Basiret meleğimle hasbihâl

Bazen arkaya doğru yaslanıp ellerimi ensemde kilitleyerek uzaklara bakıyor ve "Acaba Deniz Baykal'la Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçimini krize dönüştürmek için aralarında gizlice sözleştiler mi" diye hain komplolar tasarlıyorum.

Teorimi haklı gösterecek delillerim var: Bir kere bu kriz, daha şimdiden CHP ve AK Parti'ye yaradı; her ikisinin oylarında da büyük artış fark ediliyor. CHP, bu sarsıntıdan istifade ile DSP'yi ters köşeye yatırdı ve miting kalabalıklarının desteğini yanına çekti. AK Parti ise Anavatan ile DYP'yi erken ve hazırlıksız bir birleşmeye zorlayarak açık düşürdü ve Türk siyasetinin iki köklü kuruluşunu, kendi elleriyle tarihe gömdürdü.

"Yok canım, mümkün mü, böyle şey olamaz" diye dürtükleyip duran basiret meleğime dönüp, çok bilmiş bir edâ ile gülümseyerek, "niçin olmasın meleğim" diye takılıyorum, "Normal şartlarda iktidar partisinin oyları % 30'un altına düşecekti. Bu kriz Tayyip Bey'e ilâç gibi gelmiş olmalı."

"Peki, Baykal'ın çıkarı nedir bu işten" diye soruyor basiret meleğim: "Basit" diyorum, "Baykal, rejimi kurtaran kahraman rolüne yükseldi. Seçim meydanlarında seslendirecek bir tane bile doğru düzgün ve heyecan verici proje bulamazken, meseleyi ideolojik mindere çekerek deplasman dezavantajından kurtuldu. Mitingleri dolduran kitleler nezdinde tek ümit, solun en aklı başında adamı, doğuştan lider gibi yeni özellikler kazandı."

Anlattıklarım, basiret meleğine inandırıcı gelmiyor olmalı ki, dudaklarını büzerek hayli zaman düşündükten sonra, "E, Anayasa Mahkemesi ile Ordu bildirisine ne diyeceksin bakalım" diye atılıyor, "Koca müesseseler halk nazarında büyük risk aldılar, tartışılır duruma geldiler?"

Meleğime bu defa cevap verirken zorlandığımı hissediyorum, "Haklı olabilirsin" diye söze başlıyorum, "ama unutma ki bu kurumlar da hatırı sayılır bir güç gösterisinde bulunarak rejimin bekçisi olduklarını hatırlatmış oldular."

"Ama yine de bir miktar yıpranmadılar mı dersin?"

"Zafer hasarsız olmaz ki meleğim" diye devam ediyorum. "İşin sonuna bak sen; ortalık birbirine girdi ama bak, ekonomik kriz çıkmadı. Herkes birkaç günlüğüne bocaladıysa da dengeler yerini buldu. Bu arada hükümet yarı başkanlık sistemine geçiş için muhalefeti bile ikna edip anayasa değişikliğini çıkararak bombayı Köşk'ün kapısına bıraktı, n'aber?"

"Sana inanmıyorum; çok fenasın" diye somurtuyor basiret meleğim, "milyonlarca insan sokaklara döküldü, hükümeti protesto etti; bunun da bir siyasi sonucu olmayacak mı yani?"

"Oldu bile şekerim" diye ikna ediyorum basiret meleğimi, "Hem CHP büyük ivme kazandı hem de kalabalıklar, 'CHP'nin günün birinde seçim kazanabilme ihtimâlinin, demokratik şıklar arasına girmesi'nden ötürü pek mutlu oldular; bu esnada hayat tarzlarını savunuyor olmak da onlara büyük gönenç verdi."

"Hesabında büyük bir yanlışlık var" diye atılıyor, "Sana göre Baykal'la Erdoğan anlaştı fakat sonradan denkleme sağdaki iki muhalefet partisini de ilave ettin; onların da baştan beri pazarlığa katılmış olmaları gerekirdi?"

Yüzüme hain bir gülücük takarak, "Çok safsın meleğim" diyorum, "adın basiret meleği ama, iki satırlık komplo teorisini hemen ciddiye alıverdin işte!"

"Aa, hayır hayır.., başından beri inanmamıştım zaten ama Türkiye'de görevli olunca bir melek bile böyle akıl karışıklığına uğrayabiliyor bazen" diye cevap veriyor, yan gözle bakıyorum; beni yeniden basiret çizgisine çekebildiği için mutlu görünüyor.

"Sen bir de Ankara'da görevlendirilmiş basiret meleklerinin halini düşün" diye takılıyorum, "kim bilir akşama kadar nasıl eziyet çekiyorlardır?"

"Ne yani, senin haberin yok mu?" diye hayretle yüzüme bakıyor; "Ne oldu ki" diye soruyorum. "Ankara'da görevlendirilen bütün basiret melekleri bir ay önce ikinci bir emre kadar merkeze alındılar ayol!"


Kaynak (Arşiv)