Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Her cemiyet bir kitaba yaslanır; Ramayana, Tevrat veya Kur'an; Cemil Meriç, "senin kitabın hangisi" diye sorarken cevabı terk eder; bilmediğinden değil, cevabın yakıcılığından. Toplum, biraz da aynı kitaba baş koymuşların beraberliğidir.

Ne zamandan beridir kurtuluşu "totalite" içinde arayıp duruyoruz. Total çözümün kaçınılmaz aracı "aleme nizamat" vermektir. Nizamı alem filan değil, düpedüz kalabalıkları örgütlemek, onları güdülemek, nam"ı diğer "havuç ve sopa siyaseti". Total çözüm yanlısı, kanunun, anayasanın, tüzüğün, yönetmeliğin diliyle konuşur, öyle konuşmak zorundadır. Devletin müeyyide dikte eden buyurganlık etmekten gayrı lisanı yoktur. O yüzden mevzuatımız deryalar gibidir; olmadı, yap kanun; yine olmadı, tazele kanun!

Kanunların da baş kestiği en yüksek felsefe nedir: "Senin kitabın hangisi?" suali, bu noktada anlaşılır hale gelir. Sözü, "elbette efendi, Kur'an'ı anayasa kılsa idik bunlar gelmezdi başımıza" sızlanmasına getirdiğimi zannedenler yanılırlar. Velev ki öyle anlaşılmış olsun, insanın ipinin koptuğu yerde kanunları Kur'an'dan ilham alarak yapmak da kifayet etmez. İnsan ıskalanmıştır. Suali şöyle toparlayabiliriz: "Her cemiyet bir insana yaslanır; senin insanlığın hangisi?"

Yeni YÖK tasarısı hakkında yapılan tartışmalar beni heyecanlandırmıyor mesela; meslektaşlarım bu tavrı pek züppece bulup muhtemelen kızacaklardır. Onca tarih tetebbu etmişiz; insanı ıskalayan hangi kanun nizamı muvaffak olmuş? Biz ki bu eyyamın kısmen nevbaharını da gördük; nizamname değişiklikleri aranılan insanı bir efsun tesiriyle suyun üstüne çıkarmadı: Çıkarması muhaldir; B'lerin yaptığını vakt"i merhunu gelince A'lar yapmaya başladı bu defa. Gönüllerimizin şehzadeleri, iktidar mevkiine ulaştıklarında daha evvel yakındıklarımızdan farklı davranamadılar; moda tabirle iktidar onları bozdu. Halbuki biz bütün meselenin görüş farklılığından kaynaklandığını zanneder dururduk. Zihnimizde mükemmelleştirdiğimiz her ütopyanın, her birimizde ayrı bir davranış mükemmelliği şeklinde tezahür edeceğini farz etmenin hüsn"i kuruntusu kaç defa "realite"ye tosladı!

Akif! Akif'i tanıyorduk canım, çok iyi adamdı. Hele İstiklal Marşı ile Çanakkale Şehitlerine yazdığı şiir müthişti. Milli Mücadele'de canla başla çalışmış, Şapka İnkılabı çıkınca me'yus ve mükedder olup Mısır'a gitmişti. Artık tarih oluyorlar ya, İmam Hatipli kuşaklar da iyi tanıdı Akif'i. Ezberinde Safahat'tan en az beş"on sayfa olmayan İmam Hatipli yok gibidir.

Ana"babalar yıllarca evlatlarına "birer Akif olsunlar" duasıyla Mehmet Akif ismini vermişlerdi. Soyadına ihtiyaç kalmaksızın sadece ismiyle "firma" olan az sayıdaki insandan biri de oydu mesela; Akif denilince "hangi Akif?" diye sual edilmez. Onca Akif hayranlığı, kaç "Akif"sima"nın zuhuruna medar olmuştur acaba; muhtemel cevapları köz gibi yakıcı bir sual de budur işte.

Mükemmellik Allah'a mahsus, şüphesiz onun da insani zaaf ve kusurları olmuştur fakat dostu da düşmanı da ikrardan kaçınamaz ki Akif, derin bir kaht"ı rical ile geçen son Osmanlı asrının, yirminci yüzyıla kibritin sönmeden evvel can havliyle bıraktığı son parlak şule gibi hediye ettiği bir muhteşem artçıdır; artçı, kuğunun son şarkısı. Hal ü etvarı ile şahsiyet salabetinin heykelini yontan adam. Akif'in şiiri hakkında "iyi manzumeciydi" bühtanında bulunanlardan biri de bendim ve bühtanın üzerine eğildikçe hükmümden utandım lakin şu kadarcığına olsun Akif'i sevenler müsaade etmelidirler: Şahsiyetiyle şiirini ve san'atını gölgelemiş bir insandır o. Bu kadar olur!

İnsanda sureti güzelleştiren ve ışıklandıran ne kadar meziyet varsa, hepsi bir bir onun hayat hikayesinde öne çıkar ve "siret"ini inşa ederler. Övgünün hesapsızı son tahlilde övüleni zedeler hükmünün nadir istisnalarından biri de odur. Kim evladının bir Akif olmasını istemez, hangi ana"baba kızını bir Akif'le başgöz etmekten kaçınır? Şair çok ama Akif kaç tane? Bir konuşma esnasında muhatabının Akif'e, "doğru mu" diye sual ettiğini söylerler, kırılmış ve kızmıştır, "bir daha bana bu kelimeyi tekrar etmeyiniz" der. Eşref Edib diyor ki, "Yalan nedir bilmezdi. Her sözü doğru idi. Hiç kimse onun bütün müddeti ömründe bir kere olsun yalan söylediğini görmemiştir. Her hususta fikrini izhar etmezdi fakat söylediği her söz mutlaka doğru idi."

Gerisini biz hesap edebiliriz.

Dücane Cündioğlu, Akif'in Kur'an tercümesi meselesini ele aldığı eserine "Bir Kur'an Şairi" ismini vermiş; mezar taşındaki "El Fatiha" ibaresi kadar müfid ve manidar bir nitelemedir bu. Hz. Aişe validemizden "Efendimiz"in ahlakını soranlara verdiği cevabı hatırlatıyor: "O'nun ahlakı Kur'an idi."

Hatırlatmaya gerek var mı; Akif'e bakıp hizaya gelmeliyiz. Cemiyetimizin kırılan ipliği, Akif'in seciyesidir.

Hamiş: Küçük bir okuma listesi vermek isterim: Eşref Edib'den Hayatı ve Eserleri (Bu eserin yeni baskısını yapacak yayınevine minnet borçlanırız), Mithat Cemal Kuntay'dan, Hayatı"Seciyesi"Eserleri"Sanatı (İş Bankası Yayınları), Dücane Cündioğlu'dan Bir Kur'an Şairi (Birun Yayınları)