Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Cumartesi gunu bu sutunda yayinlanan "Surc-i Lisan" baslikli yazidan oturu, ismini aciklamak istemeyen bir okuyucum kemal-i nezaketle itirazini dile getirdi: Harre Vak'asi'ndan bahisle, "Islam tarihinin utanc tablolarindan birini teskil eden bu hadisenin, ibret kastiyla yeniden hatirlatilmasi fikrine taraftarim." cumlesinin belirgin bir kismina yonelmisti itiraz. Hatirlayabildigim kadariyla "Islam Tarihi" ile "utanc tablosu" tabiri arasinda bir munasebet kurulmasi, mechul okuyucuyu tedirgin etmisti.

Tek kisi tarafindan dile getirilmis olsa bile bu itirazin en azindan zimnen genis bir hosnutsuzluk yaratabilecegine ihtimal veriyorum. Zira, "nufusunun yuzde 99'unu Musluman" kabul ettigimiz Turkiye'de Musumanlarin Islam tarihi hakkinda ancak pek az bilgi sahibi oldugunu tahmin ediyorum. Kitapla aramiz pek hos degil, okuma aliskanligimiz malum; bu durumda konuyla ozel olarak ilgilenmeyen kahir ekseriyetin Islam Tarihi'nin ayrintilarindan haberdar olmasini beklemek elbette mumkun olamaz. Ne var ki ozellikle Ramazan ayinda ogle ile ikindi arasinda vaaz dinlemeyi itiyat edinen muhimce bir kitleyi istisna etmek gerekiyor. Dinleyenler bilirler, bazen guzel bir uslupla dinleyeni alip surukleyen bu vaazlarda genellikle Islam Tarihi'nden belirli menkibeler kah ibret, kah husn-i misal kastiyla tatli tatli hikaye edilir. Ne var ki anlatilan tarih kissalari icinde Islam tarihinin nahos fasillarindan da bahsedilmesi, herhalde oldukca nadirattan olsa gerektir. Cami cemaatine velevki "utanc tablolari"ndan bahisler acmak ne derece isabetlidir bilemem fakat bu husus benden sual edilse, hic tereddut gecirmeden ve tarihi hadiselerde hicbir ayiklama yapmak ihtiyacini hissetmeden, her seyin oldugu gibi anlatilmasindan yana tavir alirdim. Bundan kacinmazdim; cunku vasati bir Musluman'in, Islam Tarihi hakkinda bilgilenmek icin vaazdan baska hemen hicbir pratik vasitaya sahip olmadigini fark edebiliyorum.

Itirazini telefonda dile getiren okuyucuya Islam Tarihi'nin, pratikte "Islam topluluklarinin tarihi" anlamina geldigini ifadeye calistim. Onun itirazi, mesela Harre Vak'asi'nin bir utanc tablosu teskil ettigini soylemekle bizzat "Islam"in tohmet altinda kaldigindan dogan bir zandan ibaretti ve elbette dogru degildi. Bu zanni ne derece tesviye edebildigimi bilmiyorum lakin Islam Tarihi'nin "tathir" edilmesine, yani "cemaatin aklini karistirmayalim, fitneye sebep olmayalim, her dogruyu soylemeyelim ama soyledigimiz her sey dogru olsun" endisesiyle tarihen sabit hadiselerin otosansure tabi tutulmasina kesinlikle karsiyim. Ayiklanmis bir islam Tarihi'nden hasil olan kanaat, Islam topluluklarinin bugunku hal-i pur melalini anlamaya kifayet etmiyor; isin ihtisasini yapan veya hususi surette meseleyi merak eden az sayidaki insanin bu degerlendirmede bulunabilme imkani var fakat ezici cogunluk itibariyle kendi tarihimizin cahiliyiz. Islam topluluklarinin bunyesine ariz olan sosyal hastaliklarin, algi yetersizliklerinin, bilgi ve degerlendirme noksanliklarinin vebalini "oteki"ne, yani Islam disi faktorlere yansitmanin yanlisligi artik tartisilamaz derecede bedahet kazanmis bulunuyor. Temizlenmis bir tarih anlayisi hem ilme, hem hakikate aykiri; bu dahi bir baska acidan resmilestirilmis tarih ogretisi degil midir? Resmi tarih anlayisini tenkit edip bazi gercekleri eksik ve hatali, digerlerini abartili aksettirdiginden yakinirken ayni tutarsizligi Islam Tarihi icin de cari kilmak dogru olur mu?

Dinin "sahibi" var; biz ona sahip ciksak da cikmasak da, biz olsak da olmasak da din yerde kalmaz ve hicbir menfilikten oturu zedelenmez. Biz, dinin dogru anlasilmasindan, dogru tatbik edilmesinden sorumluyuz. Hicbir otokritik gayreti Islam'i zedelemez. Islam'in hakikatle yuz yuze gelince incinebilecegi vehmini kim telkin ediyor bize?

"Igneyi kendimize, cuvaldizi baskalarina.." degil; cuvaldiza riza gostermeyenin, baskalarini ignelemeye hakki olmamali.