Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Üzerinize alınmayın; size değil beş ayda fikrini değiştirip “İki topuğu üzerinde gerisin geri dönen” bir topluluğa sesleniyorum ki takriben beş milyon seçmene tekabül ediyor; daha doğrusu 4 milyon 8 yüz küsur bin.

Söz konusu insan olunca rakam teferruattır ve gerektiğinde bu vecizenin tersi de geçerlidir, yani söz konusu rakam ise insan teferruattır da diyebiliriz. Gözlerinizi kısarak dünya tarihine şöyle bir bakarsanız bu paradoksun bal gibi doğru olduğunu görürsünüz.

Tarih felsefesini bırakalım; ağır mevzu, birbirimizi yormayalım; biz beş ayda 360, pardon 180 derece fikir değiştiren bir topluluktan bahsediyoruz ve onlara birkaç sorum olacak...

Siyasi tercihinizi ‘istikrar'dan yana kullandınız. Siyaset sosyolojisi uzmanlarının henüz izah getiremediği bu kitlevi kanaat değişikliğine, ‘Kriz zamanlarında tüketici, spekülasyona girmektense en güvenilir markaya yönelir' diye açıklama getirenler de oldu ve bu açıklamayı doğru kabul ederek sözlerime devam ediyorum.

Şu an itibariyle ‘en güvenilir marka' olarak tescil ettiğiniz siyasi topluluk, desteğinizle yeniden iktidarda. Bu parti devletin yabancısı değil, 13 senedir ülkeyi yönetiyor; bürokraside tartışılmaz bir üstünlük kazanarak kadrolaştı, devletin anayasal kurumlarında bile ‘Parti devleti' görüntüsü veren bir tahkimatı tamamladı. Yani, ‘Daha bir haftalık hükümetiz, bize zaman tanınmalı' diye mazeret üretmesi mümkün değil. Esasen sizin beklentiniz de bütün sektörlerde ve göstergelerde ‘istikrar'ın hemen hissedilmesi ve işlerin iyiye gitmesi idi.

Öyleyse soruyorum: 1 Kasım'dan bu yana Türkiye'nin eskiye göre çok daha iyi yönetildiğini düşünüyor musunuz; daha doğrusu ‘değdi mi?'

“Süre çok az, biraz daha avans ver” diyenler için soruyu tekrarlıyorum: 7 Haziran'dan daha iyi bir durumda mıyız? Avansı uzatabilirim: 10 Haziran ve 30 Mart 2014'e göre hükümetin bugün daha başarılı olduğunu kim söyleyebilir?

Meselâ can güvenliği noktasında kendimizi, yakınlarımızı, sivil toplum kuruluşlarını veya sokaktaki herhangi birimizi daha güvende hissedebiliyor muyuz?

Temel hakların kullanılabilmesinde düne göre daha ilerde bir yerde miyiz?

‘Bunlar âfâki konular hocam daha reel şeylere geçelim' diyor birisi arkalardan; öyle yapalım ve meselâ Türkiye'de hukukun dünya sıralamasında kaçıncı lige düştüğünü filan da es geçelim. Dış ticarette durumumuz iyileşmiş midir? Diplomatik ilişkilerde ve dış politika yönetiminde bir arpa boyu yol aldığımızı kim ileri sürebilecek? Hazine yönetimi, kamu hizmetlerinin finansmanı, para politikaları, işsizliğin azaltılması gibi kalemlere gelelim. Tamam, hukuku, anayasayı, temel hakları, basın hürriyetini filan boşverdik de en azından can güvenliği konusunda beş ay, bir ay öncesine kadar bir iyileşme sağlandığını söyleyebilir misiniz?

Eksiğine, kusuruna rağmen ‘Düzeltse düzeltse yine bunlar düzeltir' ümidiyle ‘istikrar'ı tercih ettiniz, güvenilir markaya yöneldiniz ve tercihinizin bir aylık faturası inanılır gibi değil. Güney sınırımızı koruyalım derken kuzey komşumuza gırtlak gırtlağa geldik. Hapisteki gazeteci sayısında azalma yerine, -sâye-i devletinizde- anlamlı artışlar kaydediliyor. Yirmiye lakın ekran ve radyo susturuldu. Afedersiniz döviz bile, -sanki ortada ne varsa- tırmanmaya başladı.

İstikrar nâmına elimize geçen tek şey, kötü yönetimin kökleşmesi oldu. Mahmurluğu gidersin diye sersemleten kadehten bir tek daha yuvarlamak kötü fikir; çivi çiviyi sökmüyor. Kötü yönetimin mükafatlandırılması işe yaramıyor.

İki topuğu üzerinde güvenilir markaya dönen 5 milyon âkıl yurttaşa sesleniyorum. Bu tablo, güvendiğiniz o markanın değil sizin eserinizdir ve öyle zannediyorum ki günün birinde torunlarınıza, ‘1 Kasım'da topuğu üzerinde dönenlerden biri de bendim' demekten çekineceksiniz.