Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Ülkesinin bayramını bu kadar ayıplamak, aşağılamak, tahkir etmekten zevk alıyor adamlar.

Üşenmemiş helikopter tutmuş, "boğaz kırmızıya boyanmış" diye cayırdıyor, "dereler kan akıyordu. İşte helikopterimizin görüntülediği bir dehşet sahnesi; parkta oynayan çocuklar, açıkta kesilen kurbanların sadece elli metre uzağında..."

Tek kanallı bir kumpanya değil, ötekiler de aynı ağızdan kurbana ufûnet kusuyorlar, "bilmem kaç kişi kendini yaraladı, ölenler oldu; sokaklar mezbahaya döndü" Ardından ahkâm kesme faslı, "Bu kafayla AB'ye zor gireriz".

Uzmanlar demişmiş ki, "çocuklara bu sahneleri seyrettirmeyin; derin ruh travmalarına yol açabilir". Bu uzman takımı, âhir zamanın velîleri oldu neredeyse; bir de ağız birliği edebilseler! Çocukları tamamen hijyen, yalıtılmış, korunmuş ortamlarda yetiştirelim. Kurbanı kesilirken görmesinler ama gidip internet salonlarında, televizyonlarda, atari makinelerinde aslan conilerin pis nazileri nasıl geberttiğini seyretsinler; sonra o çirkef oyun endüstrisi Ebu Garip zindanlarında işlenen aşağılık işkence suçlarını fiilen aklasın. Hayatı yalıtılmış kompartmanlara ayırın ki tsunami felaketzedelerine birkaç yüz milyon dolar yardımda bulunarak vicdanını ibrâ eden Batılı ülkeler kimyevi silah üretirken, okyanus derinliklerinde atom bombası patlatırken, dolar kuruyla oynarken mazlum insanları "muhtemelen terörist" diye alenen kırarken "o başkaa, bu başka" diyebilsinler.

"Efendim şu sefil insanlara bakınız; yemeğe ekmeği yok ama bayram diye kırıp-sarıp kurbanlık alıyor; sonra da sokağın ortasına yatırıp kıtır kıtır kesiyor, kanlarını ortalığa saçıyor; zannetmeyiniz ki etini dağıtıyor. Hayır, hepsini kavurup küpe basıyor. Zaten bunlar kurbanlık alırken içlerinden kilosu kaça geliyor hesabı yapıyorlar, ayy ne iğrenç, ne banal bir gelenek." Demeye getirdikleri, hatta açıkça dillendirdikleri anafikir bundan ibaret: "Müslümanlar ibadet ederken bile ikiyüzlü, riyâ içinde çıkar hesabından vazgeçmezler; üstelik çok pisler, ıyy..."

Eskiden bu kadarına cür'et edemezlerdi ama şimdi bakıyorum ufak ufak temrine başlamışlar gazete köşelerinde: "Kur'an'da kurban bayramı diye bir şey yok; nereden çıktı bu âdet; üstelik artık kravat takmasını öğrenmeye başlayan medya hocaları da böyle diyor". Söyle kardeşim, açıktan söyle, nasıl olsa sizin en allâmeniz, "Ben araştırdım; Kur'an'daki hadislerde böyle bir şey yokmuş" diyecek kadar keskin müçtehid geçinmekte zaten. Üstelik bayramda horoz, tavuk, ördek, hindi kesmeye de fetvâ almıştınız vaktiyle. Gider marketten bir ambalajlı piliç alırsın; jelatinini açarken tekbir getirip "Bismillahi Allahu ekber" demesen bile olur. Önce haşlarsın bir güzel, ardından sosa bulayıp çıtır çıtır kızartırsın! Yanına kızarmış patates ve pilav...

Aa, adamlar Kurban bayramı geldi diye resmen suçluluk duyuyorlar; kendi içlerinde yenemedikleri ezikliği ise bayramda kurban kesenlere hakaret ederek yansıtma hesabındalar düpedüz. İnanç sahiplerini aşağıladıktan sonra Türkiye'yi derinliklerine kadar saran bayram ikliminden sıyrılmak için alternatif tatil projeleri anlatıyorlar gazetelerinin abur-cubur ilave sayfalarında.

Tatiliniz mübarek olsun kardeşim; kestiğiniz tavuklar, hindiler lop lop et, içtiğiniz meşrubat âfiyet olsun. Gittiğiniz tatil yöre ve sitelerinde "kendinizce" yarım umre sevabı kazanmanızı dileriz. Neticede senin bayramın sana, benimki bana.

Yoo, hiç suçlanmış filan değiliz; seneye nasib olursa yine bayramın ilk günü namaza gidecek, ardından tekbir getirip yine kurbanımızı keseceğiz hamd olsun. İhtiyaç sahiplerine bol bol dağıttıktan sonra evimize ayırdığımız bir cüzünü kavurma yapmaya da ahdimiz var. Siz ayıplıyorsunuz diye hiiç de alınmış filan değiliz. Siz bize gelmek isterseniz kapımız açık; biz size gelmek isteriz elbette ama her bayram "mevzi değiştirme" huyunuz yüzünden zahmet vermeyelim dedikdi de...

Kazıyın arkadaşlar kazıyın; bir gün size de çıkar bu ikramiye!