Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

IŞİD militanları, tarihî Palmira mıntıkasındaki Baalşamin Tapınağı'nı tahrip ettikten sonra geçen hafta Suriye'nin 2000 yıllık bir tapınağı patlayıcılarla yıkarak moloz yığınına çevirdi.

Bu bir haber ve bu haberi nasıl değerlendirdiğinizi, sahip olduğunuz tarih kültürü biçimler.

İşte muhtemel iki bakış açısı:

1- Bu tapınaklar, İslâm öncesine ait putperest küfür mâbedleridir ve onların ayakta kalması, değer ve itibar görmesi putperestliğe hizmet eder; öyleyse hâk ile yeksân edilmelerinde mahzur yoktur!

2- Bu tapınaklar insanlığın ortak birikimine dair değerli kültür varlıklarıdır; putperest tapınağı olması onları incelememize, bilgi sahibi olmamıza ve yapıldığı dönemlerdeki inançları ve insanları tanımamızı engellemediği gibi Müslüman kimliğimizi de rahatsız etmez.

‘Tarih kültürü' diye bahsetmeye çalıştığım şey, bize okullarda öğretilen lüzumsuz ansiklopedik teferruat bilgisi değildir ve öğrencileri tarihten nefret ettiren bu saçma tarih öğretisiyle tarih kültürü kazanılamayacağını zaten yıllardan beri milletçe isbat ettik!

Tarih kültürü, en geniş tarifle insanlığın halleri hakkında esaslı bir fikir sahibi olmak ve bu kanaatten yapıcı bir yorum çıkarmaktır.

‘İNSANLIĞIN HALLERİ' HAKKINDA BİR FİKİR SAHİBİ MİSİNİZ?

Yıllarca ‘hümanist' tarih öğretisinin ders kitaplarında lüzumundan fazla abartıldığından şikayet edip gerçeklere dayalı ‘milli tarih bilinci'nin göz ardı edildiğinden yakındıysak da aslında devlet, ta Balkan Savaşı yıllarından başlayarak öğrencilerine ‘milliyetçi-ulusalcı' bir tarih kavrayışı zerketti. Osmanlı'nın dağılması, sürgünler, kıtaller, yenilgilerin ardından Milli Mücadele acıları, şimdiki kuşaklara kadar nakledilen ‘Biz bize benzeriz', ‘Biz çok özeliz ve tarihte hep hakkımız yenilmiştir' türünden savunmacı ama aynı zamanda küçüklük kompleksine de yol açan bir öğretiyle zihinlerimizi kalıpladı. Bu kalıba uymayan bütün görüşleri kolaylıkla ihanetle suçlamamızın sebebi budur. Öyle ki, ‘milli tarih güzellemesi'nin tortularını ayıklamak için her öğrencinin, olgunluk çağlarında zihnini yeniden derleyip toparlaması için ayrıca özel bir gayret sarf etmesi gerekiyor. İnsanların çoğunluğu okul bilgilerini yeterli sayıp haklı olarak böyle bir zahmete girmiyor. Öyle olduğu için televizyon ve gazete haberlerinin diline sıkıştırılmış, “Biz çok güzeliz ama bütün dünya bizi çekemiyor” yargısı, bu ülkede en geçerli ve yaygın tarih kavrayışıdır ve bu kavrayıştan hareketle ‘İnsanlığın halleri hakkında esaslı bir fikir sahibi olmak' imkânsızdır.

BAŞKA AYNALARDA KENDİMİZİ GÖRMEYE RAZI MIYIZ?

Bu durumda tarih yayıncılığında en kestirme ve kazançlı yol, ‘Türk ve Müslüman olduğumuz için Haçlı zihniyetinin ezeli nefretine muhatap olduk; oysaki vaktiyle müthiş bir medeniyet kurmuştuk; istersek yine kurabiliriz' ekseni etrafında milli egoyu okşayıcı, kolay tüketilir ve kolay okunur yayıncılığa yönelmektir. Bundan daha zor ama değerli yol ise, milli tarihin, insanlık tarihinin bir parçası olduğu gerçeğinden hareketle, yaşadıklarımızın ancak insanlığın tarihiyle mukayeseli bir perspektifle doğru değerlendirilebileceğidir.

#Tarih dergisi zor yolu, ‘Dar kapı'yı seçen bir dergi.

‘MUHALİF' DURMANIN BİR BEDELİ VAR

Dergi 16'ncı sayısıyla birbuçuk yaşına bastı. Gezi olayları esnasında bağlı olduğu medya grubu iktidarın hışmına uğramaktan korkunca, ilk elde NTV Tarih dergisini feda ederek kapattı. Popüler tarih yayıncılığında marka haline gelen bu dergiyi hazırlayan ekip, şimdi aynı yaklaşımla #Tarih yayınlamaya başladı. Dergi o günlerde Gezi'de olup bitenlere iktidarın ve hâkim güçlerin penceresinden bakmayı reddettiği ve kendi yorumunu savunduğu için mâlum çevrelerden büyük baskı görmüştü; işte o dergiyi yapan ekip, başka bir isim altında mesleklerini ve ‘en iyi bildikleri işi' yapmaya karar verdiler.

Zor zamanlarda diktaya ve hukuksuzluğa karşı duruş sergileyen her yayın organı gibi #Tarih dergisi de, yayın kalitesine, yayının arkasında duran güçlü ekibine rağmen reklam verenlerin soğuk ilgisizliğinden kurtulamıyor. Derginin ‘Bir gün herkes göçmen olabilir' manşetiyle göçmenlik ve mültecilik olgusunu geniş bir dosya halinde incelediği son sayısında –eğer biraz dikkat ederseniz- bu durumu bütün çıplaklığıyla fark edebiliyorsunuz. Magazin, hobi ve moda dergilerine neredeyse fasiküller dolusu reklam yağdıran firmalar ‘muhalif' yayın organları söz konusu olduğunda anlamlı bir suskunluk içine giriveriyorlar.

Sebebi açık, birkaç yayınevinin verdiği reklâm haricinde 114 sayfalık koca dergi, manidar bir ambargo altındadır. Reklâmda ölçü kalite ve münderecat ise problem yok; ne var ki günümüzde özellikle büyük firmalar ve reklam bütçesi geniş kamu kuruluşları için muhalif yayınlara yakın durmak ve desteklemek tehlikeli hale getirildi. Herkes gölgesinden, muhalif damgası yemekten çekiniyor. O haldeyiz!

FARKLILIKLARLA ZENGİNLEŞİRİZ

Okuyucu, bir dergiyi reklamları incelemek için değil, bilgi ve haber ihtiyacını karşılamak için satır alır. #Tarih dergisi her türlü okuyucu desteğini fazlasıyla hak ediyor. Derginin tablet ve akıllı telefonlardaki dijital edisyonlarıyla birlikte kâğıda basılmış haline bir yıl süreyle www.tarihdergi.com adresinden sadece 120 liraya abone olmak mümkün.

Doğru, dergiyi yayımlayanların dünya görüşü farklı; seçtikleri konuları, yaklaşım ve yorum biçimlerini beğenmeyebiliriz ama yukarıda anlatmaya çalıştığım ‘tarih kültürü'nü bütün renkleriyle tamamlamayı önemseyenler için #Tarih dergisi, kalitesine güvenilebilecek bir muhtevaya sahip. Unutulmasın farklılıklarla beslenmeyi bilen bir dünya görüşü, kendisini daha kolay sınayabilir ve güçlenir.

“HAYDİ HEP BİRLİKTE EL ATIP OSMANLI'YI DİRİLTELİM” Mİ?

Derginin başlık logosundaki ‘Bugünü anlamak için' ibâresini önemsemek gerekir. Tarih bize sadece dünün hikâyesini anlatmakla kalmaz, bugünü anlamak ve yarınları kestirmek için gerekli ufku da verir. Türkiye'ye zor zamanlar yaşatan dikta özlemcileri de kendilerince bazı tarih kaynaklarından besleniyor ve kendilerince bir tarih kültürüne, -satıhta kalan dayanıksız bir kültür bu!- yaslanıyorlar. O birikimin Türkiye'yi içeride ve dış dünyada getirip bıraktığı yer ortada. Tarih söz konusu olduğunda farklı yorumları, farklı bakış açılarını, farklı dikkatleri ve farklı hikâyeleri göz ardı etmek, insanları sığ ve ham bir romantizmin rehavetine sürükleyerek yanıltıyor. Farklılıkları dikkat dairesine almak ise insanı daima zenginleştirir ve basmakalıp olmaktan kurtarır.

İYİ ÜRÜN, DESTEĞİ HAK EDİYOR

Zor zamanda işini doğru yapmaya gayret eden, duruşunu bozmayan ve Türk okuyucusuna karşılaştırmalı tarih kültürü kazandırmak için didinen bu dergi, desteği hak ediyor. En azından bayide ayaktüstü bir göz atmak bile bir fikir sahibi olmanıza yardımcı olabilir. Vaktiyle tarih doktorası yapmış olmama rağmen her sayısında yeni bir olgu ve yorumla bakışımı zenginleştirdiğini düşündüğüm dergiyi şimdiye kadar hep bayiden satın aldım ama artık abone olmanın zamanı geldi.

Teşekkürler #Tarih dergisi. Şövalyece bir inançla dergiyi yaşatmak için verdiğiniz emeği görüyor ve takdir ediyorum. Ümid ederim ki yayın hayatınız, en azından 2071'e kadar devam eder!..