Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Bir bayramı dört başı mâ"mur bayram kılan şeyler vardır; olmazsa olmaz. Bugün, işte o şeylerden bahsetmenin yeri. Bayramın miftahı namazdır; illâ ki kılınacak. Gafletten, tembellikten veya düpedüz kayıtsızlıktan bayram namazını kaçırmış olanların bütün bayram günleri boyunca damaklarından silemedikleri o paslı pişmanlık burkuntusu tadını hatırlar mısınız?

Vâciptir; şer"an farz değil fakat farz kuvvetinde. Bir sene boyunca alnı secdeye değmemiş olanlarımızı bile işrak saatlerinde taze bir heyecanla yatağından koparıp soğuk sularla buluşturan, taze elbiselere büründürüp cami yollarına düşüren bir vecibe.

İmam efendi illâ ki bayram namazını târif edecek: "Aziz cemaat, bilmeyeniniz vardır, bilip de unutmuş olanınız vardır; en iyisi bir kere daha güzelce târif edelim"le başlayıp nihâyetinde "Ezcümle ey cemaat eskiler buyurmuş ki, iki salla bir bağla; üç salla bir yat, böylece akılda tutmak daha kolay olur."

İşin başka gönül veçheleri de var. Vakit namazına öyle pek aldırış etmediği halde Ramazan teravihlerinin tekini bile kaçırmamakla öğünenlerimiz için bayram namazı, otuz tane gülden mürekkep bir çiçek demetini bir arada tutan ve bağlayan zafer çelengi hükmündedir.

Tadını en çok, cemaate gecikip mescidde yer bulamadığı için o güne kadar hiç giymelere kıyamadığı ceketini çamura yatırıp bayram namazı için imama uyanlar bilir.

Miftahı namazdır!


Üstünde bir çatı, altında dört duvarıyla hane halkını sarıp sarmalayan bir dam olacak; illâ ki olacak. Bir bayram gününü evinden uzakta geçirenlerin gönül sızısı önünde hürmetle ürperelim. Yiğidin arkasını dayadığı kale, kadınlık iffetinin mahrem perdelerle nâmahrem bakışlardan esirgendiği yer, çocukların her sokak dönüşü karşılıksız bir muhabbet ve şefkatle tazelendikleri enerji kaynağı. İsterse çatısı akıyor olsun, isterse duvarları nemden kevgire dönmüş, isterse mutfağında yavan ekmekten gayrı nesne kalmamış olsun.

Ev, bayramın mekânıdır. Bayramın yeşerttiği yaşama sevincidir evlerden sokaklara dağılan.


Âdettir; bayram namazından çıkınca evvelâ câmi cemaati ile bayramlaşılır; illâ ki olacak. Büyük, küçük, yaşlı, genç denilmeden hizaya geçilip evvelâ imam ile musafaha edildikten sonra eli boşa gelen sona geçip ayakta dikilecek ve böylece genişleyen halka içinde selâm ve muhabbet teati edilecektir. Modern zamanlarda mahalle sâkinlerinin birbirini tanıması, en azından yüz yüze gelmesi için ne güzel fırsat!

Artık aceleye gerek yoktur; biraz sonra vâsıl olunacak yer, orada bekleyenlerin acelesinin olmadığı bir ibret meşheridir.

Kabristana gidilir; illâ ki gidilir!


Bir yerin yerlisi olmak, o beldede yakınlarından, atasından, ecdâdından birilerinin kabristanda yatıyor olmasıyla mühürlenir. Fâtihadır, dağlar aşar, deryalar devirir yollanan yerden gideceği adresi şaşmadan bulur fakat illâ ki kabristana gidilecek; illâ ki Fâtihalar, Yâsinler okunacak. Dedelerin, haminnelerin hiç görmediği torunlar kabrin ayak ucuna getirilip, "siz onları görmezsiniz fakat onlar sizi görürler" fehvâsınca ecdat rûhu ile temas ettirilecek.

Kabristan ehlinin acelesi yoktur ammâ beklerler.

İllâ ki bekletilmeyecek.


Kadınlar için bayramın evveli eziyet, âhiri rahmettir; eziyet faslı mâlum; bayram temizliği diye bir kavram vardır bu memlekette. İsterse arefeden bir hafta evvel tepeden tırnağa sabundan, fırçadan, tuz ruhundan geçirilmiş olsun; emeklerine acımaz, uzun eteklerini bellerine iliştirip evin altını üstüne getirirler. Bayram temizliğidir, illâ ki olacak. Perdeler indirilip yıkanacak, kap-kacak bir kez daha ovulup parlatılacak, halılar "yandım adam" dedirtinceye kadar hırpalanacak, ardından ütüsü, çamaşırı, banyosu ile temizlik harekâtı kemâle erdirildikten sonra evin hanımları yorgunluktan bitâp düşüp, yarı baygınlık raddelerine gelmelerine rağmen senede iki defacık olsun emeklerini evin erkeklerine baş kakıncı etmeden iç huzuru ile bayramı buyur edeceklerdir.

Temizliğin kokusu tarif edilmez; bayram sabahları eve hâkim olan râyiha neyse odur.


Âyin demeye dil varmıyor lâkin her bayram sabahında her evde yağlısından-yavanından, zengininden mütevazısından bir sabah sofrasıdır kurulur; illâ ki olacak. Evin olanca ahalisi, -kundaktakiler ve hastalar da dahil- bayram sofrasında bir araya gelip şadlık-şâdümânlıkla nice zamandır yokluğunu hissettikleri sabah çayının gönül çelici kokusunu içlerine çekeceklerdir.

Âyin demeye dil varmıyor; belki bayram fikrinin en ziyade katılaştığı, elle tutulur, gözle görülür hale geldiği yer bayramın ilk sabah kahvaltısı değil midir?

Her memleketin kendince âdeti olur. Bizim oralarda bayram kahvaltısının olmazsa olmazı kıymalı bulgurla yoğrulmuş içle serçe parmak cesametinde bir zarafetle sarılan yaprak sarmasıdır.

İllâ ki bol salça ile tiritlendirilmiş olacak!

İllâ ki o esnada TRT postalarından bir radyo istasyonunun kulağı burulup sofranın üstüne çiftezurna ve davul ile Rumeli işi bayram havaları serpilecek!


Eli öpülecek bir büyüğünüz olacak; illâ ki olacak. Yaşlanmak biraz da etrafında eli öpülecek kimsenin kalmadığını gören ve hisseden birinin kapıldığı hâlet-i rûhiyedir. Akraba olur, komşu olur, tanıdık olur, ahbap olur ama bayram biraz da öpülesi bir eldir.

Kışlada bayram geçiren askerler o yüzden askeri disiplin icâbı değilse bile, bayramı sıcaklığının ve muhabbetinin etrafında kümelenerek geçirecekleri komutanlarının eline öperek kutsarlar. O gün için komutan, komutandan daha başka bir şeydir, aile büyüğüdür, babadır, dededir, ağabeydir.

El öpülür, karşılığında hayır dua alınır; bayram hayır duadır.


Farkında olunmaz mı? Elbette bu bayramda öpülecek el bulamayanlarınız, gölgesine sığınacak yuvası olmayanlarımız, gaflete düşüp bayram namazına gecikenlerimiz, istekle içi kabarsa da yaşadığı beldede ecdât kabri bulunmayanlarımız vardır. Belki bir otel odasında, belki mapushane köşesinde, belki kışlada, hastanede, belki diyar-ı gurbette bir vakt için olsun eğleşenlerimiz vardır. Bayram odur ki gönlü şâd olanlar, böyle bir günü mahzun gönüllüleri bulup da onlarla beraber geçirir, paylaşıldıkça azalmak yerine çoğalan bayram bereketini ve neş"esini onlarla bölüşürler.

Şair Rûşenî"nin benzersiz bir icazla tasvir ettiği beyitte olduğu gibi:

<i>

"Kimsesiz hiç kimse yok her kimsenin var kimsesi,

"Kimsesiz kaldım yetiş ey kimsesizler kimsesi"

</i>

Kardeşlik, komşuluk, dindaşlık, tanışlık, hemşehrilik hukuku nãmına:

Bayramdır, illâ ki şenlendirilecek.