Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Yazının başlığı "Aptallığa karşı deha" ama pekâlâ "Aptallığa karşı aklıselim" de olabilirdi. Fransız matematik dehâsı Evariste Galois'nın kısa hayat hikâyesi böyle özetlenebilir; öldüğünde sadece 21 yaşındaydı (1811" 1832).

"Evariste Galois'i öldüren aptallık oldu. Kısacık hayatını, sürekli olarak karşısına çıkan aptallarla savaşarak tüketti". Daha onaltı yaşında iken Denklemler teorisinde çığır açıcı buluşlar yapmıştı ve bu güven duygusuyla ünlü politeknik okuluna girmek için müracaatta bulundu. Başarısızlığı, ölümünden 25 yıl sonra bir başka matematikçi tarafından şöyle yorumlanacaktı: "Son derece zeki bir aday, son derece aptal bir mümeyyiz yüzünden kaybetti." Bunun üzerine adeta hayata küstüyse de yeniden deneyecek gücü bulabildi. Buluşlarını Fransız Akademisi'nin matematikçisi Augustin Cauchy'e sundu ama Cauchy bu yazıları kaybetti! Bu defa Politeknik'e yeniden müracaat etti; sözlüde dar kafalı ve bilgisiz bir sorgucu, Galois'nın çözümünü anlamayınca delikanlı gergin âsâbına yenik düşerek elindeki silgiyi mümeyyize fırlattı. Politekniğin kapıları artık ona sonsuza kadar kapalı kalacaktı. Ondokuzunda üniversiteye kabul edildi ve o yıl Cebir denklemleri konusunda yeni bir çalışma hazırlayarak Büyük Matematik Ödülü yarışması için Bilimler Akademisi'ne verdi ancak çalışmayı teslim alan sekreter, kapağını bile açmaya zaman bulamadan o gece öldü ve bu bildiriler tamamen kayboldu. Öfkeyle politikaya sarıldı. Fransa o günlerde, artçı sarsıntıları henüz dinmeyen "İhtilâl"i Kebir"in herc ü merci içindeydi. Radikal ihtilal taraftarı topçu birliğine katıldı ama en büyük aşkı hâlâ matematikti. Akademi'ye, çağımızda "Galois Teorisi" diye bilinen çalışmasıyla bir kere daha başvurdu. Hakem ünlü fizikçi Simenon Poisson'du. Poisson bu etüde baştan savma bir rapor hazırlayarak hiçbir gerekçe göstermeksizin "anlaşılmaz" diye reddetti. Enerjisini bir kere daha sokak politikasına yöneltti. Bağlı bulunduğu topçu birliğinin düzenlediği bir ziyafette krala ölüm tehdidinde bulunduğu iddiasıyla yargılandı, tutuklandı ve adil bir yargı neticesinde beraat etti. Bir ay sonra radikal şöhreti yüzünden yeniden yakalandı ve lağvedilmiş topçu birliğinin üniformasını taşıdığı gerekçesiyle altı ay hapse mahkum edildi. Şartlı olarak salıverilince bir kadına bağlanmayı denedi ama neticesi hüsran oldu. 1832 Mayısı'nda çok bayağı bir düelloya karışarak karnından ölümcül derecede yaralandı. Bu saçma düellodan bir gece önce dostu Augusto Chevalier'e hitaben bir mektup kaleme aldı; bu matematik vasiyetiydi aynı zamanda. Kağıdın kenarına defalarca "vaktim yok, vaktim yok" kelimelerini karalamıştı. Gün ağarırken tamamladığı mektubunda yazdığı şeyler kuşaklar boyunca matematikçileri meşgul edecekti; mektubuna Akademi için hazırladığı bazı elyazmalarını da ekleyen Galois'nın bir günlük ömrü kalmıştı. Vurulduğu yerde saatlerce can çekişti ve müşterek bir mezara gömüldü. Mezarından iz yok. Ondan kalan tek şey eserleri ve tamamı sadece 60 sayfa tutuyor. Bir dostu, ölümünden sonra, Galois'in trajedisini, "abartılı bir özlülük arzusu" olarak tarif etmişti. Ara işlem basamaklarını zihinden yapıyor ve bunları açıklamaya lüzum görmüyordu. Sıradanlığın gerektirdiği açıklık ona sıkıcı geliyordu.

Dehâ neyse ama aklıselime karşı aptallığın hayatımızı ne kadar çekilmez hale getirdiğini düşününce, Galois'yı genç yaşında kahrından toprağa gömen isyan duygusu anlaşılır hale geliyor. Aklıselimin tutunamadığı bir zihin ikliminde "dehâ" serdetmek ölümcüldür.

(*) Adrian Berry, Bilimin Arka Yüzü, TÜBİTAK Yayınları (Çev: R. L. Aysever, Ankara, 1996, s. 170 vd. Sözü edilen yazı, kitabın "Bilim Şehitleri" adlı kısmında yer alıyor.