Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Bürokratik oligarşinin savunucuları için iki ihtimâl var: Ya kendilerinin de ait olduğu toplumu tanımıyor (gaflet) veya esasen bunları bildikleri hâlde bu toplumun ortalama kanaatlerini bir nevi "takiyye" gösterisi kabul ediyorlar (dalâlet). 1- Biz "devletçi" bir kitle değiliz, devlet fikrini çok ciddiye alıyor, onu "sosyal barış" ve sosyal sermaye"nin olmazsa olmazı kabul ediyoruz; bu yüzdendir ki, devletin ve anayasa düzeninin temel kurumlarını kötüye kullanan, istismar eden çevreleri kınayıp onlara muhalefet ederken, devleti ve kurumlarını ayrı tutmak lüzumunu hissediyoruz.

2 - Biz felsefi mânâda "liberal" bir kitle değiliz fakat otoriter yönetim biçimine karşıyız ve hürriyetçiyiz. Yasakçı zihniyetin en temelinde "insana güvenmemek" anlayışının bulunduğunu görüyoruz; insanların kendini ifade hakkına sabır, tahammül ve hoşgörü gösterilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

3 - Biz dindar bir kitleyiz; dindarlığımız, bizimle aynı aurayı, yani vatanı, toprağı, şehiri, mekânı paylaşan kişilere kendi hayat tarzımızı ve zevklerimizi telkin etmek boyutundan uzaktır. Bu, "puritan" olmayan bir dindarlıktır ve bu dindarlığın siyasi bir programı (yani İslâmcılık) yoktur.

4 - Biz muasır bir kitleyiz; yani çağdaş, yani yaşadığı zamanın lâzımelerini bilen, farkında olan ve onları inceden inceye değerlendirip kaale alan bir muasırlık; ama bir o kadar da seçmeci bir muasırlık; "Asrî"liğimiz, sırf asrî ve modern olduğu için her yeni akım ve cereyanı onaylayıp alkış tutan bir yaklaşımı yansıtmıyor; Bu konuda çoğu zaman çelişkiye düştüğümüz doğrudur. Asrî diye bilinen şeylerle aramızdaki çelişkiyi azaltmak için değil, çelişki sebeplerini izah ederken daha kaliteli tahlil yapmak ihtiyacı içinde bulunduğumuzu biliyoruz, çünkü neticede "modernlik", sadece burada değil, dünyanın her yerinde, hatta gelişmiş Batılı toplumlarda bile problem yaratan bir kavram.

5 - Biz asker aleyhtarı, anti militer, Türk ordusundan ve askerinden alerji duyan bir kitle değiliz fakat kesin bir ifadeyle askerimizin, ordumuzun siyasete müdahil olmasını da doğru bulmuyor; geçmişte vuku bulan askerî darbeleri onaylamıyoruz. Türk ordusu, Türkiye Cumhuriyeti'nin dünya markalarından biridir ve bu kurumun prestiji daima yüksek tutulmalıdır; ordunun prestijini yüksek tutmak için gösterilecek gayret konusunda, darbeciliğe meraklı bir kısım kamu görevlilerinin de bizim kadar itinalı davranmasını beklemek hakkına sahibiz.

6 - Biz, dedelerimizin, ecdâdımızın yaptıklarından utanan, onları halı altına iteleyip görünmez kılmaya çalışan ve bundan rahatsızlık duyan bir topluluk değiliz; bilakis tarihimizle yüzleşmekten çekinmiyoruz; dedelerimizin yapıp ettiklerini altın yaldızlı çerçeveler içinde kuşatıp kutsallaştırmak, onları övgü hâlesiyle ulaşılmaz kılmak ve tarihi bir "millî sevaplar galerisi" olarak görme eğilimini de taşımıyoruz. Bu hudutların içinde elbette milliyetçiyiz; Milliyetçiliğimiz, başka toplulukları hakir görüp küçümsemek ve aşağılamak küçüklüğüne tevessül etmiyor. Vaktiyle ürettiğimiz ve halen üretebildiğimiz iyi değerlerin bilinip korunması ve mümkünse yeniden değerlendirilmesi mânâsında milliyetçiliğimiz "kültür"e inhisar ediyor.

7 - Cumhuriyetçiyiz; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne samimi bir saygı ve sevgiyle bağlıyız; Cumhuriyet prensibine ters düşen arayışlara hiç tevessül etmedik, etmeyiz. Cumhuriyet fikrine en iyi hizmet şeklinin, onu, insanların onurlarını koruyarak insan gibi yaşayabildiği bir yer hâline getirmek için çalışmak olduğunu kabul ediyoruz.

8 - Laikliğin Türkiye Cumhuriyeti için elzem ve kaçınılmaz bir yönetim tekniği olduğunu biliyor ve kabul ediyoruz; kezâ Türkiye'de dayatılmaya çalışılan laikliğin ötesinde çağdaş dünyada başkaca laiklik algıları olduğunun da farkındayız. Bizim benimsediğimiz şekliyle laiklik tek şahsın, devlet cihazına karşı teminatı sayılan hâliyle vicdan, inanç ve fikir hürriyetleri temin için devletin bütün inanç, fikir ve vicdani kanaatlere "eşit uzaklıkta" bulunması demektir ve demokratik yönetim biçiminin vazgeçilmez şartıdır.

9 - Korunmaya değer vasıflarımızı kaybetmemek noktasında muhafazakâr, edinilmesi gereken müsbet değerler hususunda gelişmeciyiz. Temsil ettiğimiz kitle, sosyal tarihimizin hiç bir faslında "istemezükçü" olmamış, bilakis daha yüksek ve yeni üretim tekniklerini, gündelik hayata pratikleştirip kolaylaştıran uygulamaları ve toplumun gelişmesine yardımcı olan eğitim hamlelerini desteklemiştir.

10 - "Batıcı" değiliz, "günün birinde "Batılı" olmak gibi kompleksimiz de bulunmuyor; ait bulunduğumuz medeniyet dairesinden hoşnuduz; "Batı"ya ve "Batılılar"a karşı önyargımız yoktur. Avrupa Birliği projesini, temel hukuk standartları ve yüksek üretim tarzına terfî için lüzumlu görüyor ve destekliyoruz; yüzümüz sadece Batı'ya değil, dünya küresi üzerinde tutunabilmek için ihtiyaç duyduğumuz "bugünün ve yarının bilgisi" çerçevesinde bütün dünyaya dönüktür.

11 - Türk demokrasisinin dengesini bulabilmesi, Türk siyasi hayatının her nevi aşırılıklara karşı korunabilmesi için sahici ve ciddi bir "sol" hareketin varlığını ve gelişmesini elzem görüyor, sol hareketin siyaset yelpazesinde hâlâ açık duran kontenjanının bir an evvel doldurulması için samimi beklenti ve temennilerimizi ifade ediyoruz.


Problem burada başlıyor ve burada bitiyor; Bürokratik oligarşinin savunucuları için iki ihtimâl var: Ya kendilerinin de ait olduğu toplumu tanımıyor (gaflet) veya esasen bunları bildikleri hâlde bu toplumun ortalama kanaatlerini bir nevi "takiyye" gösterisi kabul ediyorlar (dalâlet).

Şu kadarcığını bilebilseler ve rızâ gösterseler, bir anda ne kadar büyük mesafe alabileceğimizi hiç hesab etmişler midir?