Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Vesikalıklarımıza dikkat ettiniz mi? O âna kadar aklımızdan geçmeyen bir azamet ifâdesi takınmışızdır orada; tatsız, âbus, sert, ciddi mi ciddi bir bakışla objektif karşısına geçer bir güzel somurturuz. Öyle ki, görenleri "bu Türkler ne ciddi bir millet yahu" diye antropolojik tahlil yapmaya kışkırtan ortak ve mânidar bir edâ...

Doğru mudur, değildir; hatta aslına bakarsanız ciddiyet bizi bozar!

Örneklere geçelim mi?

Anayasa'nın 102. maddesini yazılışından 25 sene sonra keşfederek 184 sayısını 367'de iblağ eden hukukçularımızı ciddiye almak gerekiyorsa, birkaç gün önce "367 yanlış oldu, 184 olmalıydı" diye tashih-i kararda bulunan hukukçumuzu hangi klasmana koymak gerekecektir; cevap isterim.

Cevap isterim çünkü 184'le 367 sayıları arasında vahim bir ciddiyet farkı bulunuyor.

Geçelim; hep deriz ya, "Türkiye'nin bir pahalılık meselesi vardır, işsizlik, eğitimsizlik, üretimsizlik meselesi vardır; bir de bir kısım gazeteciler meselesi vardır" diye; buyrunuz misâl!

Gazeteci arkadaşın biri Latife Hanım'ın ağzından Başbakan'a mektup yazıyor; açık mektup.

"Beni yanlış tanımışsınız; ben başımı örtenlerden değildim vb..." mealindeki mektubun en çok hoşuma giden cümlesi işe şöyle "Latife Hanım"ın; aynen: "Büyük önder Mustafa Kemal'le evlendikten sonra mecburen, devlet görevi gereği örtündüm."

Gazete kemâl-i ciddiyetle yayınlıyor. Olabilir, neticede bir tarih fantezisidir, fakat fanteziyi ciddi zannedenler de varmış meğerse. "Okudum çok beğendim, aferin" makamında oturup bir güzel yazı döşeniyor.

Ciddiyet paçalarımızdan damlıyor!

Bir başkası, seçimden önce çok fena pohpohladığı MHP'nin seçim turlarına katılması üzerine paniğe uğramış halde, "aman haa, cısss" makamında aba altından telkin gösterdikten sonra, "moralinizi bozmayın, fırsat henüz fevt olmadı; unutulmasın ki sadece ilk tur için değil, her tur için 367 şartı aranıyor" hatırlatmasında bulunmakta.

Bir köşe yazarları pop radyoların DJ'leri kadar Anayasa kültürü edinmemiş olabilir mi; cevap veriyorum: Olamaz ama mevcut!

Bir başkası, "geçen gün Ankara'ya gittim idi; garip bir sessizlik kokladım; galiba bişeyler olacak, hava bulutlu" diye döktürmekte. Bugünlerde Ankara'da evhamın müşterisi çok nasılsa, ciddiye alanlar çıkar. Tahlilin sonu fos çıkarsa "ama bu kadar cari açıkla bütçe yapılmaz" diye bir başka makamdan fasıl yapmaya başlarlar.

Şu uçak kaçırma meselesine hiç girmiyorum. En ciddi kurumların başında geldiğini zannettiğimiz sivil havacılıkta bile uçağı kaçırılan pilotun camdan kaçıp kaçmaması gerektiği hakkında şedid doktriner tartışmalar almış yürümüş durumda.

"Pistteki uçaktan babam da kaçar; marifet uçak havadayken camı kırıp kaçmakta" diyen birisi çıkmadı henüz çok şükür. Bu da bir şeydir.

Az önce Genelkurmay, yalancı gazeteciler hakkında internet sitesinden verip-veriştiren bir basın açıklaması yayınladı. Ezcümle diyor ki, "ey asparagasçı gazeteci takımı, bizim adımıza vantrilokluk yapmayın; gerekirse biz kendi ağzımızla konuşuruz!"

Sonra vesikalık lazım olunca fotoğrafçıda objektifin karşısına berbat ve ekşimiş bir bakışla geçiyoruz...

Sahi nedir ciddiyet: Seçimde fena halde morardıktan sonra, "Şurada 85 yıllık partiyiz, henüz kurumlaşma safhasındayız, emin adımlarla iktidara yürüyoruz" diyen birisi bize ciddiyeti öğretebilir mi; aklım karıştı çünkü!