Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Bunlar bednamlıktır; hezeyandır, bu ülkede öyle şeyler olmaz.

Bizde parlamenter demokrasi takır takır işlemektedir; kuvvetler ayrılığı prensibine göre devletin bütün kurumları, kendilerine anayasanın tanıdığı yerin bilincindedir. Hiçbiri, bir başka gücün yerine kendini ikame etmeğe kalkışmaz.

Anayasamız fıstık gibidir; geçen yüzyıl içinde daha iyisine ulaşmak için üç kere bozup yenisini yapmışızdır; iki anayasamızın askeri darbe mahsulü olması anayasalarımızın kötü olduğuna karine değildir, zaten o anayasaları, ilk darbe anonsundan sonra darbecilerin emrine giren üniversite hocası hukukçularımız yapmışlardır.

Bizim anayasacı hocalarımız, hukukçularımız iyidir, arslan gibilerdir.

Zaten yargımız da bağımsızdır; siyasi etkilenmelerden tamamen arî ve berîlerdir; konjonktüre göre tavırlarında değişiklik göstereceklerini ummak safdilliktir.

Meslek kuruluşlarımız, barolarımız, odalarımız fevkalade sivil bir şuura sahiptir. Mesleki etik konusunda çok duyarlı davranırlar ve boş zamanlarında memleket meseleleri hakkında raporlar hazırlayıp fikir beyan ederler.

Yasama uzvumuz kutsaldır; siyasi partilerimizin hepsi de asli mes'uliyetlerini müdrik müesseselerdir. Parti içi (ve dışı) demokrasiye büyük hürmet gösterirler. İçlerinden velev ki biri çıkıp, "biz bu Cumhuriyet'i kolay ele geçirmedik; sandığa gömdürmeyiz" filan demez. Bizde tek kişinin iradesiyle kurulan ve yürütülen bir partinin varlığını ileri sürenlerin alnını karışlarız; Siyasi Partiler Kanunumuz mükemmeldir, çok demokratiktir, onun gibisi bir daha gelmez. Seçim Kanunumuz ise o kadar âdil ve mükemmeldir ki bu yüzden hep nazara gelmektedir.

Bizde yürütmenin, yasama uzvunu fiilen kontrol ettiğini ileri sürenler de bednamdır, bedhahtır, müflistir, divânedir.

Cumhurbaşkanımız tarafsızdır; kararlarından ötürü sorumlu tutulamayacağı için affettiği hükümlülerin kısm-ı âzâmı itibariyle felanca görüş sahibi eylemciler olmasından ötürü bıdı bıdı yapılması yersizdir. Zaten o şimdiden üçüncü adamdır, biraz daha çalışsa ikinci adam bile olabilirdi.

Türkiye'nin güneydoğusunda adı konulmamış bir kalkışma asla vuku bulmamıştır; son yirmi küsur senedir olup bitenler, Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki isyanlar gibi basit zabıta vakalarıdır. Kimselerin ülkeyi bölmeye çalıştığı, güvenlik kuvvetlerine silah çektiği yoktur; beş bini güvenlik mensubu ve memur, otuz bine yakın insanın bu gibi evhamlar yüzünden canından olduğu da iftiradır. Güvenlik güçleri, eğitim esnasında ara sıra birbirini vurmakta, dağlara çıkan bir kısım vatandaşlarımız ise üşütüp hasta oldukları için zayiat vermektedirler.

İş dünyamız, işadamlarımız akılcı, yurtsever ve yüksek sorumluluk sahibidir; dış finans ve siyaset muhitlerinin sözcülüğünü yapmaz, yatırımlarında milli fayda unsurunu daima ön planda tutarlar. Kendi menfaatleri için ara sıra da olsa siyasi şantaja yeltendiklerini tarihler yazmamıştır.

Basınımız hürdür, iyidir, hoştur; darbe şakşakçılığı yapmaz; ülke insanlarının yarısını rejime tehdit gibi göstermez. Dünyalar iyisidir basınımız, çok tontondur.

Ordumuz darbe filan yapmamış, iç hizmet kanununun verdiği yetkiyle iki defa anayasal düzeni sona erdirerek ülkeye sahip çıkmıştır; askerlerimiz siyasetle uğraşmazlar; aksini iddia eden kanunen bednamdır.

Üniversitelerimizi övmeye kelimeler yetmez; 1933'teki reformdan beri ilmî ve vicdanî kanaatini her şeyin üstünde tutan bir akademisyenler ordusu yetiştirmiş olması geleceğimizin teminatıdır. Bir de üniversitelerimize mali özerklik verilmiş olsa kim bilir daha ne gibi başarılara imza atacaklardır?

Bürokrasimiz dünyanın en kuzularıdır; öyle sevecen, öyle vazifeşinas, öyle kanunlara itaatkâr; onlar da siyaseti katiyyen sevmez ve uğraşmazlar. Zaten siyaset kötü bir şeydir.

Geriye ne kaldı: Türkiye Futbol Federasyonu!