Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

YÖK'ün kuruluş yıldönümlerinde üç-beş aşırı solcunun sokak eylemine girişmesi, bazı Latin şehirlerinde kutlanması âdet haline gelen "herkesin birbirine domates fırlatması festivali", "boğaları sokağa salıp önlerinden kaçışmak şenliği" kabilinden bir eğlencelik haline geldi.

Yeni yetme gençlerin nasıl hoşuna gittiğini anlayabiliyorum; yüzlerini maskeyle kapatıp polislere doğru sekiz on metre koştuktan sonra elindeki molotof kokteylini fırlatmak az buz "kariyer" değil hani! Bizde aşırı sol yıllardan beri bir isyan ve direniş kültürü fidelemek için uğraşır durur ama başarılı olabildikleri yegâne alan gaspçı gecekonducuları fişteklemek, etnik ve mezhebî ayrılıkları gıdıklayıp küçük sokak çatışmaları prodüksiyonları kışkırtmaktan ibaret kalıyor hep...

Eylemci sol yıllardan beri şımartıldı; himaye edildi, pohpohlandı, politik, medyatik ve kültürel destek gördü ve kendinden menkul 'aydın' lafıyla markalayan bir güruh tarafından kutsandı. Küçük istisnalar haricinde bu "sizi gidi yaramazlar, yine ne sevimli haşarılıklar yaptınız bakayım?" tavrı hâlâ devam ediyor. O tavrın bir başka yansıması Susurluk kazasında rahmetli olan Abdullah Çatlı'nın her yıl birkaç kere yeniden öldürülmesi ve defalarca yargılanmış, hüküm giymiş, cezasının kısm-ı küllisini çektikten sonra mahkeme kararıyla -sehven- salıverilmiş Haluk Kırcı'nın her sene birkaç defa yeniden yargılanıp mahkum edilmesidir. Hani ellerinden gelse defalarca asacaklar, yine de yürekleri soğumuş olmayacak. Bu örnekleri kaydetmemin sebebi, aşırı sol destekçilerinin karşı cephede yer alanları "homongolos" gibi tanıtarak kendi cenahındaki cürümleri gözlerden saklama marifetine sahip olmasıdır.

Elhak, bu gibi imaj temizleme işlerinde çok başarılılar!

Öteden beri ansiklopedi hacminde ortaya koyduğu politik araştırmalarından tanıdığımız Hakkı Öznur, "Derin Sol" isimli yeni bir "tez-eser" yayınladı; "Çatışmalar, Cinayetler, İnfazlar" altbaşlığını taşıyan kitap iki cilt ve toplam 1766 sayfa (Alternatif Yayınları, Ankara). Bu gibi çalışmaların daha daraltılmış bir hacme mukabil, daha kolay okunur ve meselenin esasına daha seri şekilde temas edebilir tarzda kaleme alınması gerektiği âşikârsa da, her hadiseyi bütün delilleri ve yansımaları ile aksettirme gayretinin Hakkı Öznur'u tesir altına aldığı anlaşılıyor. Müheykel hacmini saymazsak "Derin Sol", son elli senede Türkiye'de neler olup bittiğini merak eden herkesin uğraması gereken zengin bir belgeler koleksiyonu olmak imtiyazını koruyor. Başlığından belli zaten; kitap, Türkiye'de eylemci sol hareketlerin nasıl hızla kirleniverdiğinin hikâyesidir aynı zamanda. Şiddeti kutsayan ve cicili bicili ideolojik kılıflara sararak kullanan eylemci solun temiz kalması mümkün müydü? Bugünün solcu gençleri, dünün eli kanlı, cinayetten sabıkalı liderlerini neredeyse aziz ilan edecek derecede derin bir saflık ama aslında şuurlu bir beyin yıkama sürecinin içindeler. Onlar şiddeti kutsayıp yeri geldiğinde kendi içlerine çevirmekten de asla çekinmediler. Kitapta bu gibi hadiselerin hiç de istisna kabilinden olmadığını gösteren çok sayıda örnek var; hem ferdi planda kalmış gibi görünen cinayetler, hem sistematik tarzda geliştirilen sol cenah içi düşmanlıklar ve çatışmalar. Propagandanın gücüne bakınız ki, "seller geldi yarıklar kapandı" hesabı, dünün arkadaş kaatilleri, örgüt içi çatışma infazcıları bugünkü kuşak nezdinde hippiler gibi masum bir çehreyle hatırlanmakta.

Hakkı Öznur, bu fahiş yanılgıyı kendi çapında aydınlatmaya çalışıyor; orada fark etmemiz gereken, tek tek cinayetlerin kendisi değil bu çirkinliklerin kamuoyundan saklanarak, hâlâ, "solcu olmak adam olmaktır" efsanesine tütsü yakanların tesirini sürdürebilmesidir.

Türkiye'de solun yaptığı en büyük fenalık, hakikat hissini sistematik biçimde iğfal etmesiydi; bugün iflâhsızlıklarının sebebi o büyük cürümdür işte!