Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Yarın seçim var; sandığa gitmemek olmaz bu defa. Elimde sandık başkanının tutuşturduğu kocaman listeyle, oy verme yerinde baş başa kalınca ne yapacağım?

Bu şans ortalama dört senede bir geliyor. Şans deyince aklıma bir fıkra geldi, onu anlatayım: Avni Aker'de düzenlenen Karadeniz olimpiyatlarının bilgi yarışması bölümünde Temel'e birinciliği getirecek soru şöyleymiş: "İki kere iki kaçtır?" Temel iki saat düşündükten sonra, "Cevaplıyarum, dörttür" deyince stadyumdakiler derin bir sessizliğe gömülmüşler. Birkaç dakika sonra koca stadyum şu sloganla inlemeye başlamış: "Bir şans daha tanuyun, bir şans daha tanıyun!"

Başka şans yoksa n'apacağız? Bu durum bana bir fıkra hatırlattı: Bektaşi Dedesi, Tek parti zamanında alelacele kalkmakta olan trene yetişip önüne gelen ilk kompartımana kurulmuş; tabii Dede'de bilet filan yok. Az sonra kondüktör kapıyı açıp Bektaşi Dedesi'ni görünce, onu 1. mevkie yakıştıramamış olacak ki, nezaketle sormuş,

-Beyefendi, acaba hangi mevkiide olduğunuzu biliyor musunuz?

Dede cevap vermek için fazla düşünmemiş,

-Valla evlat, onu bunu bilmem fakat çok müşkül bir mevkiideyim!

Gelelim oy pusulasında hangi partinin altına mühür basılacağı meselesine. Vatandaşların çoğu, daha önceden kendilerine ezberletilen partinin amblemini tanıyıp mührü yuvarlağa isabet ettirmek için zaman harcarken daha uyanık olanları mühür izinin kâğıt katlandıktan sonra bir başka yere bulaşıp iptale yol açmasın diye mühür izini kurutmakla vakit geçireceklerdir. Bana gelince, kâğıttaki partiler resmigeçidine bakıp "yine mi siz?" diye hafakanlar geçireceğimi düşünüyorum; mâlum, bu konuyla ilgili fıkra şöyledir:

Bir Türk, bir Alman ve bir İngiliz uçağa binmişler; pilot geriye dönüp şöyle bir bakmış,

-Yine mi siz be, illallah!

Ne yazık ki yine onlar! Evvela CHP'yi ele alalım; bu partinin ideolojik tutumu ve demokrasiyi korumak yerine onu sık sık kazaya uğratması, bana şu fıkrayı hatırlatır hep: Kamyon şoförü Temel, yol kenarındaki bir okula yaklaşırken aniden yol ortasına çıkan bir çocuğa çarpmamak için frene basar ama nafile; frenler patlamıştır. Bu durumda Temel kısa bir durum muhakemesi yapmak zorunda kalır; ya okul binasına çarparak birçok çocuğun ölümüne yol açacak ya da yoluna devam ederek sadece bir çocuğu ezecektir. Temel'in ifadesini hakim sorar, "Peki oğlum, o zaman niçin kamyonunla elli küsur çocuğu ezip yaraladın?"

Temel mâsumane cevap verir: "N'apayım hakim bey, yol ortasında çocuk son anda okula doğru kaçmaya başladı, mecburen onu takib ettim vee..."

Sair partilerin hâline uygun fıkra çok; yer yok!

İktidar partisine gelince durum hayli karışıyor; bu partiye yönelik tenkidlerimizi genellikle sitem ayarında, "beyaz dişlerle" yapmış olmanın bazı okuyucularda kafa karışıklığına yol açtığını görünce hep o meşhur Erzurum fıkrasını hatırlıyorum: Omuzlarında tilki kürklü bir hanımefendi Erzurum'un meşhur Cumhuriyet Caddesi'nde salına salına yürürken dadaşın biri kadının omuzundaki başlı kürke hayret eder ve ikaz etmek ihtiyacı hisseder,

-Baci, baci dalan gudik dırmanir! (Hanımefendi, sırtınıza köpek yavrusu tırmanıyor!) Kadın kendisine laf atıldığını düşünerek sinirlenir: "Aa, terbiyesize bak, defol peşimden" deyince bizim Dadaş bozulur:

-Benene kıtlarsa kıtlasın!

Mesele şurada: 27 Nisan süreci, kimsede "Benene" diyebilecek bir serinkanlılık duruşu bırakmadı; seçim neredeyse demokrasi referandumuna dönüştü.

Belî, sandık başında çok meşakkat çekeceğiz ama, inşallah kürklü hanımefendiler, kendilerine gösterilen muvakkat ilginin hakiki mahiyetini ve değerini bilebilirler!