Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Oniki gün önce Bükreş'ten bir mektup aldım; oralara rızkını kazanmaya gitmiş bir okuyucum diyor ki özetle: "Ben, lise veya daha erken okul dönemine Osmanlıca dil dersi konulmasını arzuluyorum."

Tevâfuk; geçenlerde fikrine değer verdiğim bir dostum, açılım konusundaki tereddüdünü seslendirirken şöyle dedi, "Açılımın İslâmî mi diyelim, yerli ve millî mi diyelim, bir ciheti eksik gibi görünüyor bana; tek kanatlı kuş gibi. Ben Başbakan'ın yerinde olsaydım, liselere Osmanlıca dersi de koyardım meselâ."

Daha demokratik, vatandaşa daha çok adam mevkiî verecek bir anayasa dillendirildiğinde hop oturup hop kalkan çevrelerin tepkisi aklıma geldi hemen, tereddüd geçirdim. Lise tahtasında İslâm harfleriyle Osmanlıca yazan bir öğretmen fotoğrafının Doğan Bey'in mevkutelerinde nasıl manşetlendiğini tahayyül ettim: "Uyan Atatürk uyan, kalk da bak devrimlerin ne hâle getiriliyor? Çağdaş kuşaklara eciş-bücüş harfleri dayatan bu zihniyet, Türkiye'yi ortaçağ karanlığına sürüklemek istiyor..."

Bu bir görüştür, aynen liselere Osmanlıca dersi konulmasını savunmak gibi. Osmanlıca bizim dünyamızın Lingua Franca'sı. Modern Türk dilinin içinden çıktığı göz kamaştırıcı Kırkanbar. Ana diliyle iş gören herkesin yararlanabileceği muhteşem bir avadanlık çantası. Hesap basit ve net: Böyle bir lisan desteğimiz olsa, çocuklarımız daha donanımlı yetişmez mi?

Okuyucum diyor ki, "Ben değiştirilmiş, öğretilmesine yasak konulmuş, geçmişini okuyamayan, yazılı kültürüne bir turiste eşdeğer nazarla yaklaşan biriyim. Çünkü bin yıllık geçmişimin yazı dilini bilmiyorum, Osmanlıca bilmiyorum." ve şöyle devam ediyor: "Geçtiğimiz yıl Erasmus programıyla Fransa'da bir müddet okumak, yaklaşık kırk ülkeden gelen öğrencilerle tanışmak nasib oldu. İki şeyi gözlemledim: İlki, Almanların nasıl bir metodla İngilizce öğrettikleri; ikincisi ve daha önemlisi Japon öğrencilerin hâlâ yukardan aşağıya doğru garip çizgilerle yazmaya ve okumaya devam ederken Latin harflerini ve akıcı İngilizceyi kullanmakta hiçbir sıkıntı çekmemeleri. Bunu kendimden ziyade gelecek nesiller için istiyorum; bari onlar kendilerini tarihlerine dokunabilecek kadar yakın hissetsinler, tercüme ve sadeleştirmelere muhtaç kalmasınlar. Bana ne yapmamı öğütlersiniz?"

Mektubu şöyle noktalamış: Beşir Atalay Bey'e bu "geçmişe açılım" isteğini nasıl ulaştırabiliriz?"

Mektubu okurken, "Yahu" diye düşündüm, "Velev ki Osmanlıca dersi konuldu; kim okutacak?" Sonra dedim ki, "Düşündüğün şeye bak, Türk dili ve tarihi konusunda iyi eğitim görmüş binlerce öğretmenimiz var." Kaldı ki, hocalıktan emekli olduysak da elimiz tebeşir tutar Allah'ın izniyle; söz, Beşir Hoca "He" desin; göstereceği lisede meccâni ders okutmak ahdim olsun; ve daha benim gibi niceleri...

Kimsenin "Latin alfabesini kaldıralım; İslâm hurûfatını kabul edelim" dediği yok; gençlerimizin zihnine, kendi geçmişimize doğru etraflı bir açılım yaptıracak çok manidar ve esaslı bir tekliften söz ediyoruz. Zihnî gelişimlerini zenginleştirmekten, onlara lise eğitimi esnasında en az görmekte oldukları dersler kadar değerli bir başka araç kazandırmaktan bahsediyoruz. Bir anahtar verelim çocuklara; nasıl kullanacakları zaten kendi bilecekleri iştir. Onlara bir alfabe daha öğretelim, dillerinin köküne dokunmak şansını onlardan esirgemeyelim. Osmanlıca öğrenenlerin modern Türkçe'si daha sağlam esaslara dayanacaktır. "300 kelimeyle konuşuyor bu çocuklar" sızlanmalarının önüne ancak böyle geçeriz.

CHP'ye burdan seslenmek istiyorum. Demokratik açılım konusunda toz yutmak zorunda değilsiniz: Osmanlıca meselesine sahip çıkınız; hükümeti bu projeyi desteklemeye icbar ediniz. Bu mühim kültür ve eğitim hamlesinin şerefi sizin olsun.

Âlem de desin ki, "Hayret, CHP ha!"