Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Katliamı duyunca hemen, “Bu saldırı olsa olsa NATO'ya, Shangay beşlisine, o olmadı Yeni Zelanda'ya filân karşı yapılmıştır” diye düşündüm. Niye yalan söylemeli, Türkiye hiç aklıma gelmemişti! Meğer öyle değilmiş, başbakan “Yav kardeşim görmüyor musunuz, bu saldırı Türkiye'ye karşıdır” deyince ayıktım. “He yav, bu niye daha önce aklıma gelmedi ki” diye utandım, yerin dibine geçtim.

Başbakan söylemese nerden haberim olacaktı? İşte birkaç dil bilen, koca üniversite profesörü, dış politika ve derin strateji uzmanı, akıllı bir başbakana sahip olmanın nimeti budur dostlar. Kadrini bilelim.

Yandaş kalemlerden biri uyandırmasa onu da düşünemeyecektim ha... ‘Tek yürek olmak zorundayız' diye hatırlatmış. Böyle şümûllü, derin ve zekî düşünebilen insanlarla birlikte –Kahretsin!- bir kere daha milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz zor zamanlardan geçiyoruz. Yandaş yazmasa, onun da farkında olmayacaktım (Böyle ot gibi yaşayıp gidiyoruz anlayacağınız...)

İşte başbakan onu da hatırlatıyor eksik olmasın, “Şimdi dört partinin genel başkanı olarak ortak bir resim verelim, deklarasyon yapalım” diyerek (Şöyle güzel bir selfie, Türkiye düşmanlarının ödünü koparır vallahi!) benim gibi aklıkıtların aklına asla gelmeyecek müthiş bir adım atıyor. Vay bu açıklamayı imzalamayanın haline! Bunun iki faydası var. İlki şu; bildiriye imza koymayan kendiliğinden saldırının sorumluluğunu (Ebe!) üstlenmiş olacak. İkincisi ise bu melâneti işleyen terör odaklarına korku salmak, akıllarını başlarından almak; çünkü o mel'un teröristler bilir ki biz, milli beraberlik ruhuyla birbirimize sımsıkı sarıldığımız zaman onları perişan ederiz!

Böyle başbakanlığı ben de yaparım diyorum, ciddiye almıyorsunuz. Mârifet başarısızlıksa, başta dışişleri olmak üzere bilumum milli politikaları duvara toslatmaksa bu kadar mesarife, heyecana, gerilime gerek yok arkadaşlar. Ayrıca yeni kabineye, koalisyon görüşmesi filan da zaman kaybı. ‘Topal ördek' hükmündeki sâbık hükümet, çok şükür işbaşındadır ve gerektiğinde cayır cayır yeni personel atayabiliyor meselâ mürnah kadrolarına. Evet, can sıkıcı ufak tefek bazı ayrıntılar yok değil; meselâ olup biteni onlar da benim gibi TV'lerden öğreniyorlar ve biz sefil vergi mükellefleri onca fiyakalı istihbarat teşkilatlarına niçin katkıda bulunduğumuzu bilmiyoruz ama kusur sayılmaz o. Türkiye'de istihbaratın fonksiyonu ‘haber alamamak'sa bu gerçekle yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor (ve yine hatırlatıyorum; istihbarata verdiğiniz paranın onda birini bana verin; sizi kesinlikle bir şeyden haberdar etmemek konusunda size daha iyi hizmet ederim!)

Evet, hükümete filan gerek yok. İki parti arasındaki ‘istikşâfî' müzakereler, yok efendim iskandiller, elenseler, kapı önlerinde basına havalı demeçler vermek de lüzumsuz. Durup dururken müstekşifliğin ne gereği var? Bunların başındaki keşşaf herkese yeter. “Efendim önce bir boş vakitlerinize denk getirip koalisyon protokolünün ana hatlarını ulu ve sayın genel başkanlarımıza götüreceğiz; onlar bir hafta içinde iki rekât hâcet namazını müteâkiben istihâreye yatacaklar; yeşil görürlerse ne âlâ! Acele etmeden ayrıntılar üzerinde titizlikle duracağız” vezninden kem-kümler, komik olmayınız lütfen. Hükümet zaten işbaşında ve gördüğünüz gibi hiçbir şeyi yönetememekte gayet başarılı. Bu esnada bütün yapmamız gereken sadece bütün toplum olarak hizaya geçip ‘tıp' diye nefesimizi tutmak ve milli birlik ve beraberlik hizâsını bozmamak. Ölürsek de bu yolda fedâ olsun.

Buradan muhalefete sesleniyorum; alayınız birden kalıbınızın adamı çıkmadınız; bir arada çoğunluğu sağlamanıza rağmen ufak kabile hesaplarına yatıp inisiyatifi yine müstafi bir hükûmete devrederek Meclis'in konfor ve rehavetine kapıldınız. Daha zarlar yere düşmeden kaybettiniz. Yürüyünüz alayınız birden erken seçime. AKP'nin zulmü ve adaletsizliği, sizin toplam aklınızın basiretinden daha evlâdır be!

Seçim günü gelince ben yapacağımı biliyorum (TKP kapatılmamıştı değil mi yahu?)