Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Fenerbahçe geçen hafta Galatasaray'ın sayesinde şampiyonluğunu ilan etti biliyorsunuz; "daha beter olsun" diye bedduada bulunacağım ama bu, önümüzdeki sene Şampiyonlar Ligi'nde başarılı olmaları ihtimâlini kışkırtmak anlamına gelebileceği için susuyor ve kuru bir tebrikle yetiniyorum.

Alabildiğine kuru, renksiz, damıtılmış bir tebrik bu. Hani anlatırlar ya, bundan yetmiş"seksen sene önce Osmanlı Devlet"i Aliyyesi'nin idâdilerinden birinde kimya hocası derste öğrencilere sormuş:

"Çocuklar söyleyin bakalım, mâ"i mukattar (saf, damıtılmış su) ile yüzünüzü yıkarsanız ne olur?

Kimi "gerilir" demiş, kimi "kurur, çatlar", kimi "rengi ağarır" filân...

Bu arada siz de kendi cevabınızı hazırlayınız bakalım:

"Hiçbir şey olmaz, demiş kimya hocası, "sadece mâ"i mukattarı israf etmiş olursunuz!"

Bir Galatasaraylı için sportif bir başarıdan ötürü Fenerbahçe'yi tebrik etmek, fazlaca bonkör davranmak gereken hallerin en son sırasında gelir. "Oldu mu hoca; nerede kaldı sporun kardeşlik, dayanışma, centilmenlik rûhu?" filân diye kontratağa geçmeyiniz efendim. Bizim tebrikimiz, devlet ve memleket büyüklerinin dini bayramlarda hiç tanımadıkları eşhâsa yolladıkları o kuru "bayramınızı tebrik ederim" sadeliğinden öteye geçecek değildir.

Üstelik biz olmasak şampiyon olmaları bile meçhûle kalmıştı ya, o başka bir fasıl; üzerinde durmaya lüzum görmüyorum.

Bu işlerin tabiatı böyledir; bir Galatasaray şampiyonluğunda Fenerlilerin neş'elere gark olmuş halde bizimle birlikte kaldırımda hora tepmesi bu iklimde hayra alâmet sayılmaz, "delikanlılığı bozar". İşin tadı rekabettedir. O tatlı takılmaları, sataşmaları, o tadında bırakılmış kızdırmaları, latifeleri çıkarın bir kenara; geriye ne kalır? Futbol zevki. Futboldan zevk almak denilen şey ise Türklerin kitabında yoktur. Biz futbolu, ezeli rekabete "vesile" olduğu için seviyormuş gibi görünürüz. Bu yüzden maç öncesi savrulan "geyik" cümlelerinden, "İyi oynayan kazansın!" lâfını hiç sevmem; iyi oynayan zaten kazanıyor; bana daha fazlası lâzım. Kötü oynarken bile kazanmalıyız ki rakibin yüreğinin yağı erisin.

Hiç unutmam, on küsür sene önce Galatasaray'la Fenerbahçe bir şampiyonluk maçı oynuyorlar; maçı 1"0 Galatasaray kazandı ama attığımız gol en azından şöyle yarım metre kadar filan ofsayttı; bâriz ofsayt!

Fenerliler nasıl yeri göğü birbirine kattılar, biz hiç aldırmadık bile, hatta daha bir keyf olduk. Nizâmî atılmış bir gol, yanlış hakem kararıyla tescil edilmiş bir gol kadar leziz değildir çünkü!

O şampiyonluğun tadı bir başkaydı canım; çünkü golü ofsayttan atmıştık; Fenerliler deliye dönmüştü; sırf onların öfkeden çıldırmış hallerini seyretmek bile şampiyonluk kadar tatlı ve heyecan vericiydi.

O sene Fenerliler bizim şampiyonluğumuzu "şaibeli" ilan etmişlerdi; şimdi aynı şeyi benim de yapmam gerekiyor ama dedim ya "damıtık" bir tebrik bu; Fenerbahçelilere o zevki tattırmak istemem; şampiyonlukları kutlu olsun, çoğu maçları şaibeli geçmiş bile olsa!

Yalan mı? 1"1 sona eren Rize maçının tekrarı görülmüş şey midir meselâ; netekim maçın hakemi, o pozisyondan sonra iflâh olmadı da, sezon bitmeden düdüğünü evindeki "büfe"nin camekânına kaldırmadı mı? Sonracığıma efendim ilk yarıdaki GS"FB maçında, "esasen İtalyan milli voleybol takımının as elemanlarından" Luciano'nun topu "smaç"la kesmesini de unutmuş değiliz. Başka şeyler de var, hatta çok ama önemli değil.

Kutluyoruz!

Biz kaç sene öncesinden üçüncü yıldızı takıp orgeneralliğe terfi etmiştik zaten; Fenerbahçe üçüncü yıldızı henüz bugünlerde kazanarak ancak yüzbaşı olabildi. Şu anda Fenerli okuyucuların nasıl öfkeden kızararak, "Bir dakika bizim yüzbaşı olduğumuz doğru ama siz nereden ve nasıl orgeneral oluyormuşsunuz bakalım; hepi topu her iki takım da on beş defa lig şampiyonu oldu şunun şurasında" diye gazeteyi yere çaldıklarını görür gibi oluyorum.

Sakin olunuz Fenerbahçeli okucularım benim; izah edeceğim!

Biliyorsunuz, biz dört sene önce UEFA şampiyonu olmuştuk; o şampiyonluk, askeri rütbe işaretlerinde yıldızların kenarına ilave edilen, içi vişneçürüğü renginde çuha ile kaplı, altınyaldızlı üst subay, yani "kurmaylık" çelengi anlamına geliyor. Bu öyle bir çelenek ki yanına üç yıldız gelince bizi orgeneral yapıveriyor.

İşte bu kadar basit!

Kızmaya gerek yok, "garibim Beşiktaş hâlâ üsteğmenlik stajında şark hizmetini tamamlayadursun" siz de bu sene Şampiyonlar Ligi'nde şampiyon olursunuz, sizi de mareşal ilan ederiz.

Netice itibarıyla bu lig babaannelerimizin ligi; "domestic" bir şey; görüldüğü gibi bu ligde şampiyon olmak o kadar zor değil...

Şaka şaka.. alınmayın hemen öyle; damıtık filan değil, hararetle tebrik ediyoruz Fenerbahçe'yi; kendilerine Avrupa'daki maçlarında, "en azından önümüzdeki sene, önceki sefer olduğu gibi "sıfır" çekip kus kös ülkeye dönmemesi için" üstün başarılar diliyoruz.

Şaibeli maibeli; şampiyon olmak güzel şey vallahi!