Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Bir yerinde "sehit olursam anam, ardimdan aglama" misrai gecen kac asker mektubu, kac asker siiri yaziliyor bugun? Eski asker mektuplari alisilageldik bicimiyle "cok kiymetli bir huzura" diye baslar, ana-babanin mubarek ellerinden pus edilerek devam eder, hisima akrabaya, konu-komsuya selam edilerek surer, "az biraz" harclik talebiyle nihayete yaklasir ve mektubun sahibi eger evli ise "hane halki" meyaninda "ona" da siradan (lakin alabildigine "mahsus") bir selamla sona ererdi. Yedeksubay iken, "er mektubu / gorulmustur!" damgasi basmak icin okumak zorunda kaldigim kargacikburgacik, tukenmez kalemle bir yani gulludalli kagitlara yazilmis mektuplar da uc asagi bes yukari ayni mealdeydi; yirmili yaslarimiz buyuk sehirlerde, fakulte koridorlarinda, yurt yatakhanelerinde, kantinlerde, kalabalik kaldirimlarda hepsi ben emsal genc insanlarin arasinda gectiyse de ben "Turk genci" denilen insan kumasini asker ocaginda tanidim ve sevdim; sevilmeye layik bir delikanliydi cunku.

Yirmi yaslarindaki her Turk genci hemen hemen ayni delikanlidir dersem fazla yanilmis olur muyum; zannetmiyorum; giyimikusami, beslenme standartlari, egitim seviyesi yukselse de asker fotograflarindaki o hic degismeyen ana fikirlerden ve resmin arkasina yazilan hep ayni mealdeki yazi ve siirlerden dogrulayabiliyorum bu hukmu. Acemilik devresinde insanin ustunden kacacakmis gibi duran bol uniformanin icinde, bazen kulaklara kadar gecen kepin altinda fotograf makinesine sanki "cavus"a bakar gibi saygili ve tedirgin bakan, ellerini nereye koyacagini bilemedigi icin orta parmak hizasindan siki sikiya "pantolonun dikis cizgisi"ne yapistiran matrus ve yanik ve "acemi" cehrelerdir resimlerdeki. "Usta birligi"nde bu defa, terziye iyice elde gecirtilerek vucuda oturtulmus zipkin gibi bir uniformanin icinden bakan, kendinden emin gozler; rutbe isaretinin iyice fark edilmesi icin kasten verilmis hafif profil duruslari, bir anahtarlik veya boncuklu tespih gibi cok kullanilmaktan oturu vucudun tabii bir parcasi halini almiscasina kavranan kadro silahi, yarim gulusler, sevdali tebessumler, catik kaslar, "merak etmeyin, goruyorsunuz ya ben cok iyiyim" duruslari...

Koy hayati ile sehir ahengi birbirinden ayri kompartimanlar gibi duran dunun Turkiye'sinde asker ocagi, delikanli nufusumuz icin sosyallesmenin, Turkiye cografyasi ile tanismanin, muaseret bilgisinin ve toplu halde bir arada yasama edebinin de mektebi idi; askerlik hatiralarinin hala orta yaslari gecin nufusumuz icin en unutulmaz hayat pasajlarindan birini teskil etmesinde bu sosyolojik gorgunun de onemli yeri olsa gerektir. Bugun "Ali okullari" yok (askerlik caginda iken okumayazma bilmeyenlerin kisa donem kurstan gecirildigi mekteplere galati meshur ile "Ali Okulu" denirdi), genclerimiz eskiye gore daha egitimli; ama asker mektuplarindaki musterek temalar degismiyor: Ask, sehadet, gurbet, anababa hasreti, vatan sevgisi...

Gunun birinde edebiyatimiza bir de "sehit siirleri" fasli acilirsa hic sasirmayacagim. Henuz yirmi yaslarinda, hayatin en cicekli ve yesil demlerinde kaleme alinan ve icinde bir yerde "sehit olursam anam, ardimdan aglama" misrai bulunan o samimi siirlerde ve mektuplarda, belki gelecek kusagin edebiyatcilari, siir ve edebiyat cesnisinden ziyade bir devrin genc kusagina hakim olan zor psikolojinin ilmeklerini bulacaklar; Turkiye'nin bir yuzunde de evladinin sehadet haberi ile kavrulan; ama elegune duman izi gostermeyen bagriyanik haneler var bugun.

Sozun yerini sukutun almasi gereken bir yerdeyiz simdi! Isin gramerine ve edebiyatina ne kadar riayet edilse de sozun fersudelestigi bir yer burasi ve bu mevkiide, beresi catik kas ustune ustalikla yikilmis haki uniformali bir delikanli resminin arkasina dusulmus, "sehit olursam anam, ardimdan aglama" misrai ifade edilemez bir deger kazaniyor.

Rahmet onlara!