Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Bazı liberal demokrat arkadaşlar Apo davasında adil yargının ihlâl edildiği yolundaki AİHM kararını pek haklı buluyorlar; davanın başlangıcındaki askeri hakimin varlığından, iddianamenin sanık avukatına geç verilmesinden (ne kadar geç?), savunma süresinin kısıtlı tutulmasından (ne kadar kısıtlı?), sanığın avukatıyla görüşmesinin engellenmesinden (ne kadar engelli; adam hâlâ hücresinden avukatları aracılığı ile çetesine direktif yağdırmakta!) dem vurup "Türkiye ne zaman devlet olmayı öğrenecek?" demeye getiriyorlar.

Uzayda yaşıyor olmalılar bunlar: Avrupa'da hapse düşen Türklerin nasıl muameleye tabi tutulduklarından gâfiller galiba. "Guantanamo" diye bir yerin varlığından ise hiç haberdar görünmemeyi tercih ediyorlar.

Guantanamo, 11 Eylül vahşetinden sonra ABD'nin zanlıları toparlayıp kapattığı bir askeri üs. Küba'da. Bu askeri üste gözaltına alınanlar, 2001'den beri üç senedir orada tutuluyorlar. Uluslararası Af Örgütü'nün, bu hapishanede yaşanan insan hakları ihlâlleri ile ilgili müracaatları sonuçsuz kalıyor. Bu berbat toplama kampında işkence yapıldığı yolundaki haberler ayyuka çıktı; daha geçenlerde bu kampta Kur'an-ı Kerim'e saygısızlık yapıldığı için Afganistan ve Pakistan'da yapılan protesto gösterilerinde insanlar öldü.

Size bu kamp hakkında Uluslararası Af Örgütü'nün Türkçe internet sitesinden aldığım bazı bilgileri sunacağım (http://www.amnesty-turkiye.org/): Buna göre kamptaki hak ihlâlleri FBI'ın bile dikkatini çekmiş bulunuyor. FBI mensuplarının rapor ettiği ihlaller arasında uzun süreli ve zalimce prangalamak, yüksek sesle müzik dinletmek ve strop ışığa maruz bırakmak da yer alıyor. Guantanamo'da kullanılmasına izin verilen soru teknikleri arasında zor pozisyonlar, tecrit, kukuleta geçirme, duyu yoksunluğu ve köpek kullanmak bulunuyor. Farklı uyruklardan beş yüzün üzerinde kişi hâlâ suçlanmadan ve yargılanmaksızın Guantanamo'da tutuluyor. Bunlardan dördü uluslararası hukuk ve standartları ihlal edecek şekilde, askeri komisyonlar tarafından yargılanmak üzere suçlandı. Bir federal yargıcın kasım ayında verdiği hüküm üzerine komisyon işlemleri durduruldu. Yönetim, yürütmeden hiçbir biçimde bağımsız olmayan askeri komisyonları devam ettirmek niyetiyle, bu karara itiraz etti. Yargıyı küçük gören bu tavrın kurbanı sadece tutuklular ve yakınları değil, hukukun üstünlüğü de kurban oluyor" diyen UAÖ, "Guantanamo'nun ortaya koyduğu örneğin temel insan haklarının pazarlığa tabi olduğu ve keyfi gözaltı ve güvenlik uğruna seçici bir ikinci sınıf adaletin kabul görüldüğü bir dünya" olduğunu dile getirdi.

ABD, Guantanamo'da gözaltında tutulanları bir anlamda iç meselesi kabul ediyor; "şikayet varsa ben iç soruşturma yaparım; kimseyi ilgilendirmez" tavrını sürdürüyor. Nitekim Irak işgali esnasında sebep olduğu insan hakları ihlâllerini de kendi kurullarında inceletti ve kameralar önünde yaralı bir Iraklı'yı öldüren askerini suçsuz buldu; "bozacının şahidi şıracı" hesabı!

"Kim yaparsa yapsın bütün ihlâllere karşıyız" demek tutarlılık değil. Türkiye Apo'yu, o günün siyasi ve psikolojik ortamında, takdir edilebilecek en iyi şartlarda yargıladı. Bin günden beri Guantanamo'da esir mi, zanlı mı oldukları bile belirsiz halde ve çok kötü şartların baskısı altında tutulan insanların her birine Apo'ya bahşedilen hukuki hakların yüzde kaçı sunulabiliyor? Onlar kağıt üzerinde hâlâ "zanlı", Apo ise "suçlu". ABD, kendi Apo'suna nasıl davranır, Almanya, Belçika ne yapar?

Durum açıktır; ABD, kuvvetin hukukunu uyguluyor; BM kararlarını bile kendisi için bağlayıcı bulmuyor. Türkiye ise yeterince güçlü ve elbette akıllı olamamasının bedelini, "ağzı olanın konuştuğu" bir curcuna içinde bütün ikazları ciddiye almak ketenperesine sıkışık bir acz halinde ödeyip durmakta.