Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Gelen son haberlere göre Ağrı mıntıkasını Ermenistan'ın yeni kuşak gençleri alıyor; buraları zaten Batı Ermenistan toprağı imiş. Reisicumhur Serj Sarkisyan, okul gençliğine, "Biz Karabağ'ı aldık, siz de ilerde denk düşürürseniz Ağrı'yı alır, görevinizi yaparsınız" demiş.

Belki bu hususta hamiyetperver Ermeni gençlerinin parmağını kımıldatmasına bile gerek kalmayacak, çünkü esaslı bir kafa çatlağı ile mâlul bulunduğu tâ buralardan anlaşılan Norveç tapınak şövalyesi Breivik, sadece Ağrı ve civarını değil, neredeyse tâ Sivas'a kadar bütün doğu ve güneydoğu Anadolu mıntıkasını Ermenilere peşkeş çekmiş bulunuyor. Üstad Breivik, eli değmişken İstanbul başta olmak üzere Trakya ve Ege'yi de Yunanistan'a münasip görüyor.

Beni en çok şaşırtan husus Breivik'in Türkler'e yiyecek ekmek, içecek su bırakacak derecede merhametli oluşudur: Antalya dolaylarından Akdeniz'e bir liman bırakılan İç Anadolu platosu Türkiye'ye tahsis edilmiş. Merak ettim, Sevr haritasına baktım; bu adam daha mâkul çıktı; ya bunun yerine, "Kökünüze kibrit suyu bre, bire kadar kırsak ne lazım gelir çekirge sürüsü" deseydi ne yapacaktık? Ne var ki burada önemli bir mesele ortaya çıkıyor; mâlum bizim "Beyaz Türk" takımından bazı arkadaşlar ötedenberi, "Bölünsek ne olur ki, zaten Türkiye'nin batısı AB normlarına yaklaşmış durumda; toplam katma değerin yüzde 80'ini batı üretiyor; verelim istedikleri yerleri, girelim AB'ye, keyfimize bakalım" deyip duruyorlardı; bu durumda Beyaz Türklerimizin ya Yunan tabiyetine geçip (Muhtemelen Ortodoks Kilisesi aracılığı ile vaftiz edilmeleri de istenecektir kendilerinden), ufak ufak Rumca kurslarına yazılmaları veya daha kötüsü Türklerin (Karabudun'a mensup niteliksiz ve gariban Türklerin) iskân edileceği orta Anadolu dolaylarına hicret ederek bulgur pilavı ve etlekmek kürü refakatinde kırsal hayata yazılmaları icab ediyor ki ben şahsen böyle bir ihtimâl vukuunda çamaşır suyuyla ağartılmış Türk takımının mahalle baskısına maruz kalmaktansa, tanassur etmeye daha yakın duracaklarını tahmin ederim.

Bu durumun en ziyade BDP'li arkadaşları alâkadar edeceğini zannediyorum, zira Breivik'in Ermenistan'a verdiği topraklar, üç aşağı beş yukarı BDP milletvekili Bengi Yıldız ve arkadaşlarının demokratik federasyon ilan ettiği yerlere rast geliyor. "Hoop birader, biz burada daha önce demokratik bir özerklik şeyapmıştık, ağır olun bakalım" derler mi, yoksa, "Size bir özerklik ilan edersek görürsünüz gününüzü, basın geri be" diye sert çıkarlar mı bilinmez.

"Oğlan yer oyuna gider, çoban yer koyuna gider" diye bir söz vardır; bizim memleket biraz o manzarayı vermeye başladı. Bayırın psikopatının bin bilmem kaç küsürlük "tez"inde kafayı taktığı başlıca mesele Türkiye ve İslâm. Biz ne kadar burada, "Ayol biz öyle bildiğiniz Müslümanlardan diiliz, ayıptır söylemesi laik olduk" diye paralansak da aldırış etmeyip ellerine bir boyalı kalem, Türkiye haritasını keyiflerine göre çizip doğruyorlar. İçlerinde en akıllısı ise davulu boynumuza asıp tokmağı eline alarak, "Ankara'ya vergi vermeyelim ama merkezî bütçeden para isteriz ha!" diye çocuk kandırmaca peşinde.

Bir şey söyleyim mi: AB mevzuatı çerçevesindeki demokratik özerkliğe geçemeyişimizin başlıca müsebbibi, işte bu antika, ön yargılı ve ırkçı kafadır. Dertleri üzüm yemekten ziyade bağcı dövmek olduğu için, uygulama haklı olarak geciktirildi; şimdi ise BDP'liler tarafından bir daha zor ıslah olacak derecede sakatlanıp lekelenmiş durumda.

Şöyle bağlayalım: Önce kendi aranızda anlaşınız, ağız birliği ediniz, sonra isterseniz hep birlikte veya teker teker buyrunuz...

Efeler, kedinin kanadı olsa, gökte kuş bırakmazdı!

Not (*): Yazı başlığı Norveççe değil orta Anadolu şîvesidir.