Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

"Özal'dan daha derin..., Aranan temiz yüz..., Rekabetçi ve profesyonel..., Yoksulun halinden anlar..., Fevkalade demokrattır..., Savaşan General..., Ecevit'in Özal'ı..., Adı bile yetti..., Alman annenin idealist oğlu..., Uluslararası standartta biri..., Üç dil biliyor..., Türkiye'den hiç kopmadı..., Ekonomiye hakim olur..., Piyasa Derviş'i sevdi..., Ekonomiye süper bakan..., Derviş çok iyi seçim...," Bu övücü ve mübalağalı sıfatların sahibini kestirmek için kâhin olmaya gerek yok.

On gün önce enflasyonun düştüğünü, her şeyin yolunda gittiğini ileri süren kartelin iki gazetesi, manşetlerini işte bu gibi abartılı ve gereğinden fazla iyimser sözlerle süslediler. Bu ne ferâset? Bunların iktisâdi ferâsetlerine artık kimsenin itimadı kalmadı. Manşetler, olguları değil niyetleri ve belki de "artniyetler"i yansıtıyor olabilir pekâlâ.

Sayın Derviş dünyanın en iyi ekonomisti olabilir; ama netice itibariyle hariçten atanmış bir bakandır ve kullanmak için çok ihtiyaç duyacağı siyasî iradeyi, üç parti liderinin "olur" veya pazarlığıyla elde edebileceğini unutmayalım. Meclis dışından atandığı halde başarılarıyla iz bırakan kaç bakan hatırlıyorsunuz? Kemal Derviş'in nazik ve iyiniyetli bir insan olduğu belli fakat giydiği ateşten gömlektir; hayır, bayram ertesindeki günlerde karşılaşması muhtemel ekonomik problemlerin azametinden bahsetmiyorum; bahsettiğim, esasen insicamsızlığı gün gibi belli olan hükümet irâdesinden gelebilecek kösteklerdir.

"Onun bileceği iş" deyip geçelim de geçmek mümkün mü?

"Bu, ciddi bir devlet krizidir" sözleriyle tetiklenen krizin, Amerika'dan ekonomist ithaline varana dek kurgulanmış olması mümkün mü? İnsanın aklına neler geliyor neler? Belki de "kurgu"nun sonunda değil, henüz başlarında bir yerdeyiz. Bugünlerde hiç akla gelmeyecek ihtimâllerin gerçekleşmesinden şaşkınız. "Olmaz olmaz deme; âlem-i imkândır bu; olmaz olmaz!" sözü bu gibi haller için söylenmiş olmalı.

Böylece hükümetin ekonomiden anlamadığı, kendi icraatıyla tescil edilmiş oldu; bir eksikliğin itirafı da cesaret ve basiret meselesidir, tebrik ederiz. Peki, ekonomiden anlamadıkları kendi itiraflarıyla kesinleşen bir hükümetin, meselâ diplomasiden, güvenlikten, eğitimden, enerji veya haberleşme işlerinden anladığını nereden bileceğiz? Bir hükümet, "ben para işlerinden anlamam; ama çok iyi diplomasi yürütürüm veya eğitim işlerinde yektâyım" diyebilmek imkânına sahip midir? Sanmıyorum. Mektepte bize şöyle öğretmişlerdi: Siyaset, bütçe üzerinden yürütülen bir eylemdir; bütçe için ve bütçe ile yapılır. "Bütçeye harika çocuk baksın, biz sair işleri yürütürüz" diye bir mantıkla herhalde kandırılsa kandırılsa Türk kamuoyu aldatılabilir galiba. İki ihtimâl var: Ya bu hükümet kamuoyunu hiçe sayıyor veya cümleten kafa travması geçirmiş olmalılar!

Üç liderin günaşırı bir odaya kapanıp ardından üç-beş satırlık açıklamalarla hepimizin kaderini ilgilendiren kararlar almaları artık kimselerde ciddiyet tesiri uyandırmıyor. Bu mesele o kadar incitici imâlar ihtiv

â ediyor ki, bir noktadan sonra yaşadığımız krizin sadece ekonomik boyut taşımadığından, daha ciddi ve derin anlamları olduğuna endişe etmemek elden gelmiyor. Hele hükümetin bir ortağı var ki, onun mânidar suskunluğunun neyin pahasına temin edildiğini anlamak çok güç: Bu suskunluğun veya "rızâ"nın, "sizin bilmediğiniz şeyler var arkadaşlar" cinsinden bir izahı olabilir mi? Bir "siyasi içtihat" bugün konuşmayacaksa, ne zaman konuşur; yoksa bizim içtihat zannettiğimiz şey, dümen suyunda seyredip de kendini geminin içinde farz etmek midir? Bir kamu bankasının yönetimini sürdürmek, bu müthiş suskunluğa değecek kadar önemli midir?

Ankara'da neler oluyor?

Hayır, daha başından beri, ilk günden beri, MGK toplantısında başlayan krizin, kriz ahkâmıyla bağdaşabilecek mâkul bir tarafı görünmüyordu; şüphe ve endişelerimi yazdım. Bugün itibarıyla bu krizin ta başından beri kurgulanmış olduğu yolundaki vehmim giderek güçleniyor. Öyle bir kriz ki, mezkûr üç partinin kurmayları tarafından kurgulanamayacak kadar karmaşık; insanı ürküten de bu.


TEBRİK: Bütün gelenekleriyle bayram, asıl bu günlerde anlamını buluyor: Okuyucularımın bayramını tebrik ederim. / ATA