Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Bölmeci, taksimci, ayrılıkçı, federasyoncu, bağımsızlıkçı ve ne türlü taviz elde ederse etsin tatminsiz Kürt silahlı hareketinde bir isticâl, bir harâret, bir telâşe: "İlerde lâzım olur" diye harcamayıp biriktirdikleri bütün numaraları; bilcümle gerilla taktikalarını, silâhlı ve külâhlı eylem biçimlerini ve propaganda çeşitlemelerini üst üste sergileyerek kamuoyuna "mesaj" üstüne meşaz yağdırıyorlar.

Bir nevi, "Bu sene bıldırcın curnatası, tutturduk ne âlâ, aman bastıralım" akılları... Bir eliyle milletvekili kaçırıp alıkoyma ve sorgulama görünümüyle temiz havalı dağlarda piknik yaptırırken öte taraftan yol kesiyorken tesadüfen karşılaşmış gibi, "Aa kuzen, vaay emicemin kızı şükür görüştürene, böyle olmuyor vallahi; insan arayıp sormaz mı; yolunuzu kesmesek görüşemeyeceğiz ayol" deyû sarım-gülüm olmalar; diğer eliyle çarşı gezmesine çıkan İçişleri Bakanı'na "Sivil toplum seni istemiyor, zorla mı arkadaş?" makamını hatırlasın diye taş attırmaya kadar kütüklüğünde ne kadar cephane varsa yakıp durmaktalar.

Suriye'deki iç savaşı çoğumuz endişeli ve muzdarip bir bekleyişle seyrederken, öyle anlaşılıyor ki bazılarımız, "Bu patırtıdan nasıl ederiz de kuzeyiyle eklemlenecek bir batı Kürdistan haritası kotarırız" hesabı içinde; bu hesaba bir kısım liberalimizin, "İki medeni insan gibi ayrılalım Türkân; boşandıktan sonra da birbirimizin yüzüne bakabilelim!" yaklaşımını sergileyerek "düğün"e kalburla su taşıması manzarayı tamamlıyor gibi sanki...

Velâkin bu patırtının asıl tantanalı aksâmı, yine bahtı kara yazılı CHP'mizin payına düşecekmiş gibi bir hisleniş içindeyim. Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'ün bir kısım PKK'lı nazik ve iyi çocuklar tarafından kaçırılması (pardon alıkonulması olacaktı!), suya atılan taş misâli gittikçe büyüme istidadı gösteren dalgalar halinde CHP'nin birlik ve beraberliğine yönelik bir huzursuzluk şeklini alıyor. Nitekim son olarak parti içinden yükselen eleştirilere, "CHP'nin ulusalcı kafatasçılarla yürüyemeyeceği görülmüş oldu" tesbitiyle cevap veren Aygün'ün yaklaşımı, İsa Gök tarafından, "Genel Merkez bu kötü gidişe ve bu yanlış söylemlere izin vererek ve hatta destek çıkıp kol kanat gererek, partiyi tabandan tümüyle koparmakta, büyük bir siyasi yok oluşa gidilmesine olanak tanımaktadır. Buna iyi niyetli bir anlam yüklemek mümkün değildir" sözleriyle hırpalandı. Partinin asabî adamlar kontenjanından Haluk Koç, anı minvalde sert tepki gösterdi.

Hüseyin Aygün'le Kemal Kılıçdaroğlu aynı memleketin evlâtları; toplumsal menşe'leri mutabakat halinde. Sadece siyasi tavır itibarıyla farklı çizgilerde duruyorlar; Kılıçdaroğlu, anamuhalefet partisini iktidara taşımak için sorumluluk üstlenip, sâkin ve soğukkanlı tutum takip ederken Aygün, doğru bildiğini söylemekten çekinmeyen, heyecanlı, doğrucu bir yaklaşım gösteriyor; o kadar ki, Hüseyin Aygün CHP'nin netâmeli geçmişiyle yüzleşirken bile gözünü budaktan esirgemiyor. Zaman zaman Sayın Kılıçdaroğlu'nun, Aygün'e bakıp, "Ah böyle pervasız konuşmayı ben de bilirdim ama viran olası hanede evlâd u ıyâl var" diye hayıflandığını tahmin ediyorum. Hüseyin Aygün, Kılıçdaroğlu'nun içinden geçirip de seslendiremediği köklü çelişkileri açığa çıkaran bir duruş içinde ve bu gidişatın gösterdiği iki muhtemel gelişme var: Büyük ihtimâl Aygün, yakın bir zaman içinde partisiyle vedalaşmak zorunda kalabilir. Küçük ihtimâl ise Aygün'ün parti içinde "tabii kanaat lideri" kontenjanından yeni bir hizip başı teşkil etmesi ve çok daha küçük bir ihtimâl olmak üzere parti liderliğine aday olmasıdır.

Hüseyin Aygün'ün bugün itibarıyla savunduğu çizgiyi Kılıçdaroğlu, liderliğinin ilk günlerinden itibaren üstlenip, CHP'yi hakikaten yeni bir parti yapabilir ve geçmişiyle yüzleştirebilirdi; çünkü kendisine büyük kredi tanınmıştı. O dem geçti. Şimdi Kılıçdaroğlu, içinden gelmese bile Aygün'e karşı CHP'nin İsmet Paşacı çehresini takınmak zorunda. Tarihin istihzâsı hiç bitmiyor!

Yol kesmelerinde halaoğlu, emmikızıyla hasret gideren taksimci, ayrılıkçı ve bölmeci arkadaşlara gelince, onlara biraz bölge tarihi okumalarını tavsiye ediyorum; vakitleri artarsa kalan zamanlarını "boş havuz problemi" çözerek değerlendirebilirler!