Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Biraz yatışmaya yüz tutmuş olsa da şu hay-huy ve patırtı içinde bu fikri seslendirmek pek tuhaf olacak belki ama galiba hakikat bu: Hizmet çevresinden kime sorsanız, her şeye rağmen AK Parti yönetimini ve Başbakan Erdoğan’ın liderliğini kolayca feda edilebilir bulduğunu söylemeyecektir.

Evet, herkes çok ateşli, hatta sinirli ama soğukkanlılıkla düşünülecek olursa gerçek bundan ibaret. Dershaneler başlığı altında Hizmet hareketini savunanlar Erdoğansız ve AK Partisiz bir tabloyu içlerinde sindirmeyeceklerdir kanaatindeyim. Sağduyunun sesi hâlâ buharlaşıp göğe çekilmedi henüz. Dönüştürülme kararı ile kalbi incinenler, büyük infial duymalarına rağmen üzüntülerine denk bir nefret hissi içinde değiller; bu çok önemli bir ayrıntı ve önemsenmeli.

Bu inceliği herkesin ama çok daha önce Başbakan ve çevresinin takdir etmesi beklenirdi; hizmet için en güçlü motivasyon, bizatihi hizmetin devamıdır; dönüştürme kararını da, hizmeti aksatacağı ve gerileteceği endişesiyle eleştirdiler.

Bu anlaşılabilir, anlaşılması gereken bir duygu; Hizmet camiası bu gibi konulara siyasi açıdan bakmıyor, zaten siyasi bakabilme refleksleri de güçlü değil. Hayatın mânâsını Hakk’a ve hayra adamakta bulan bir topluluğun siyasetle nisbeti çok yalın ve naif çerçevede kalıyor. Olup bitenler bu fikri teyid ediyor zaten.

Buna mukabil AK Parti, elbette bir hayır kurumu değil; şüphesiz partide en geniş mânâsıyla Hakk’a ve hayra hizmeti çok önemseyen insanlar çoğunlukta; ama şahıslardan değil bir kurumdan, kurumların varoluş gerekçelerinden bahsediyoruz. AK Parti, diğer partiler gibi varlık sebebini siyasi düzlemde bulan, iktidar için çabalayan bir kuruluş.

AK Partililer, halka hizmet için önce kurumlarının iktidarda bulunması gerektiğini düşünürler, doğrudur. Hizmet hareketi ise çalışmalarını, içinde bulunduğu zorlukları bahane etmeden sürdürmek durumunda; elbette elverişli bir siyasi iklimde daha iyi ve kaliteli hizmet verilecektir ama siyasi şartlar ne olursa olsun hizmetin sürmesi gerektiği de açıktır.

Siyasi bir parti ile bir gönüllü hizmet kuruluşunun siyasi düzlemde bilek güreştirmesi mantığa aykırı bir durum. Hal böyleyken, “devleti ele geçirmek”, “hükümeti içerden oymak” gibi abartılı iddialar inandırıcı olamıyor.

Ömürlerini büyük bir feragatle bu maksada adayan insanlar anlamlı bir hizmet verdiklerini düşünüyorlar. Dershaneler, bu eylemin en anlamlı en faal kısmı. “Kimse kusura bakmasın” diye başlayan cümleler, insanları incitti, kalp kırdı.

Şüphesiz bu kadarı Başbakan’ın da mâlumu; onun açısından dönüştürme kararı, neticesinde oy ve destek tablosuna yansıyacak veya yansımayacak bir rakamdan ibaret. Bu rakam gözardı edilemeyecek kadar küçük olabilir; zaten hizmet hareketi de konuyu siyasi desteğin çekilmesi veya başka bir kanala yönelmesi çerçevesinde değil, büyük bir kalp kırıklığı olarak algıladı.

Bugüne kadar akıllardan geçmeyeni bile gerçekleştirerek Türkiye’ye çok anlamlı demokratik mesafeler kazandıran, çözüm süreci için risk altına giren, azınlık vakıflarının haklarını iadede tereddüd göstermeyen, vesayetçi sistemi hukukileştirmek için büyük gayret gösteren bir siyasi kadronun, en güçlü anında hiç de gerekli olmayan bir kriz gündeme getirmesini neyle izah edeceğiz?

Komplo teorisi ve dedikodu diz boyu ama ortada olup-biteni anlaşılır kılacak bir izah yok.

Kalp kırıklığının sandığa yansıması, belki küsurata bile girmeyecek kadar küçük olabilir, tersi de mümkün fakat önemli olan bu değil. Önemli olan hakkaniyetten, meşruiyetten ayrılmamak; Türkiye’nin meselelerini çözüm ve barış odaklı bir yaklaşımla ele almak; beklenti budur.

Herkes çatışma değil mülâyemet istiyor; konuyu siyasileştirmekte fayda yok. Aklın, sağduyunun ve basiretin galebe etmesini temenni ediyoruz.