Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Sultan II. Abdülhamid'e ait iki mühür, bir kaşık suda fırtına kopardı. Bir işadamının satın alıp Topkapı Sarayı'na hediye ettiği iki küçük mühür, -eğer başka Alicengiz oyunlarının uvertürü değilse- Türk solu'nun temsil kabiliyeti çok su götürür birkaç mensubu tarafından paranoyak bir tepki ile karşılandı; belki de bu patırtıdan gaye, sadece paranoyak bir gürültü çıkarmaktan ibaretti; eğer öyle ise atılan ok hedefi buldu demektir; hezar tebrik!

Topkapı Sarayı, bir başka bakış açısından Osmanlı Hanedanı'nın sülale arşivi sayılır; derununda Osmanlı Hanedanı'na ait akla gelmedik eşya, ayrıntı ve hatırayı muhafaza eden devasa bir arşiv var orada. Kasalarında kaç padişahın, kaç sadrazamın mührü bulunduğunu belki müzenin müdürü bile envantere bakmadan bilemez. Bu ön bilginin ışığında yarın bir başka nim-akl'ın Topkapı Sarayı'na cepheden bir Don Kişot saldırısı tertiplemesi bile beklenebilir.

En paranoyak ihtimali kurcalayarak şu saçmalığı tahlil edelim; Cumhuriyet'in 75. yılında hangi mecnun, Abdülhamid'in mührünü bir "cumhuriyet" kanununun altına basmayı aklından geçirebilir? Paranoya tacirleri bilsin bilmesin fark etmiyor; bugün yaşadığımız akla giran saçmalıkların kökünde kimsenin doğru-dürüst seslendirmediği bir hakikat yatıyor: Cumhuri idare Türkiye'de artık "sağlam ve sahih bir toplum zeminine" istinad ediyor. Daha iyi bir ihtimal söz konusu olmadıkça Türk milleti "cumhuriyet" tarzından vazgeçmez. İnanmayanlar anket ekibini toparlayıp, kendi zihinlerince en mürteci yuvası diye bilinen mıntıkalarda alan araştırması yaptırabilirler. Bitmedi; Cumhuriyet'ten sonra Türk milletinin iyice sahiplendiği ve kıymetini idrak ettiği bir husus daha var: Demokrasi! Türk toplumu kendi rızası ile demokrasiden asla dönücü değildir; bu hükmü verirken, şimdiye kadar şahit olduğumuz demokrasi tecrübesinin olgunluğundan, mükemmelliğinden ve sıhhatinden yola çıkıyor değilim; "hazret"le bugüne kadar korkusuz, endişesiz ve tedirgin olmaksızın şöyle doğru-dürüst ülfet edemediğimiz için bu hükme varıyorum; demokrasi ile henüz gıdalanamadık; ama tadını aldık. Türk toplumuna rağmen siyaset yürütenler, milletin siyasi hukukunu yok farz ederek engebesiz meydanlarda cirit savuranlar -tersinden de olsa- siyasi görgümüzün olgunlaşmasına hizmet ediyorlar; demokrasinin nimetlerinden henüz istifademiz olmadı, belki bu hususta yeterli tecrübeye sahip değiliz; ama demokrasinin ne olduğunu tersinden, yani "ne olmadığını" yaşayarak öğreniyoruz; "yönetici akıl" (yani raison d'Etad) oyunu kaidesine sadakatla yürütmeye rıza gösterseydi böyle bir bedel ödemeyebilirdik; yine de kaybımız büyük sayılmaz ve belki de Türkiye'de demokrasinin geleceği açısından "bu" cinsten bir bedel ödemek daha sıhhatli sonuçlar doğuracaktır; bedelini ödediğimiz şeye sahip çıkarız. Az veya çok, bugün Türk toplumu, dengeli ve sıhhatli bir demokratik hayatın siyasi bedelini, bir sürü saçmalığa katlanarak ödüyor. Borç yiğidin kamçısı; bir gün taksitler biter ve demokrasi avdet eder; bu, bir zaman meselesi. İşte o zaman, oyunu kaidesine göre oynamayanlar, hariçten gazel atanlar, bugünkü gibi Türkiye'nin zihni iklimindeki saçmalık katsayısını yoğunlaştırarak yukarlarda kalmayı akıllarından bile geçiremeyeceklerdir; emin olunuz.

Yerli-yersiz cumhuriyet ve demokrasi tehlikede nidasıyla paranoyak çıkışlarda bulunmak artık tatsız kaçıyor; bilinmeli ki bu ülkede cumhuriyet ve demokrasi, artık "halka ait" bir fikir, hatta bir ihtiyaç haline geldi. Yetmiş beş sene evvel serbest oylama yapılsaydı cumhuriyet idaresi belki saltanata tercih edilmeyebilirdi; ama bugün cumhuri idarenin alternatifi yok. Türk toplumu, kendisinin efendisi olmanın lezzetini hissetti; bundan vazgeçmeyecektir. Türk toplumunun pek iyi sezdiği bir başka nükte ise, demokrasi olmaksızın cumhuriyetin kendi başına büyük bir mana ifade etmediğidir.

Benim bilebildiğimi "muktedirler" bilmez mi; alasını bilirler. Kim bilir, son günlerde bu kadar asabileşmelerin başlıca sebebi, Türk toplumunun derunundaki cumhuriyet ve demokrasi taraftarlığını hissetmiş olmalarıdır. Bugüne kadar Türk toplumunu "kızı kendi aklına bırakırsan ya davulcuya varır, ya zurnacıya" mantığıyla güvenilmez bulanlar için, onun siyasi ehliyetine bir an bile samimiyetle inanmayanlar için, toplumu asla kaale almadıkları halde "..mış gibi yaparak" siyasi rant zengini olanlar için deniz bitmek üzere; Türk toplumunun cumhuriyet ve demokrasi umdelerini samimiyetle benimsemesinin, yukarlarda niçin telaşa yol açtığını şimdi anlayabiliyor musunuz?

Cumhuriyet ve demokrasi artık emniyette; tehlikede olan abes, dayatmacılık ve "ne yapsam yanıma kâr" mantığıyla hükümferma olanların hükümranlıkları...

Asabileşmeleri sebepsiz değil!.