Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

... Kitapta, türbeye gidip dua ettiğinizi yazıyorsunuz. Bunu sık sık yapar mısınız?

-Sık sık yapmam ama Allah'a inanan bir insanım. Onun için bu din sömürücülerine de karşı çıkarım. Yobazlara, din baronlarına yönelik binlerce yazı yazmışımdır. Allah ile kulun arasına girenlere ve dini ticarete alet edenlere karşı çıkarım. Allah'a inancı sonsuz olan bir insanım. 1977 yılında gazeteciliğe ilk Milliyet'te başlayacaktım. Hacı Bayram Türbesi'nde Allah'a dua etmiştim. Çünkü sıfırdım, hiçbir şey bilmiyordum. Gazeteciliğin ne olduğunu bilmiyordum. Aradan tam 30 buçuk yıl geçmişti. 2007 yılının 31 Ağustos günü bana resmen yazılı tebligat getirildi ve o gün resmi olarak ilişkimiz kesildi gazete ile. O 30 buçuk yılın hesabını gittim ben yine Allah'a Hacı Bayram Türbesi'nde verdim. Daha doğrusu Allah'a şükrettim. Çünkü bir yerlere gelmiştim. Gazetecilik mesleğinde başarılı olmuştum. O benim için bir vicdan borcuydu.

(...)

-İşten çıkarılan birinin eski işyeri ile ilgili kitap yazmasının etik olmadığı yönünde eleştiriler ortaya atılıyor?

-Ben oradaki özel olayları yazmadım. Özel hayata ilişkin olayları yazmadım. Ben sadece benim birebir yaşadığım olayları yazdım ki onlar sadece ve sadece benim yazılarımla ilgili olanlardır. Benim amacım bu kitabı yazarken, tarihe bir not düşmekti. Yani bu kitap bundan 100 yıl sonra da okunacak. Ben Türkiye'nin siyasi tarihine de bir not düştüm aynı zamanda. Bir iktidar var ve iktidarın medyaya yaptığı baskı var. O medyaya yapılan baskıları sadece ben yaşamadım. Binlerce arkadaşımız yaşadı ve yüzlerce arkadaşımız şu veya bu nedenle kovuldu.

(...)

-Kitabınızdaki anlatımdan çok iyi notlar tuttuğunuz anlaşılıyor. Bu kitabı yazmayı daha önceden planlamış mıydınız?

-Bir gün yazacağımı biliyordum. Bir gün yazmak zorunda kalacaktım çünkü daha AKP'nin ilk aylarında tablo çıkmıştı ortaya. Ne olacaktı? Şu veya bu nedenle artık dayanamayıp istifa edecektim ya da onlar beni kovacaktı. Ayrıldığım zaman bu notları kitap haline getirecektim kararlıydım.

-Üzerinizde baskılar sürerken neden istifa etmediğiniz merak ediliyor. Geçmişte 'Yazılarının sansür edilmesini içine sindiren gazetecileri' eleştiren yazılarınız da olmuştu.

-Şimdi ben orada niye kaldım? Yazılar makaslandığı, sansürlendiği halde ben orada bir mevzi tutuyordum. Kimin adına mevzi tutuyordum ben orada? Milyonlarca Atatürkçü, laik, çağdaş, yurtsever insan adına ben orada bir mevzii koruyordum. BC vardı, Öİ vardı. TT vardı. Tahmin ediyorum en önde gelen bendim. İşte orada bunların bana sansür uygulamaya başlaması, bana git mesajı vermekti. Ben bırakıp gidemezdim. İşte kavga oradan patladı zaten ve iş o boyuta geldi ki benim istifa etmem karşılığında EÖ bana büyük paralar teklif etti. Hem de AD'nin ağzından teklif etti. '... istifa etsin, biz ona çok büyük paralar verelim. Hayatı boyunca rahat yaşamasını sağlayalım' dediğini aktardı. İş o boyuta geldi. Böyle bir olay Türk basınında olmamıştır tahmin ediyorum bugüne kadar.


17 Ekim tarihli Akşam gazetesinde Volkan Yanardağ'ın yaptığı bu röportajın dikkate değer gördüğüm kısımlarını iktibas ettim. Yorum yapmıyor, sadece, bu röportajın, yıl sonunda basın ödülleri dağıtılırken unutulmamasını diliyorum/ATA.