Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, bayram günlerini Pakistan'ın felaket günlerine tahsis ederek çoğumuzun kalbinden geçen hayırhah bir iş yaptı. Bu ziyaret vesilesiyle bize kadar akseden Pakistan haberleri ile Türk Kızılayı'nın orada övgüye değer çalışmalarda bulunduğunu öğrenip gururlandık.

Muhalefet liderlerinin varlık sebebini, sadece bir kenarda bekleyip hükûmetin tökezleyeceği anları kollamanın yanında ufuk açıcı ve dikkat tazeleyici hamleler de teşkil etmeli. Ana muhalefetin lideri Deniz Baykal ise, şu mâhut tahliye olayı sebebiyle hükûmeti yargı işlerine müdahaleye davet etmesi ile kendinden söz ettirdi; gerekçesi ilginç: "Müdahale yasağı, yargı sağlıklı işlediğinde geçerli. Yargı tartışmalıysa, itiraz 'müdahale' diye susturulamaz. Adalet bürokrasisi hesabı nasıl yapıyor? Devlette bazı güç odaklarının durduğu anlaşılıyor."

<!--more-->

Bu mantıktan hareketle Adalet Bakanlığı'nın, fazladan hapis yattığı gerekçesiyle Adliye bürokrasisini ikaz ettiğini ve bu müdahale neticesinde mâlum kişinin tahliye edildiğini farz ediniz bir an... Sayın Baykal aynı prensiplerin savunuculuğunu yapar mıydı?

Her neyse, devlette bazı güç odaklarının varlığını işaret etmek de az-buz tesbit değildir hani.


Türkiye'de futbol cemaatinin yeni yöneticisi seçilecek. Bazı televizyonların normal yayın akışını keserek adayların basın toplantılarına bağlanacak derecede abartılı bir tarzda önemsediği bu hadise hakkında bugüne kadar yapılmış en eli yüzü düzgün ve mâkul yorumu, Zaman yazarlarından Ahmet Çakır yaptı; yazının canalıcı cümlesi bence şöyle: "Gelgelelim, 75 milyonluk toplumun bu alanlarda sanki hiç insan yetiştirmediği gibi bir utanç da gizlidir bu doğrunun içinde. Milli Takım denildiğinde Fatih Terim, Mustafa Denizli; federasyon başkanlığı söz konusu olduğunda Şenes Erzik-Haluk Ulusoy... Bu, utanılacak bir tıkanıklık değil midir?

Futbol cemaati deyip geçemeyiz; siyaset dünyamızı bunaltan fiili oligarşi, futbol işlerinde de aynen câridir. Olup bitenleri, futboldan tecrid ederek sadece güç hırsı içinde mücadele eden, gruplaşan ve ileriyi hesaplayarak bugünden pozisyon alan insanların iktidar dansı gibi seyredebilirseniz öğrenirken eğlenmeniz bile mümkündür.

Ahmet Çakır, futbol diye bir oyun hiç icad edilmemiş olsaydı bile yine var olabilecek bir kalem adamıdır; futbol edebiyatımızda onun yanına koyabileceğimiz kaç kişi sayabilirsiniz ki?


Arafat faciasının ardından Suudilere ağız dolusu eleştirilerde bulunmak isteyenlere gün doğmuş görünüyor. Suudi hanedanına minnet ve sempatiyle yaklaşmak gibi bir önyargım yoktur (hatta bilakis...) ama insaf elden kaçırılıyor. Arafat faciaları, sadece Suudilerin değil, İslâm dünyasının müşterek ayıbıdır; oralara gidip görmeyen, durumu bütün vecheleriyle gözlemeyen birinin anlaması çok zor. Diyelim ki yüz bin kişinin daracık bir yerde sâlim ve intizamlı tarzda hareketini yönetmek sadece yönetici marifeti değil; topluluğun da iştiraki gerekir. Trafiği, neticede her noktada polisler yönlendirmez, trafiğe çıkan insanların disiplin ve nezaket gibi duygularla harekete geçen özdenetimleri nizamı işler halde tutar. İbadet vecdinin, sabırsızlık ve fiziki şartların zorlaması sebebiyle galeyana dönüştüğü anda ortaya çıkan kitle taassubunun ne kadar yıkıcı olabileceğini defalarca yaşamış biri olarak söylüyorum: Hac ibâdeti esnasında yaşananlar, İslâm dünyasının ahvâliyle birebir aynıdır; ne ise o. Ezcümle Hacc, artık şahsi ve vicdâni bir muhasebe olmak boyutuna ilâveten "medenî" bir mesele (meydan okuma) olarak karşımıza çıkıyor ve bu mesele başkalarının hukukuna saygı, temizlik, nezâket, nefsî disiplin ve hilm gibi teker teker tanıdığımız ama bir araya geldiğini nâdiren gördüğümüz basit icapları tazammun ediyor.