Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Bundan böyle din kültürü ve ahlâk bilgisi öğretmenlerini eğitim fakülteleri yetiştirecekmiş. Kağıt üzerinden bakınca makul bir tasarruf; yine kağıt üstündeki hesaba göre eğitim fakülteleri, öğretmenlik formasyonunu kazandıran en ehil kurumlar olduğuna göre din kültürü dersini verecek kişilerin İlahiyat yerine eğitim fakültesinde yetiştirilmesi aklın yolu gibi görünüyor.

Bu durumda ilahiyat fakülteleri, sadece imam ve müezzin yetiştirecek demektir. İmam ve müezzinlik bilgisi için orta dereceli imam-hatip liseleri kifâyet edebildiğine göre ilahiyat fakülteleri, birkaç sene içinde, "öğrenci yokluğundan fakültemiz kapalıdır" tabelasını asmak zorunda bırakılacak; YÖK ise, "ne yapayım kardeşim, öğrenciler sizi tercih etmiyor, kamu kaynaklarını daha verimli kullanmamız lazım" gerekçesi ile birkaçı hariç, taşradaki ilahiyatları kapatacaktır.

Eğitim fakültesi adı üstünde "bilimde uzman" değil eğitimci yetiştirecek; işte o gerekçeye dayanarak eğitim fakültelerinin din kültürü öğretmeni mezun edecek bölümlerinde Arapça ve Kur'an dersinin azaltılmasına, hadis ve tefsir derslerinin iptaline, hangi vesileyle olursa olsun kat'iyyen baş örtülmemesine daha şimdiden karar verilmiş. Bu bölümlerde din eğitimi asgariye çekilirken Atatürkçülük, yabancı dil, bilgisayar, felsefe, sosyoloji, antropoloji, müzik, psikoloji mecburi kılınmış. Arapça pratik uygulaması iptal edilip yerine mecburi Türkçe sözlü ve yazılı anlatım dersi konulmuş.

Yeniden yazılan konsepte göre ilköğretim din kültürü dersi öğretmenleri, din olgusunu bilim, akıl, felsefe ve sanat ışığında betimleyebilecek biçimde yetiştirilecekmiş.

Haberi okurken bir duygulandım, bir duygulandım; hani utanmasam yaşın yaşın ağlayacağım; tüylerim diken diken oldu, içimden dedim ki, "işte çağdaş Türkiye bu!"

YÖK, devlet ciddiyetini müdrik, zarif bir kurum olduğu için sadece üzerine düşeni yerine getirmekle iktifa etmiş; "din gibi nesnellikten mahrum ve muğlak bir alan, esasen asla bilimin konusu olamayacağı için, din kültürü öğretmeni yetiştirmek dahi işimiz değildir; işbu bölümleri ve din kültürü derslerini külliyen kapatıyoruz" dememiş; ince fikirliliğini, "ilahiyat diye fakülte mi olur; teoloji hangi asırda kaldı; ilahiyatları kapatıp yerine takı tasarımı fakülteleri açıyoruz" dememeye kadar vardırmış. Medyûn-u şükrânız.

Birlik ve beraberliğe her zamandan ziyade muhtaç olduğumuz şu günlerde YÖK'ün aldığı bu kararı şiddetle alkışlıyorum.

Siyasetçiler kızacaklarına ibret alsınlar; "kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" meselinde olduğu gibi kıssadan hisse çıkarıp Diyanet teşkilatını lağvetsinler; imam ve müezzinleri, ağaçlandırma çalışmalarında görevlendirsinler; herhangi bir şekilde devletle ilintisi bulunan câmiler daha yararlı (meselâ turizm, ticaret, ne bileyim otopark filan) fonksiyonlara dönüştürülsün. Bu arada polis ve jandarma da uyumasın; dinî nitelikli vakıfları, dernekleri (dosyaları hazır duruyor yahu, 28 Şubat'ta şey'edilmişti zaten; oralarda bir yerdedir, bakılsın, bulunsun!) takibata alıp mal varlıklarını dondurarak kamuya aktarsın.

Minareler telefon şirketlerine, reklâmcılara kiralansın; kiracı çıkmazsa meteoroloji istasyonuna dönüştürülüp bilime hizmet etsin.

Haa, bu arada, "ben ille de dinimi öğrenmek istiyorum" diyecekler çıkabilir; onlar da ansiklopedilerden, gazetelerimizin cuma sayfalarından filan istifade etsinler efendim! Yasak değil ki!

Ben bu kararı çok beğendim, takdir duygularım o kadar ayyuka çıktı ki lâyıkıyla ifâdeden âcizim. Hezar ahsente, yani bravo! Bu kadar olur yani.

Şimdi iş üç nalla bir ata kalmıştır arkadaşlar!