Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Bir moda gösterisinde veya bir mağaza açılışında veya bir festival kapsamında "Mevlevî semâı" gösterisi icrâ edilmesi, artık laikliği ve devlet-i cumhuriyyemizin temel prensiplerini rahnedâr eden "kötü" ve "kaka" faaliyetler zümresinden sayılmıyor.

Evvelâ niçin Mevlevî semâı tabirini tercih ettiğimi izah edeyim; efendim "semâ etmek" şekliyle âyin icrâsı, ekseriyetle Mevlevîliğe mahsus bir âyin tarzı olarak biliniyor ise de bu kelime Anadolu Aleviliği'nde el'an "samah, semah" ismiyle yaşamaktadır. Mevlevî semâı gibi Alevi samahı da artık dinî ve itikadî boyutlarından ziyade müzik ve raks vecheleriyle algılanan birer sanat gösterisi haline gelmiş bulunuyor. Bu dahi, cumhurî idaremizin esasen -hâşâ huzurunuzdan, affedersiniz- dinsiz veya din muhalifi olmadığını alenen gösteren bir keyfiyettir; nitekim bakınız câmiler beş vakit açıktır, isteyen namazını tutar, orucunu da kılar, ayrıca evliya türbelerine gidip adak adamak, horoz kesmek, gelene geçene sirke dağıtmak gibi eylemleri de yapabilmektedir. Nitekim CHP'nin 15. kutlu sene-i devriyesi münasebetiyle ilkteşrin 38 tarihinde neşredilmiş bulunan Onbeşinci Yıl Kitabı'ndaki laiklik tarifi de bu mânâyı mutazammındır. Buyrunuz, huşû ile kıraat edelim: "Türkiya Cumhuriyeti dinlerden ve dinlerin koyduğu naslardan değil, hayatın kendinden ve onun müsbet icab ve ihtiyaçlarından mülhem olarak işleyen bir devlet mekanizmasıdır. Devlet ve dünya işlerinde dinin hiçbir tesiri yoktur. İşte bu prensibe laiklik derler."

Meseleyi yetmiş sene evvel arslanlar gibi halletmişiz efendiler fakat şu bizdeki aymazlığa bakınız ki hâlâ yeni tarifler ihtiyacı ile kafa karıştırmakla iştigal eyliyoruz; hele hele şu tarifteki "hayatın kendinden" lâfzına dikkat isterim! Mesele budur efendiler, bir mefhum ancak bu kadar güzel tarif olunabilirdi ve olunabilmiştir. Türk aydınlanması işte böyle bir şeydir, asla iskolastik değildir, nitekim böyle muvaffak ve muhalled bir tarif için 70 sene daha dün gibidir; müsbet ilim ve fenn mütemadiyen ilerleyebilir fakat bilfarz şu laiklik tarifi, aynen bir kutup yıldızı gibidir; parlar, parlar, parlaar...

Meseleyi biraz dağıtmışız fakat ziyanı yoktur. Mevlevî semâı ve Alevi semahı "etkili dinsel dozu" düşürülmüş ve estetize edilmiş sanat olaylarıdır diyorduk; şimdi diyeceksiniz ki, "semâ ve semah dinî âyin ise Rüfailerin Bürhan zikrini kanun niyçün suç addediyor?" Ah aziz kaarîlerim, bıdı bıdı yapıyorsunuz ama haberi doğru dürüst okumaktan imtinâ edeyorsunuz. Haberde deniliyor ki, Harran ilçesinde tertib olunan Rıfai ayininde resmen ve alenen şiş ve kılıç gibi kesici ve delici silahlar ibraz olunup bunlarla müridlerin muhtelif yerleri delindiği için eylem 6136 sayılı ateşli silahlar kanununa muhalefetten kovuşturulmuştur.

Bakınız kanunlar açık, laiklik tarifi berrak; kafa karıştırmaya, birtakım önyargılı imâlarla "devlet felân tarikatlara iltimas yapıyor da berikilere övey evlat muamelesi reva görüyor" tarzında kinâyeli lâflar çakmaya gerek yoktur. Adam oklava gibi şişi almış eline, "haşırt" diye şaapıyor. Biraz estetik katılsa, olay biraz polifonize edilse, kareografik şeyler düzenlense filan fevkalade güzel bir gösteri olabilir, turistler de bayılır ama o kılıçların, şişlerin, zincirlerin stilize edilmesi şart bir kere; öyle olmaz.

Nitekim bakınız Mevlânâ ne diyor, "gel, gel, gel" diyor, "dostluk, barış, sevgi" diyor; "devleti ancak Müslümanlar idareciler ve İslâm şeriati ile yönetmek lâzım" diyor mu? Bilakis Mevlânâ olsun, Hacı Bektaş, Yunus Emre filan olsun bunlar, "hayatın kendinden ve onun müsbet icab ve ihtiyaçlarından mülhem" şeyler söylüyorlar, biz de istifade ediyoruz, eyi oluyor.