Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Zaman içinde aşınıp yıkılan, kadri bilinmeyen, tahrib edilen veya kaybolanları hariç tutsak bile Anadolu'da hâlâ mevcut bulunan kitâbeler büyük bir yekûn teşkil ediyor. Bu zengin kitâbe varlığının bugüne kadar eksiksiz bir katalogu ve mükemmel bir neşri henüz yapılamadıysa da şu anda elimizde, ilerdeki çalışmalar için ışık olabilecek çok güzel bir eser bulunmaktadır: Alanya Kitâbeleri.

Esas meseleye geçmeden evvel, "Epigrafi nedir ve ne işe yarar; bir dergi okuyucusu için bu kelime, ne derece merak uyandırır ve işe yarar bir kavramdır?" sualine kısa da olsa açıklık getirmek gerekiyor. Epigrafi, "kitâbeler bilgisi" anlamına geliyor. Kitâbe veya kurum Türkçesi ile "yazıt", günümüzde de kullanım alanına sahip. Binaların, çeşmelerin, nadiren de olsa köprülerin, mezarların ve camilerin görünür yerlerine raptedilen zamana dayanıklı levhaların her biri birer kitâbedir ve kitâbe sadece bizim coğrafyamızda değil, insanlık tarihi boyunca yazının kullanılmasından bu yana hemen her yerde görülebilecek türde bir tarih vesikasıdır. Bu bakımdan kitâbe bilgisi, tarih ilminin yardımcı disiplinleri arasında yer alır. Türklerin Anadolu'ya yerleşmeleri ile ilgili en doğrudan ve güvenilir bilgileri, tarihi bina ve eserlerin duvarlarına konulan kitâbelerden öğreniyoruz; kitâbeler böylece tarihimizin taşa hakk edilmiş doğrulayıcı ve çoğu kere uyarıcı vesikaları olarak gündelik hayatımızın içinde yaşıyorlar. 1928'de yapılan harf inkılâbından sonra eski kitâbeler, büyük çoğunluğumuz için bilinmeyen bir dille ve okunamayan bir alfabe ile yazılmış arkeoloji unsurları olarak yaşadığı için kitâbe ilmi, tarih araştırmaları için bir kat daha önem kazanmış bulunuyor.

Zaman içinde aşınıp yıkılan, kadri bilinmeyen, tahrib edilen veya kaybolanları hariç tutsak bile Anadolu'da hâlâ mevcut bulunan kitâbeler büyük bir yekûn teşkil ediyor. Bu zengin kitâbe varlığının bugüne kadar eksiksiz bir katalogu ve mükemmel bir neşri henüz yapılamadıysa da şu anda elimizde, ilerdeki çalışmalar için ışık olabilecek çok güzel bir eser bulunmaktadır: Alanya Kitâbeleri.

Alanya Kitabeleri

Kitabın hikâyesi 1997 yılında başlıyor; Alanya Kültür, Sanat ve Turizm Vakfı (ALSAV) Müdürü Faruk Nafiz Koçak, bir kitâbe hazinesi durumundaki Alanya'nın zenginliğini kayda geçirmek için, esasen bir Alanya'nın öz be öz yerlisi Prof. Dr. Ali Yardım'a samimi bir teklifte bulunuyor; usul gereği Dokuz Eylül Üniversitesi, İlahiyat ve Güzel Sanatlar Fakültesi bünyesinde meydana getirilen bir araştırma ekibi tarafından mesele projelendirilerek çalışma başlatılıyor ve beş yıllık emeğin mahsulü olan eser, İstanbul Fetih Cemiyeti tarafından "İstanbul'un 550. Fetih yılı" hâtırasına adanan dizi içinde yayınlanıyor. İlk bakışta eser, sadece sanat tarihçilerini, epigrafları veya Selçuklu tarihçilerini ilgilendiren teknik bir çalışma gibi görünüyor ama öyle olmadığını, resimli bir roman lezzetiyle sayfaların birbirini takib etmesinden anlıyorsunuz. İşin en iyi yanı, kitabın sadece Alanya kitâbelerinin mükemmel bir katalogu olması yanı sıra, konuyla teknik seviyede ilintisi olmayan okuyucular için çok yarayışlı ve kullanışlı temel bilgiler ihtiva etmesidir. Profesör Ali Yardım kitabı hazırlarken meselenin bu yanını da ihmâl etmeyerek —tâbirim ma'zur görülmelidir— bir "misyoner" gayretiyle hazırladığı eserinde herkese hitab edecek temel bilgileri bir araya getirmek külfetini de esirgememiş. Meselâ kitabın başlangıç kısmındaki konu başlıklarını şöyle sıralayabilirim: "Kitabelerde kullanılan hat çeşitleri, Kitâbelerin dili (devirlere göre tasnif edilmiş), Kitabelerde kullanılan metinler, Arapça bir kitâbenin başlıca unsurları, Takvim, gün ve aylarla ilgili terimler, mezar kitabeleri, kitâbede istif meselesi ve çözüm yolları, Ebced hesabı, Hicri ve milâdi tarihler hakkında bilgi vb." Eserin ilk bölümü Alanya Kitâbelerine tahsis olunmuş, ikinci bölümde ise bu kitabelerin metinleri inceleniyor. Alanya Kalesi'ndeki Kızıl Kule, Girene Çeşmesi, Tersâne, Tophane Burcu, Sur bedeni, Meyyit Kapısı, Orta Kapı, Kapı girişi, Ehmedek Burcu ve Kaleiçi'ndeki mescidlerde bulunan kitâbeler, fotoğrafları, transkripsiyon metinleri, Türkçe tercümeleri ve gerektiğinde "estampaj"ları ile (kitabelerden kalıp çıkarılarak oluşturulan çizimler) kitapta yer alıyor. Daha sonra Alanya müzesindeki kitâbelere sıra geliyor. Mezar taşları, çeşme ve ev kitabeleri derken sadece kaba—saba taşların yüzüne yazılan metinlerle bir beldenin geçmişi adeta yeniden inşa olunuyor.

Kitap, klasik kültürümüzü ve irfanımızı öğrenmek isteyenler için bir rehber değerini taşıyor. Allah'a minnet edenin kimseye minneti yoktur

Size dikkatimi ve hayranlığımı çeken bir kitâbeden bahsetmek istiyorum: Alanya sahillerinin sembolü durumundaki Kızıl Kule'nin kuzey cephesinde ve en üst mevkiide yer alan bu kitâbe iki kelimeden müteşekkildir ve belli ki kuleyi yaptıran Kılıç Arslan oğlu Keyhüsrevoğlu Keykubad'ın dünya görüşünü aksettirmesi için özellikle vurgulanmıştır: "El—Minnetü lillah". Yani sadece Allah'a minnet edilir! İsterseniz bu kitâbe hakkındaki yorumu, Ali Yardım beyefendi'nin satırlarından takib edelim: "Alanya Kalesi'nin en büyük kulesine çekilmiş bir 'Minnet Bayrağı' gibi dalgalanan bu bağımsız kitâbe, temsil ettiği anlam bakımından Alanya kitâbelerinin şâhı durumundadır. Gören her göze hitab etsin diye olmalıdır ki, sekiz köşeli kulenin şehre nâzır yüzüne konulmuştur.

Bu bağımsız kitâbe, benliğini aşmış bir hükümdarın duygularının en soylu ifâdesidir: Minnet Allah'adır!" Ne mutlu o beldeye ki...

Kitâbeler sadece tarih bilgisi vermekle kalmıyorlar, adına dikildikleri kişinin, toplumun veya zümrenin hâkim değer yargılarını, edebî zevklerini ve dünya görüşlerini aksettirmek bakımından da değer taşıyorlar. Dolayısı ile kütüphanelerimizde bütün Anadolu kitabelerinin aynı dikkat ve ihtimam (hatta aşk!) ile hazırlanmış eksiksiz bir katalogunu görmek en büyük hülyalarımızdan birisi olmaya lâyıktır. Ne mutlu Alanya'ya ki, sahip oldukları tarihi kıymetlerin farkına varmış evlâtları var; ne mutlu Alanyalılara ki, içlerinde bu gibi ilmi çalışmaların önem ve değerini kavramış, işe ihtisas ve şevkle eğilmiş hemşehrilere sahipler. Bu vesile ile ALSAV mensuplarına, bu kültür yâdigârını irfânımıza kazandıran Prof. Dr. Ali Yardım'a ve eserin basılmasını sağlayan İstanbul Fetih Cemiyeti'ne binlerce tebrik, şükran ve dua. Alanya, Sultan Alaaddin Keykubâd tarafından 1221 tarihinde fetholunmasından tam 781 sene sonra yeniden fetholundu. Kutlu olsun; bu devirde bir mülkün fethi ancak böyle olur: İlimle, sanatla ve aşkla!

Alanya mezar kitabelerinden:

"Nev—civanken gitti cennet bağına / Firakı kıldı vâliydeynin cânına" "Ziyaretten murad heman bir duadır /Bugün bana ise yarın sanadır" "Nãzeninim genç yaşımda eyledim azm—i beka/ Afv ide cürm—i günahım Bârî Hüdâ" "Çeşm—i ibret ile bak dünya misafirhanedir /Bir mukim âdem bulunmaz ne aceb kâşanedir" "Dikkat eyle nazar kıl şu mezarım taşına/ Akîl isen gafil olma aklını başına / Salınub gezer idim her dem neler geldi başıma / Akıbet türâb oldum taş dikildi başıma" "Cihâna doymadı cânım / Ecel aldı girîbânım" "Görünüb rûy—i ecel halime devran ağlar / Ben nasıl ağlamayım derdime derman ağlar" "Bu cihanda bulmadım hiç rahatı/ İhtiyar ettim ânın içün rıhleti/Kimse gülmez kimse dahi gülmeye/ zevkini değmez cihanın mihneti"

SÖZ:

"Mutluluk bir refleks değil, bilinçli bir tercihtir."

Mildred Barthel