Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

İki genç matrak adam, şifreli kanallardan birinde "efsâne kırıcılığı" üzerine program yapıyorlar; meselâ havadaki bir uçağın içinde silah patlar da kabin duvarını delerse uçağın parçalanacağı yolundaki efsâneyi test ettiler geçenlerde; doğru-yanlış bilmem ama uçağa bir şey olmuyormuş. Bir başka programda diş fırçalarının banyo atmosferi içinde hangi hızla mikroba bulaştığı yolundaki "inanç"ı deneyden geçirdiler; seyrettiklerimin çoğunda bu kabil yaygın ama üretilmiş modern efsânelerin aslı astarı olmadığı ortaya konuldu.

Kıssadan hisse bir: İlmi kriterlerin ölçebildiği alanlarda efsâne beslemenin mânâsı yoktur; iki, modern efsânelerden sakınmak lâzım, çünkü adı üstünde efsâne (myth, legend), hakkında akıl yürütme ve tahkiki lüzumsuz, hatta küstahça gösteren bir sahte inanç kalıbıdır.

Aynen dizüstü bilgisayarın, -sayın Cumhurbaşkanımız'ın veciz ve kronik tarifleriyle- bir nevi "aydınlanma"ya yol açacağı beklentisi gibi. Bir siyasi liderimiz ise partili gençleri, kavga etmek yerine "elinde bilgisayarla" görmek istediğini açıklamıştı.

Vaktiyle Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğretmenler için dizüstü bilgisayar kampanyası açmasını, "neticede dağ fare doğurur" diye özetlenebilecek istikamette eleştirmiştim; bazı okuyucular fena kızdılar, hatta birisi, "siz de dizüstü kullanıyorsunuz, bu ne perhiz?" makamında sitemler yolladı sağ olsun!

Sayıca az da olsa örneklerden anlaşılıyor ki bilgisayar artık çağdaşlığı yakalamanın, iyi imajın, bilgiyle haşır-neşir olmanın, insan ilişkilerinde uzlaşmacı görünmenin ve "bilgi çağı"nda yer almanın alâmeti sayılmakta. Nitekim geçen sene Türkiye'deki masaüstü bilgisayarlarının satışında % 30 civarında artış kaydedilirken "dizüstü"ndeki artış % 50'yi geçmiş. E, reklâmın iyisi kötüsü olmuyor, bir şekilde satışlara aksediyor elbette. "Alınmasın, satılmasın" demiyorum, erbâbı için aslî ihtiyaç, havaic-i asliyye'den ama bizatihi bilgisayarın kendisinden, hatta mahsûsen dizüstü bilgisayarından kerâmet beklemek, modernite karşısındaki o çocuksu sâfiyetimizin bir başka tecellisi değil midir?

Bir gazetemiz, "baba beni okula gönder" kampanyası açtı; maksat doğudaki okula gönderilmeyen kız çocuk sayısını azaltmak, okur-yazar sayısını artırmak, doğulu genç kızları toplumsallaştırmak. Gerekliliği üzerinde tartışmak abes ama meselenin "efsâne" boyutunu gözden kaçırmayalım: Bu mantığın toplumsallaşmadan anladığı, başını örtmeyi tercih eden kızların, bilumum kamu alanlarında başörtülerini çıkarmayı kabullenmeleridir. Despotik aydınlanmanın 21. yüzyıl sürümü veya bir başka aydınlanma efsânesi!

Eğitimi yaygınlaştırmak, kalitesini artırmak başka şey, eğitimin bir toplumu "iyi ve verimli" kılacağına inanmak başka; ilki zaruret, ikincisi efsâne. Zarurete itaat edecek, efsâne kısmını fazlaca ciddiye almayacaksınız. Zavallı dizüstü bilgisayarlarından dijital fotoğraf depolamak ve internetle bağlantı kurmaktan başka fazilet umuyorsanız, bu sizin gayretinize bağlı bir şeydir. Demokrasi gibi; hazret kendiliğinden işlemez, omuz verecek, sabredecek, bedel ödeyecek ve kültürünü geliştirmeden demokrasinin pek de mühim bir fayda sağlamayacağını bileceksiniz.

"AB'ye girersek tamamdır" nikbinliği de modern ulemânın ürettiği bir efsâneden ibarettir ve bu hükmün esasında "parmak çıtlatmak şeytana davetiye çıkarmaktır" inancından pek de farkı yoktur, çünkü her iki "inanç" dahi, ilmî tahlil ve doğru akıl yürütme cehdinden eser gösterilmeksizin müteârife haline getirilmiştir. Olsa olsa psikolojik bir tablodur bu; geceleyin ıssız bir mezarlık civarından geçerken türkü söyleyerek cesaret bulmak gibi bir şey; modern asırlardaki ürkütücü tecrid edilmişlik hissini yenmek için sarıldığımız bir başka efsâne.

En iyisi bir dizüstü bilgisayar edininiz tez elden; geri kalanını o size izah edecektir.