Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Bu parti içi anket buluşuna bayıldım; tasarımcısını tebrik ederim; en az bir hafta vaziyeti idare ve kamuoyunu meşgul eder.

Bana göre ankette "hangisi devlet başkanımız olsun?" sualiyle gündeme getirilen kişilerin cumhurbaşkanı seçilme şansları bu anketle sona ermiş bulunmaktadır; anketin birinci tekil şahsı dahi aynı kapsam içindedir.

"Nereden biliyorsun" diyeceksiniz; bu sualinize, yüzüme esrarengiz bir edâ verip, bakışlarımı iki paralel çizginin birleştiği yere mıhlayarak cevap veriyorum: Elbet benim de bir bildiğim var!

E, artık bu noktadan sonra "neymiş bakalım o senin bildiğin şey" diye meseleyi uzatmayacağınız ümidiyle ve o bayatlamış klişeyi tekrarlıyorum: "Bildiklerimi açıklarsam yer yerinden oynar!"

...

Artık bir başka meseleye geçelim ve bu nâzik konudan biraz uzaklaşalım: Size göre Cumhurbaşkanı'nın aldığı maaş yeterli midir? Bence yetersizdir ve en az üç, hatta beş katına çıkarılmalıdır. "Akşama kadar Köşk'te oturuyor, sinemaya bile gitmiyor; gitse de para almazlar zaten. Aldığı maaş neyine yetmiyor" diye düşünmemenizi istirham ederim; şimdikini değil, müstakbel devlet başkanımızın maaşını kasdediyorum. Şimdiden artırılmalıdır ki ilerde dedikodu olmasın!..

Niçin? Yeni devlet başkanımız şık giyinmelidir meselâ; bir palto, iki pardösü ile koca 7 sene geçmez. Temsil misyonu sebebiyle yeni cumhurbaşkanı boylu poslu, lâakal 1.80'in üzerinde, sıklet itibariyle bir kental civarında olmalıdır ki elbise üzerinde zengin ve dökümlü dursun!

Geçen yüzyılın ortalarında doğmuş olması tercih sebebidir çünkü ellili yaşlar, kıdem, tecrübe ve doğru istikamette kullanılan enerjinin sembolüdür fakat kesinlikle bıyıklı olmamalıdır. Bıyık banal bir olaydır.

Saçları grileşmiş, şakaklarından hafifçe açılmış olmalıdır. Baba adı T, ana adı Z ile başlamalıdır. Futboldan anlamalı, sık sık maçlara gitmeli ama hangi takımı tuttuğunu açıklamamalıdır çünkü Fenerbahçeliler kızarlar.

Ayakkabı numarası 44'le 45 arasında, beyaz tenli, taşralı (bu madde aslında gereksiz; herkes taşralı çünkü!), mütevazı, şakacı, zeki, zor beğenen, biraz da huysuz biri olmalıdır.

İnce marangozluktan, mobilya tasarımından, iç mimarlıktan, sanat tarihinden anlamalı, canı sıkıldığında resim yapabilmeli, fotoğraf çekebilmeli, Photoshop ve Freehand kullanabilmeli, çapraz bulmaca ve yap-boz merakı olmalı, entelektüalizmden nefret etmeli, devlet işlerinden arta kalan zamanlarda kravatsız, sportif giyimi tercih etmelidir.

Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden, tercihan 78 başlarında mezun olanları tercih sebebidir (Harbiye, İTÜ ve Hukuk mezunlarının performansları ortada!). Boş zamanlarında tarih etüdleri kıraat etmeli, sinema kültürü ve birikimi olmalı, ne bileyim, bir misafir devlet başkanı Hayao Miyazaki'den bahsettiğinde "bu karateci de kim, adını daha önceden duymadımdı?" şeklinde ofsayt pozisyonlarına düşmemelidir.

Müzikten anlaması şarttır; meselâ Dede'nin, "Ey kaaşı kemaan tîr-i müjen cânıma geçti" sözleriyle başlayan Ferahfezâ bestesini ezberden ve yerinden terennüm edebildiği kadar, "Tanburam rebâb oldu" türküsünü de Urfalı Bakır Yurtsever'in kemiklerini sızlatmayacak derecede okuyabilmek maharetini gösterebilmelidir.

Sesi güzel olmasa da olur; önemli olan yorum ve icra gücüdür.

Dışardan bakıldığında sert intibâ vermeli ama gönül hudutlarına kabul edilmiş olanlar, o sohbet ederken kendilerini boğaz kenarında bir çay bahçesinde imiş gibi dünya gâilelerinden uzakta şen, mes'ud ve hafif hissedebilmelilerdir.

Uzatmayalım, Meclis dahilinde bu evsafı taşıyan birisi varsa derhal o isim üzerinde ittifak edilmeli; eğer bulunmuyorsa, "Aman efendim böyle bir müstesnâyı nerede bulalım" diye ümitsizliğe kapılmadan ecdâdımızın "göl yerinden su eksik olmaz" kavl-i şerîfince nazarlar meclis haricine "çattırılmalı"dır.

Ben bu vasıfları taşıyan birini tanıyorum meselâ!