Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Hatırlıyor musunuz, bir ay kadar önce bir kadın yazar Sabancı Müzesi'nin hanımlar tuvaletinde abdest alırken ayaklarını yıkayıp etrafa su sıçratan kızları kınayan şeyler yazmıştı da kızmış köpürmüştük. Sahi ne oldu mesele?

Neresinden bakarsanız bakınız küçük bir mesele bu; en azından çözümü, atom altı parçacıkların davranışlarını, kütlelerini ve ağırlıklarını tesbit kadar zor değil. Tamam, herkesin istifadesine arzedilmiş lavabolarda abdest almak başkalarını rahatsız edebilir; nitekim şehirlerarası mola yerlerindeki tuvaletlerde abdest almaya mahsus özel yerler tahsis edildi fakat velev ki Sabancı Müzesi'nde olsun, abdest alacaklar için özel lavabo tahsisi talep etmek pek mâkul karşılanmayacağına göre çözüm nerede?

Çözüm bilgide, bilgilendirmede. Meseleye vâkıf olan ehil kişiler çıkıp diyecek ki, "kolayı var; kolay yol dururken şartları zorlayarak başkalarına sevimsiz görünmenin, sızıltıya mahal vermenin mânâsı yok; şöyle yaparsanız olur".

Nedir o kolay yol? Benim işim değil, ehlinin işi; belki teyemmüm şartlarında, "mesh"te kısmi esneklik; bilemem. Meselâ bu gibi zaruret hallerinde ıslak mendille abdest uzuvlarını silerek abdest almak mümkün müdür, meseleyi bilenler çıkıp ibadetinde titiz insanlara bir yol gösterecek.

"Bunları yeniden keşfetmeye gerek yok efendim; biz filan kitabın fülan bâbında bunları yazdık" denilmeyecek, tekrar be tekrar anlatılacak, izah edilecek, titiz kalpler iknâ olunacak. Gemide, uçakta, trende, otobüste namaz meselesi izah olunacak. "Vakit geçiyor" endişesiyle olmadık yerlerde namaza durmanın faydası, mahzuru, edebi, muaşereti güzel güzel anlatılacak. Benim gördüğüm şudur; bu gibi basit, faydalı ve çok hayati küçük bilgilere toplumda şiddetle ihtiyaç vardır.

İki kişi Akmerkez'de uluorta namaz kıldı haberini yapanlara kızalım, gülelim ama çuvaldızın sivrisini tenimizden ayırmayalım derim ben: Bizim Müslümanlığımız -meselâ- câmilerde ayakkabı giyilip-çıkarılacak yerlere ayakkabı bırakmanın çirkinliği gibi basit bir meseleyi aşamadı maalesef. İçeride sıra sıra boş ayakkabı rafları dururken kapı önüne ayakkabı bırakmanın kerâheti üzerine bir kınama duymadım şimdiye kadar kürsülerden; bunu yapan, evinde de dış kapı önüne ayakkabı bırakıyor mudur; bence evet.

Bayram namazlarında cemaat izdihamı olur; "sıkışın ey cemaat, dışarıda kalanlara yer açın" duyuruları yapılır, hatta bu gibi hallerde cemaatin saf mesafelerini daraltarak birbirinin sırtına secde edebilecekleri hatırlatılır fakat bugüne kadar bu nizamda namaz kılmanın pratiğini öğreten, gösteren bir hatip dinlemedim. Küçücük bir şey!

Lâmı cimi yok; bazı laikçiler Müslümanlardan ciddi surette korkuyorlar; biz bu korkunun isabetli olmadığını ileri sürüyoruz ama Müslümanlığın nasıl bir davranış zarafeti, nasıl bir terbiye, nasıl bir yüksek temizlik standardı olduğu hakkında doğru dürüst ve anlamlı misâller verebiliyor değiliz. Biz nasıl laikçilerin en saçma ve en sivri dillilerini görüp akl-ı selim sahiplerini gözden kaçırıyorsak, Müslümanlardan tedirgin olanlar da en kaba-saba, en nezaketsiz insan tiplerini misâl gösteriyorlar. Kötü örnekleri mukayese ederek karşılıklı anlayışa erişemeyiz.

Her Müslüman'ın bir de "dinini temsil" görevi var; bu hatırlatılmalı, kuvvetle vurgulanmalı. Bir propaganda taktiği olarak değil, "muhlis", samimi ve kazanılmış bir güzel davranış manzumesi olarak şu temsil vazifesinin önemi üzerinde durulmalı. Din hizmeti sadece ibâdet, muamelâttan ibaret kalmamalı.

Celâdet bahrinde kabadayılığımıza diyecek yok; peki ya nezaket bahrinin neresindeyiz?