Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Tek veya bilemediniz iki-üç katlı ahşap evlerden oluşan eski Osmanlı mahallesi nasıl da göz göre göre silinip gitti önümüzden? Neye sahip olduğumuzu ve neyi kaybettiğimizi bile tam mânâsıyla anladığımız söylenemez; hâlâ farkında değiliz ki şehircilik, mesken ve mekân anlayışında vaktiyle ecdâdımız bizden daha doğru ve iyi uygulamalar yapabilmişlerdi.

Bizde eski olan her şeyin fersûde, köhne olduğu ve arkada bırakılması gerektiği anlayışı kökleşmiştir; bu yanlış kavrayışın ardında pek sâfiyâne, hatta zaman zaman aptallık derecesine varan bir "ilericilik" imânının yattığını görmezden gelemiyoruz. Yeni olan şeylerin iyi, güzel ve faydalı olduğu yolundaki kabul, vaktiyle geçirdiğimiz kültür reformlarının patırtıları arasında sanki dünyanın en basit gerçeği imiş gibi kabul gördü ve biz eski mahalle düzenimizi, mekân ve mesken anlayışımızı böyle kaybettik.

APARTMAN NİZAMI MESKEN KAÇINILMAZ MIYDI?

Apartman türü mesken hiç de kaçınılmaz değildi, aklın yolu hiç değil. Apartman, yeniden üretilmesinde emek gerektiren şehir arsalarından yüksek rant elde etmek için batıdan kopya ettiğimiz bir icattı. Biz bu icadı en kötü, en sağlıksız ve en pahalı hâliyle kabullendik. Kötüydü çünkü estetik endişesi yoktu; sağlıksızdı çünkü komşularla mesafeyi daraltıyor, ev içinde bile birbiri içine girmiş küçücük mekânlarla mahremiyet duygusunu zayıflatıyordu; pahalıydı çünkü şehrin merkezinde apartman dairesi sahibi olurken evin inşaat mâliyetinden daha fazla arsa payına ödeme yapıyorduk. Buna ilaveten imâr planlarıyla oynamanın bazı kişilere yüksek kârlar sağlaması keşfedilince şehirlerimiz doğru dürüst altyapı standardı olmayan, birbirine neredeyse yapışık mesafede sıkıştırılmış, kötü, çirkin ve yüksek beton bloklarıyla dayanılmaz derecede büyüdü ve ortaya çözülmesi imkânsız gibi görünen sağlık, ulaşım ve altyapı problemleri çıktı.

Hâlbuki aynı parayı kullanarak daha güzel, daha insani, daha sağlıklı meskenler kurabilir, daha sevimli şehirler meydana getirebilirdik. Bu noktada devlet otoritesi çok kötü kullanıldı; bir yanda şehrin sağlıklı büyümesi için gerekli mücavir alanlar (şehrin kıyısı, periferisi) gecekonduculara ve daha ziyade gecekondu çetelerine kaptırılırken yeni mesken inşaatlarında dar ve yüksek yapılanmaya göz yumuldu. Halkının nasıl düşüneceğine, neye inanacağına ve neyi okuyup okumayacağına bile karışmaya kalkışan bir devletin şehircilik ve mesken meselesinde yelkenleri bu kadar suya sermesi inanılır gibi değildir.

AYNI PARAYI HARCAYARAK...

Şehirlerarası yollarda seyahat ederken, üç-beş bin kişilik küçük kasaba ve beldelere bir de bu gözle bakınca fark edeceksiniz; etrafı dağlara doğru onlarca kilometre boyunca bomboş durumdaki küçük yerleşim birimlerinde bile yüksek apartman bloklarına ve dikine kooperatifleşme eğilimlerine rastlanıyor. Arsa bol ve ucuzken niçin meskenler birbirinin ağzına girecek derecede sıkış-tepiş bir düzene mahkûm ediliyor? Oysaki, bu kötü ve sağlıksız apartman birimlerine her daire sahibinin ödediği para, birkaç kilometre ilerde küçük bahçesi içinde şirin ve güzel bir mimarlık anlayışıyla inşa edilmiş bir ev için harcanması gereken parayla hemen hemen aynıdır. Bu durumda sanki herkesin kaçınılmaz bir tarzda kabullendiği kaçınılmaz bir tercihle yüzyüze geliyoruz; birileri bizim adımıza nasıl şehirleşeceğimize, nasıl ve ne tür meskenlerde oturup yaşayacağımıza karar vermektedir ve biz bu karar sürecine tesir edemiyoruz. Daha doğrusu yüksek davalarla uğraşmaktan, böyle küçük ayrıntıları tanzime fırsatımız olmuyor!..

SUÇLUYUZ VE ŞANSLIYIZ, AMA...

Büyük şehirlerde, metropollerde şehir kıyılarında pıtırak gibi çoğalmaya başlayan ve şu kent, bu kent gibi isimler verilen villa şehir uygulamaları, aslında yanlıştan doğru örneğe doğru dönüşün pişmanlık sinyalleri gibidir fakat hepimizin bildiği gibi bu toplu villa örneklerinde ancak çok büyük paralar ödeyebilen, yüksek gelir dilimindeki kişiler ev sahibi olabiliyor (en aşağısı 250 bin dolardan başlayan fiyatlar!); halbuki bu güzel bahçeli ve birkaç katlı villa şehirlerin arsası pahalı değildir; inşaat maliyetleri ise Türkiye'nin her yerinde neredeyse benzer rakamlardan oluştuğuna göre öyleyse bu pahalı rakamlar nasıl bir arz-talep dengesiyle oluşuyor dersiniz?..

Doğru örneği çok geç ve ancak el yordamıyla bulabildiğimiz için suçlu ve şanslıyız: Suçluyuz, çünkü eski mahalle düzeninde, bahçeli, yüksek olmayan ve sağlıklı alt yapıya sahip meskenler kurmak dünyanın en büyük keşfi değildi. Bizler vaktiyle böyle mahalleler kurmuş ve orada mutlu yaşamıştık. Daha açıkçasını söylemek lâzımsa, mesken ve inşaat sektörünü yönetenler, Batı Avrupa'da ve ABD'de gördükleri güzel örnekleri metropol etrafında tekrarlayarak daha yüksek kazanç elde etmeyi akıl edebilmişlerdi; halbuki bu tarz mahalleleşmek ve mesken sahibi olmak devletin en ciddi ve tutarlı siyasetlerinden birisi olmalıydı. Şanslıyız çünkü, hayli geç de olsa doğru örneği fark edebildik.

Kendi örneğimiz göz önünde dururken aynı şeyi Batı’dan ithal etmek, nasıl bir zihin perişanlığı içinde olduğumuzu anlatıyor. Batı'da orta sınıftan orta derecede gelir dilimine sahip kişilerin istifade ettiği bir nimeti Türkiye'de ancak hayli zenginlerin yararlanabildiği bir nimet hâline getirmemiz ibretlik bir hâldir ve inşaat-emlâk sektörünü yönetenlerle siyasi yapının ve özellikle belediyelerin nasıl kemikleşmiş bir ilişki içinde olduğunu gösterir.

YANLIŞTAN DÖNECEK MİYİZ? TAHMİNEN HAYIR!

Yanlışın neresinden döneceğiz ve gelecek sene yapılması beklenen mahalli seçimler (bu seneye alınacağı da söyleniyor), doğru şehirleşme ve mesken için bizlere nasıl bir fırsat sunacaktır, bilemiyoruz. Tahmin edebileceğimiz kadarı şudur: Belediye yönetimleri için aday gösterecek siyasi partiler yine eskiden olduğu gibi inşaat sektöründen gelen kişilere öncelik tanıyacaklardır. Belediyelerin karar organlarında görev aldığı hâlde serbest piyasada iş yapan yüklenicileri sınırlandıran bir kanun çıkarılması için kimse kılını kıpırdatmayacaktır. Yerleşim yerlerinde yeni ve yine plan tadilleri yapılarak şehirlerden kazanılan rant yüksek tutulacaktır. Şehir dışında, sıfırdan boş arazi üzerine kurulan çok meskenli projelerde bile eski hatalar tekrar edilecek, altyapı için hiçbir zaman yeterli kaynak ayrılmayacak, projelere aykırı şekilde ilave olunan kaçak katlar, çatılar, mağazalar, sundurmalar yine hileye getirilerek meşrulaştırılacaktır.

Buna lâyık mıyız dersiniz? Cevabı yine biz vereceğiz!