Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Eşber Yağmurdereli'yi tanımam; farklı dünya görüşlerine mensup olduğumuz açık; ama maruz kaldığı muameleyi hoş görmek mümkün değil. Bu hadiseye bağlı olarak büyüyen infialde "hükümlü"nün görme özürlü olmasının da payı var şüphesiz. Sayın Yağmurdereli'nin aynı fiili tekraren işlediği için 22 küsür sene hapisle cezalandırılması "fikir suçu" meselesini yeniden tartışma gündemine getirdi.

Fikir suçunun kapsamı ve tarifi konusunda "içtihat"ta tam bir mutabakat yok; sözle eylemin hangi ince sınırdan itibaren farklılaştığını tespit etmek elbette kolay değil. Ama Türkiye'de "fikir suçu kaldırılsın" denildiğinde bu talebin neye ve kime dönük olduğunu herkes biliyor. Kanunlardan beklediğimiz hoşgörüyü yekdiğerimize karşı sulak yerden tarla bağışlarcasına bir hasislikle tasarruf ediyoruz. Bu sıralar "derin devlet" edebiyatında o kadar kalın lügatler paraladık ki, devlet gözümüze bizden tamamen ayrı, mücerret ve bize rağmen varlığını sürdüren bir Leviathan gibi görünmeye başladı galiba. "Biz çok iyiyiz, müsbetiz, güzeliz; ama devlet çok fena" mentalitesiyle kendimizi daha ne kadar aldatabiliriz?

Bana öyle geliyor ki fikir suçu kavramını vicdanen mahkum ederken affı mümkün olmayan başka fikir cürümleri de işlemekteyiz; bu tartışmalar yoğunlaştığında nedense hep sol tandanslı fikir mahkumları gündemde oluyor. Vaktiyle "büyük bir Türk büyüğü"nün savurduğu "Solcu olmak adam olmak demektir" vecizesinden beridir kamuoyuna telkin edilen örtülü mesaj aşağı-yukarı şöyle: "Sanat, felsefe, siyasi düşünce gibi ince fikir faaliyetleri neredeyse tamamen sol fikriyatın meşgalesidir. İşte bu yüzden daima sol düşünce mensuplarının kanunla başı derde giriyor." Bu düşünce silsilesinin mantıki neticesi, fikir uğruna başı kanunla derde giren her düşünce adamının sol tandanslı olması gerektiğidir ki bu mantık standartının Yağmurdereli hadisesinde de cari bulunduğunu açıkça görüyoruz. Fikr-i acizanemce -açıkça ifade edilmese de- bu mantık standartı, hoş görülemez bir fikir suçu teşkil ediyor.

İnsanların düşüncesini açıkladığı için yaka-paça hapsedilmesi, mahkemelerde sürünmesi gerçekten ayıp; esasen resmi görüşe ters düşen fikirlerin açıklanmasıyla Türkiye'ye hiçbir şey olmadığını meşhur 141-142 ve 163. maddelerin ilgasından sonra görmüş ve anlamıştık. Türkiye'de ele geçmeyen şey, kanunun suç saydığı fikirleri açıklamak ve yayınlamak değil, doğru, sahih ve akli düşünme melekesidir; dolayısıyla ne tandanslı olursa olsun gerçek fikir hürriyeti garanti altına alındığında bir fikir inkılabı yaşayabileceğimize doğrusu imkan ve ihtimal vermiyorum. Kanun koyucunun antidemokratik hükümlerle korunmaya çalıştığı "hür düşünce" canavarı, esasen fiiliyatta evcil, tembel ve tombul bir kediden ibaret. Şahsen kimseyi ima etmiyorum; vasati söylüyorum. Devletimiz, "hürriyet bahşedersem bu yaramazlar artık beni adamdan saymazlar" endişesiyle fuzuli yere insanları hapishane hücrelerinde, mahkeme koridorlarında süründürüyor.

Gelelim asla affedilmemesi gereken gerçek fikir suçuna: Bu ülkede solcu olmayan (ve sırf bu sebeple bir tabiat arızası olduğuna hükmedilen) bazı insanlar da fikir suçu işliyorlar; ama o esnada, "fikir suçu olur mu; ayıptır; hangi çağda yaşıyoruz" şikayeti pek duyulmuyor. Fikir suçuna muhalefetimizi beyan ederken inandırıcı, samimi ve adil davranmak zorundayız. Sol literatüre girmiş tarifiyle "adam"dan sayılmayan fikir erbabını yok farz etmek kaba bir samimiyetsizlik.

Bence "fikir suçu"ndan evvel bizatihi "fikir" etrafında esaslı bir fikre sahip olmalıyız. Suç kapsamına girmeden ifade edilen fikirlerin beş para etmediği bir memlekette fikir suçu tartışması yapmanın kıymetini -buyurunuz- hep birlikte takdir edelim; ancak fikrin itibar gördüğü bir toplulukta "fikir suçu" teşkil eden aykırılıkların ifadesine katlanmanın manasından bahsedebiliriz. Bu ülkede sağduyunun müşterisi yok, akl-ı selim firarda, mantık bayramlık elbise, "ratio" lüks inşaat malzemesi, fikir kıt, basiret epeydir ortalarda görünmüyor.

Bu kadar fıkdan içinde hiç değilse "fikir hürriyeti"miz olsun bari; bakarsınız günün birinde lazım olur, bir başka söyleyişle "fikir suçu"na karşıyız tamam; ama "suç aleti" nerede?