Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Her gün mutad olduğu üzere elektronik posta kutuma gelen mektupları hızla gözden geçirirken, "Kızılcahamamlılar Atatürk için sokaklara döküldü" başlığını görünce yüreğim kalktı, "İnşallah fena bir şey olmamıştır" diyerek titreyen ellerle e-mektubu açtım. İçinden bir basın bildirisi ile birkaç fotoğraf çıktı.

Büyük ihtimalle Kızılcahamam Belediyesi'nce gönderilen basın bildirisinde Atatürk'ün şehre gelişinin yıldönümü için özel bir çalışma hazırlayan Belediye'nin halktan tam not aldığı özellikle vurgulanıyor ve hazırlanan özel mizansende Atatürk rolünü "Veda" filmindeki rolüyle göz dolduran oyuncu Burhan Güven'in canlandırdığı belirtilerek, eski bir arabada (56 Chevrolet!) Afet İnan ve Salih Bozok'la şehre giren Ulu Önder Atatürk'ün halkın sokaklara dökülmesine sebep olduğu ileri sürülmekteydi.

Böyle tatlı tatlı okuyorum, derken şu cümle ile irkildim: "Atatürk halka hitaben yaptığı konuşmada 'Bu cennet yurt köşesinde mutlusunuz Kızılcahamamlılar' dedi. Karşılamanın ardından Atatürk'ün Kızılcahamam suyuna Altınsu adını verdiği ve gölgesinde oturduğu çam ağacının bulunduğu Soğuksu Milli Parkı'na gidildi. Buradan su içen Atatürk, Kızılcahamamlılarla beraber gölgesinde su içtiği çam ağacına kadar halkla birlikte yürüdü. Halkın yoğun ilgisi ile karşılaşan Atatürk bol bol fotoğraf çektirdi. Atatürk'ü gören Kızılcahamamlılar 'Paşam hoş geldin' diyerek Atatürk'e özlemlerini giderdiler..."

Anlaşılan bildiriyi kaleme alan arkadaş heyecana gelmiş, mizansene yeni bir boyut katayım demiş olmalı...


Burada biraz soluklanmayı teklif ediyorum.

Anadolu'da bu gibi durumlar zuhur ettiğinde, yani insanlar heyecanlanıp galeyana gelerek coşmaya başladığında orada bulunan büyüklerden biri işe müdahil olur,

-Hele gel biraz otur yeğenim, biraz soluklan; bir soğuk ayran iç! filan derler.

Mektubun ekindeki fotoğraflara bakıyorum. Aa, hakikaten Atatürk gibi giyinmiş sarışın bir adam, biraz arkasında ve yanında esmer güzeli bir hanım (Âfet) tiyatro yapar gibi vaziyeti canlandırıyorlar ama duruşlarından kendilerini rollerine pek bir kaptırdıkları anlaşılıyor; zaten basın bildirisinde de öyle diyor: Atatürk halka yaptığı konuşmada...

Yandaki fotoğrafta Atatürk'ü canlandıran aktör Burhan Güven'in bakışlarına dikkat buyrunuz, hani rahmetli sağ olsa "Bu kadar olur" diye alnından öper mi öper... O kaş çatışlar, o huşûnetli bakış...


Vaktiyle Samsun'da bir 19 Mayıs günü vapurdan kayıkla rıhtıma çıkarılan Atatürk büstünün filmini çeken BBC yüzünden âleme madara olmamış mıydık biz?

İnşallah bu defa İngilizler uyanmaz diye düşündüm ve o yüzden diyorum ki, sâkin olalım; durumu sâlim kafayla bir kere daha değerlendirelim...


Hadisenin daha geniş ayrıntılarını, ilçe Milli Eğitiminin web sitesinde buluyoruz. Buna göre Atatürk'ün gezilerinde yanından pek ayırmadığı yazar (Prof. Dr.) Âfet İnan, bir toplantıda arkadaşlarından Kızılcahamam'ın güzelliklerini işitir ve merak ederek ilçemizi görmek ister. Ziyaret gerçekleşir ve ilçe hakkındaki olumlu intibalarını dönüşünde Atatürk'e ballandırarak anlatır. O günlerde 2. Türk Dil Kurultayı için zaten İstanbul'a gidilecektir. Yol güzergâhı Kızılcahamam'a uğratılır.

Ankara Valisi Nevzat Tandoğan (Ki kendileri, "Komünist olmak lazımsa biz oluruz size ne oluyor serseriler?" vecizesinin sahibiydi) harekete geçer. Soğuksu mıntıkasına çadırlar, 2 arazöz aracı ve bir küvet daha önceden gönderilir.

Heyet Ankara'dan 16 Temmuz'da yola çıkar, önce Kazan'a uğrarlar. Ahali arasında bir köylü kadını hiç olmazsa bir tas ayranlarını içmelerini rica eder. Atatürk'ün dikkatini çeken kadın, kendini köyün muhtarı Satı Kadın diye tanıtır. Atatürk Satı Kadın'ı "işte tam mebus olacak kadın" diye takdir eder ve ertesi sene Satı Kadın mebus olur (Hangi partiden diye merak edenleri ayıplıyorum).

Daha sonra Kızılcahamam'a geçilir. Kafile, karşılayıcıların hizasında durur. Arabasında kendisinden başka Âfet Hanım ve yâveri vardır. Diğer ileri gelenler de öbür arabadadır. Hoşgeldiniz faslından sonra arabalarla Soğuksu'ya geçilir. Büyük kaplıcanın önünde durulur. Halk Paşa'yı görmek istemekte ancak korumalar yaklaştırmamaktadır. Bunun üzerine Âfet Hanım "Paşam, polisler halkı rahatsız ediyorlar" şikayeti üzerine Atatürk'ün yâverine ve polislere hitâben:

-Halkı serbest bırakın, dokunmayın, der; bundan cesâret alan halk iyice yaklaşır. Buradaki sohbetten sonra Atatürk, ilkel durumdaki kaplıcaya girip suyunu kontrol eder. Banyo yapma isteğinden "Suyun sıhhî olmadığı" gerekçesi ile doktoru tarafından vazgeçirilir.

Nihayet Büyüksu'ya gelindiğinde hava kararmıştır; ilçe yöneticileri reisicumhura burada bir yemek verirler, gece yarısına kadar süren sofrada her zaman olduğu gibi akademik tartışmalar yapılır ne yazık ki etrafta çok sivirisinek vardır. Atatürk çadıra geçer. Bu arada Atatürk mutlaka banyo yapmak adeti olduğu için arazözlerin kaplıcadan taşıdığı su ile Atatürk banyo yapar. Sonra da istirahate çekilir.

Ertesi gün belediye reisi ve yanındakiler kampa gelirler. Reis Altınsu'dan doldurduğu bir sürahi sudan önce kendisi içer sonra Paşa'ya ikram eder ve "Nasıl buldunuz Paşam?" der. Atatürk de, "Kızılcahamamlılar, bu su altın gibi." der ve böylece bu suyun adı da Altın Su şeklinde Atatürk tarafından konulmuş olur.

Atatürk ayrıca kalabalığa hitaben bir konuşma yaparak, "Bu cennet yurt köşesinde mutlusunuz Kızılcahamamlılar" sözünü de bu sırada söyler. Konuşmadan sonra belediye başkanının girişimi ile, acele kamp yerinin tapusu çıkarılıp Atatürk'e takdim edilir.

Bu ziyâretten sonra, Atatürk'ün, altında dinlendiği çam özel bakım altına alınır ve söylediği meşhur, "Bu cennet yurt köşesinde mutlusunuz Kızılcahamamlılar" sözü bir levhâya yazılarak asılır. Yanına da küçük bir büstü konur.

İstanbul yolunda Atatürk, Âfet Hanım'a, "Burada turistik oteller yapılmalıydı" der, böylece bakınız, sanki bugünkü Kızılcahamam'ı tarif etmiştir.

O gün Atatürk'e sunulan Soğuksu bölgesinin tapusunu, Atatürk'ün ölümünden sonra ilçeyi ziyaret eden kızkardeşi Makbule Hanım, "Bu tapu bizden ziyade size lâyıktır Kızılcahamamlılar!" diyerek iade etmiş ve böylece burası milli park olmuştur.


Vaziyet böyleyken böyle; Kızılcahamamlılar, ne kadar öğünseniz yeridir fakat yüreğimizi kaldırmamak şartıyla...