlar,

-Heybeli"deki okulu açtırmayalım; adamlar çaktırmadan Pontus Rum devleti kuracaklar, ekümenik olacaklar!

Veya,

-Uyuyun beyler uyuyun, Anadolu"da misyonerler cirit atıyor!

Şimdi de Truvalı olduk!

Bir şeyi küçümseyip abartmakla, gerçek boyutlarında algılamak arasında marazî bir fark vardır. Sıradan şeyleri abartanlar neticede "yalancı çoban"ın başına geldiği gibi sürüyü kurda kırdırırlar. Anzakların sabah âyininden rahatsızlık duyan zihniyetin abartılmış izdüşümüne geçenlerde yeniden rastgeldim. Truva diye bir film çekilmiş. Şu anda tarihi Truva şehri bizim sınırlar içinde olduğu için dünya kamuoyunun dikkati Türkiye üzerine yönelecekmiş; iyi, güzel. Tv röportajcısı güya ahalinin Truva bilincini ölçüyor. Âdettir ya, görüntüleri makaslayıp montajlayan yönetmenler hep ilginç sahneleri seçerler:

-Truva size neyi hatırlatıyor?

Adam boş boş bakıyor, "Truva mı, bilmem ki ne desem, bilmiyorum!"

Ardından gençten birine soruyor aynı soruyu,

-Yaa çok önemli bir olay; bilmiyoruz tabii varsa Müslümanlık, yoksa Türklük. Halbuki, sen, ben hepimiz Truvalıyız; biraz da o geçmişimize sahip çıksak ne güzel olacak. Truvalıyız, İyonyalıyız, Hititiz, hepsinden bir parça var bizde...

"Vay canına". Ortası yok mu bunun yönetmen efendi? Birisi adını duymamış, ötekine gelince su katılmamış Homerosoğlu!

Gülünecek işler; tabii gülebilene!

Haydi çocuklar Çanakkale'ye

Senede bir defa Çanakkale"ye gelip topraklarımızda misafir yatan dedelerinin ruhu için ayin tertipleyen Anzak torunlarından huylanacağımıza daha güzelini yapsak ne dersiniz?

Milli Eğitim Bakanı şu günlerde müsteşarını çağırsa meselâ,

-Çanakkale savaşlarını gençliğimize ne doğru dürüst anlatabiliyor, ne de idrak edebiliyoruz. Şöyle bir şey yapsak nasıl olur? Her sene törenler esnasında Çanakkale"deki kayıplarımızı temsilen orada 250 bin öğrenci toplayamaz mıyız? Toplarız. Çevre illeri sevketmek zaten kolay, daha uzak yerlerden gelenleri özendiririz, masraflarına iştirak ederiz; destekleyici firmalar buluruz. Gençlerimizi Çanakkale konusunda şiirler, kompozisyonlar yazmaları, araştırma yapmaları, makale kaleme almaları için teşvik ederiz; derece alanlara orada ödüllerini veririz. 250 bin gencin siperlerde, dedelerinin öldüğü mevzilere girerek bir dakika saygı duruşunda bulunduklarını, Fâtihalar okuduklarını düşünelim. Ondan sonra kalan zamanı piknik yaparak geçirirler, kumanya dağıtırız, günün anlamını vurgulayan rozetler, hatıra paraları hediye ederiz. Tabii ondan önce şehitliklerimizi ve savaş yerlerini elden geçirip, TBMM"nin bahçesi gibi itina göstererek tanzim etmemiz, bakımlı tutmamız lazım. Gemilerle, trenlerle, otobüslerle 250 bin kişinin Çanakkale"yi yaşadığını şöyle bir düşün!

Haydi çocuklar Sarıkamış'a

-Bitmedi; daha Sarıkamış var sırada; Orada seksen bin küsur şehit verdik; Çanakkale neyse ama Sarıkamış"ı kimse bilmez. Öyleyse her yıl bu hadiseyi doksan bin öğrenci ile anmalıyız Sarıkamış dağlarında. Yolları yapılsın, genişletilsin; şehitlikler elden geçirilsin, ağaçlandırılsın. Okul birincilerini biz götürelim, kalanını valilikler, belediyeler, vakıflar desteklesin. Orada şehitlerimize Fatihalar okuyalım, şiirler, türküler söylensin. Televizyonlar naklen yayın yapsın. Bu yerler milli tarihin en anlamlı levhalarının geçtiği yerler. Mutlaka gençliğin zihninde iz bırakmalı.

Yemen'e, Mohaç'a, Sırpsındığı'na...

-Bitmedi; bir de Yemen"imiz var bizim; şimdi bizim değil, eskiden de pek bizim olmadı ama orada binlerce Anadolu evladı şühedâ garip yatıyor. Yemen"e her sene Türkiye"den bir uçak dolusu öğrenci gönderelim; yarışmalar açalım, matematik, kimya, dil, fizik, edebiyat, hikaye yarışmaları olsun; kazananları üç günlük Yemen seyahati ile taltif edelim. Şühedâmız ise yattığı yerde bahtiyar olsun!

Bizim Milli Eğitim Bakanımızın gayret-i milliyesi yüksektir; seneye Çanakkale"nin, Sarıkamış"ın, Yemen"in, hatta Mohaç"ın, Sırpsındığı"nın, hatta herkesin çok iyi bilmesi gereken Balkan Harbi mağlubiyetinin sıradışı bir usulle anılması için harekete geçerse hiç şaşırmayalım.

Coğrafyayı yüzünden yaşamak

Öksürükten rutubet kapıp, "Pontuslar ne zaman Karadeniz"de devlet kuracak, Ermeniler ne zaman Doğu Anadolu"yu ilhak edecek?" diye korkulu rüya görmektense evvela evlatlarımızın nazarında şu vatan kavramını gözle görülür hale getirelim; yıllarca "vatan, millet, Sakarya" gibi ulvi kavramları tekerleme haline getirdiğimiz için yeni nesillerin sudan tarih bilgisi, onun kadar desteksiz ve sadece üniversite sınavında işe yarayan coğrafya birikimi kadar değersiz hale geldi. Gezsinler, görsünler, yaşasınlar, hissetsin ve anlatsınlar.

Osmanlı değil, "Evliya haritası"

Yeri gelmişken nice zamandan beri zihnimden geçen bir fikri Milli Eğitim Bakanı"nın dikkatine sunmak isterim.

Haritacılarımız bir araya gelip, büyük paftalı bir Ortadoğu ve Balkan ülkeleri haritası yapsalar; üzerine de Evliya Çelebi"nin bütün ömrü boyunca gezdiği ve konakladığı yerleri (tarihi yer adlarının şimdiki karşılığını da belirtmek suretiyle) kırmızı hatlarla gösteren bir ilavede bulunsalar; bu harita okul adedince bastırılıp dağıtılsa ve,

-Öğretmenim nedir bu harita? diye soran öğrencilere hocaları,

  • Dedelerimizden bir tek kişinin pasaport, vize almaksızın Osmanlı illerinden ve çevredeki komşulardan gezip gördüğü yerlerdir, demiş olsalar kâfidir.

Ne dersiniz sayın Bakan?