Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Eğer Suriye sınırımız huzurlu ve Kürt meselesi diye bir derdimiz de olmasaydı, muhtemelen 7 Haziran seçimlerinden sonra bizimkiler ne yapıp-edip Yunanistan'a bulaşacaklardı! O olmadı Ermenistan veya İran; o da olmadı bir başkası... ama mutlaka dalacaklardı birilerine. O kadar açık ki!

Şu an itibariyle “Senin niye şapkan yok bakayım” diye kolayca tokat atabileceğimiz ve kamuoyuna “İşte düşmanın gözü” diyebileceğimiz iki unsur var hâlihazırda. Biri IŞİD, öteki PKK ve bağlı olarak HDP. IŞİD'i birkaç sorti'den sonra dize getirdik sanki! Sesleri solukları çıkmıyor fakat PKK –eksik olmasın!- on gün içinde saray politikalarına elinden gelen her türlü anlamsız ve aptalca eylemle çatışmanın sahiciliği hakkında Türk kamuoyunu ikna ediyor! An itibariyle güzel ülkemizde, “Hoop, nedir yav, n'ooluyor?” diyebilme imkânları iyice daraldı. Havuzcular gibi düşünmeyen hainin önde gideni ilan ediliyor ve besleme trol çeteleri anında şahsiyet infazına başlıyor, “Bunlar PKK yandaşı, İsrail dostu, vatan haini vs.”

Bu troller, aradan şöyle 20-30 sene geçince, bugünlerde neler yaptıklarını çocuklarına nasıl anlatacaklar acaba?

Bugünlerde nice hâneye şehit tabutu yollayan çatışmacılar, şartlar olgunlaştığında eminim, çözüm sürecini yeniden başlatıp, bütün kabahati paralele yıkarlar, olan yine gariban memleket çocuklarına olur. Yırtılan Bektaş Ağa'nın şalvarı derler ya, bakmayın “gençler gönüllü yazılmak için askerlik şubelerinde kuyruğa girdi” haberi yapanlara. Politikacı, bürokrat takımının yakınlarına nedense hiç değmez bu hâne yakan ateşler.

Plağın öteki tarafı... Tamam, PKK-HDP sözünde durmadı, süreci istismar etti ve bizimkiler de kampları bombalamaya başladı. İyi de bunu daha önce yıllarca denemiş, başaramamıştık. Öyle olduğu içindir ki ‘çözüm süreci' diye Oslo'lara gidilmişti nitekim. Şimdi eğer terörü, silahla engellemeyi başarırlarsa şu sorunun cevabını kim verecek? “Madem bu kadar kolaydı, niçin daha önce yapamadınız; niçin binlerce yoksul çocuğun ölümünü seyrettiniz?”

Olacakları şöyle tahmin (temenni değil ama) edebilirim: Yeni hükümet kurulsun veya kurulmasın askeri operasyonlar, şiddet –maazallah- bütün yurt sathına yayılana kadar devam edecek, herkes can kaygısına düşecek ve bir aya kalmadan ‘denedik olmuyor işte, baştan söylemiştik' edalarıyla koalisyon masası devrilecek. ‘Seçmenler', “Biz hükümeti oylarımızla ikaz edelim derken ayarı fazla kaçırdık; illallah bu terörden ve yandaşlarından” diyerek kahraman ve muharip hükümetimizin etrafında kenetlenecek. Anketlerle günü gününe ölçülen siyasi tansiyonun en uygun ânında seçime gidilecek. Seçmen deli mi, o'ssaat “Aman istikrar” diye saray yönetiminin etrafında kenetlenecek! Bu esnada HDP, PKK terörü ile arasındaki mesafeyi iyi ayarlayamadığı için 7 Haziran'daki oylarını korumak bir yana barajın altında kalacak; HDP'nin 80 vekilliği yeniden hükümete geçecek ve çoğunluğu yeniden yakalayacaklar. Bu esnada birisi balkona çıkarak, “Ben size güzellikle 400'ü verin demiştim; şimdi akıllandınız mı?” diye kurum satacak. Ertesi gün, “Ne istikşafı ulan; yerim sizin istikşafınızı” denilerek yarım saatte hükümet kurulacak ve ilk iş olarak, “Kürt açılımını zaten biz başlatmıştık, şimdi devam ediyoruz” denilecek. Halkımız da “Oh be yahu, yeniden istikrarı yakaladık. 7 Haziran'da biraz serserilik ettik ama işte doğru yolu bulduk” kıvamına gelecek...

Bu tahminin tek zaafı, “Biz bu halka her türlü beceriksizliği başarı diye yutturabiliyoruz” diye özetlenebilecek algı yönetiminin başarıya ulaşma hesabıdır. Bu hesap bana fenâ halde mâkul gelmeye başladı ve galiba filmin sonunda yine kötüler, yani şahinler, yani şiddet yanlıları, yani arpayla atı döğüştürerek siyasi çıkar devşirenler kazanacak.