Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Kuzey Irak'a sınır ötesi harekât düzenlemek, gitgide herkes için "kullanışlı" bir fikir haline gelmeye başladı; basının mühimce bir bölüğü tez zamanda konuyu Türkiye'nin egemenlik hakları meselesi haline getirme eğilimine girdi.

Vatanperverlik edebiyatı had safhaya ulaştı. Sağduyusunun ters işlemesiyle şöhret yapmış bazı yazarların operasyona can ü yürekten taraftar kesilmesi bile, bu işte bir gariplik olduğunu hissettirecek derecede manidar işaretlerdendir. Bakınız mantıkları nasıl işliyor:

"TÜRK ordusu Kuzey Irak'a girip PKK'ya ders vermelidir; vaktiyle Kıbrıs'a çıktığımızda daha mı güçlüydük; değildik. Uçaklarımızın benzinini ödünç aldık, çıkarma gemimiz bile yoktu ama o şartlarda bile dünyayı karşımıza alıp Kıbrıs'a çıktık; çünkü ülkemizin onurunu koruyan bir hükümetimiz vardı. Halbuki bugün mütemadiyen şehit cenazesi kaldırıyoruz, Güneydoğu'da kan gövdeyi götürüyor ve buna rağmen pislik yuvası Kuzey Irak'a giremiyoruz, çünkü ABD izin vermiyor, hükümet bizi uyutuyor. Bu nasıl iştir, vesaire vesaire..."

Kuzey Irak'a girmek bir şeydir; bu fikrin kuş gribi gibi ânında sağduyusuna güvenmediğiniz muhitlerde taraftar bulması çok daha başka bir şey. Haberleşme araçları çoğaldıkça insanların eskiye göre daha az ve yetersiz seviyede haberdar olacağı kehanetinde bulunanlar doğru bir tesbitte bulunmuşlar. Günümüzde ne yazık ki bir fikrin isabetinden ziyade o fikrin tirajı önem kazanmış bulunuyor; oysaki çok tekrarlanan ve taraftar bulan fikrin isabetliliği, hikmeti kendinden menkul bir kaziyyedir.

Fikir "kullanışlı" demiştik; hükümetin bile işine yarıyor galiba; meseleyi hemen "milli onur" haline getirip, "egemenlik haklarımızı kimseyle tartışmayız" havasına büründürdüler. İsrail'i koltuklayan Amerikan Hükümeti'ne karşı hafif tertip Kasımpaşalı bir edâ takınmaları herkesin, hatta muhalefetin bile hoşuna gitti; "bizim muhalefetimiz milli hudutlara kadardır" lâfı fevkalâde mânidardır. Halbuki muhalefetin asıl lâzım olduğu çok hassas yer ve zamanlardan birini yaşamaktayız. Ordu derseniz bölgede zaten hareketlilik halinde...

Belki cür'etkâr bir hüküm ama sadece şahsi hissiyatımı ifade etmek istiyorum: PKK (veya isim değiştirmiş hâli) diye bir örgütün fiili varlığından bile artık emin değilim. Apo'nun Amerikan kargosuyla Türkiye'ye tesliminden beridir bu örgütün, Irak üzerinde hesap yürüten bazı güçler tarafından kuvözde yaşatıldığını, diri tutulmaya çalışıldığını tahmin ediyorum. Bu haliyle PKK, bölgede hesabı olan güçler bakımından "vacib'ül vücud" bir kavramdır; o tarihten beri kontrol altında tutulan, gerektiğinde devreye sokulan, aşırı derecede güç kazanmasına veya tamamen yok olmasına müsaade edilmeyen bir politika aracı. Nitekim son şehit cenazelerinin müsebbibi olarak PKK gösteriliyor. Doğru ve yanlış bir hüküm: Doğru, çünkü yollara mayın döşeyen "işçiler", PKK bordrosuna yazılıdır; yanlış, çünkü patronaj mekanizmaları ve örgütlenme mantıkları eskiye göre tamamen değişmiş olmalıdır.

Sakın bir hayâlete silah çekiyor olmayalım? Kuzey Irak, ABD'nin Irak coğrafyası içinde siyasi ve askeri bakımdan hükümfermâ olabildiği yegâne yer. Sınır ötesi rahatsızlıklarımızın muhatabı ne gölge Irak hükümeti ne de Kuzey Irak'taki aşiretimsi yapılaşmadır; muhatap ABD'dir; sınır ötesine geçip Amerikan birlikleri ile çatışmayı, hatta Irak'ı Amerikan işgalinden kurtarmayı düşünenler varsa (ki bu dahi Kandil'e harekat düzenlemekten daha mâkul bir fikirdir) bilelim; en azından dolmuşa binerken hangi semte gideceğimizi öğrenmiş oluruz.