Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Türk Musikisi büyük bir ekol; büyüklüğü, kendine mahsus apayrı bir ses sistemi teşkil etmesinin yanı sıra dünden yarınlara doğru taşınırken hayatiyetini ve parlaklığını koruyabilmesinde.

Türk musikisinin asliyetini koruyarak yeni eserlerle gün be gün tazelenmesinde emeğe geçen sanatkârlardan ikisi Göksel Baktagir ve Melihat Gülses. Her ikisi de Türk müziğini yarınlara taşıyacak sanatkârlarımızdan...

İsmine bir türlü ısınamadığım bir yarışma yayınlanıyor TRT'de; Türk musikisi alanında yapılan bestelerin TRT sanatçıları tarafından yorumlanmasını müteakip seyircilerin cep telefonu ile oylamalarını öngören bir yarışma bu; aynı kalıbı tekrarlayan diğer yarışmalardan farkı, yarışmanın konusunu teşkil eden müziğin cinsinden ibaret. İsmine ısınamamış ve üşenmeyip sebeplerini de sıralamıştım; doğrusunu söylemek lazımsa sıdk-ı candan değil, göz ucuyla bir kısmını seyrettim; beğenmedim. Tamamen faydasız demeye getirecek değilim elbette; en azından fark ediliyor ki Türk musikisi bir değişim ihtiyacı içindedir ve genç nesiller tarafından benimsenip yaşatılması için yapılması gereken şeyler vardır. Amerikan filmlerinde tekrarlanan o beylik kalıpta olduğu gibi evvela iyi haberleri sıralayalım:

Türkiye'de müzik piyasası, daha şimdiden dünya standartlarında kayıt ve alt yapı imkânlarına kavuştu. Eskiden "filan sanatçı plak doldurmak için Avrupa'ya gitti" gibi haberleri kanıksamıştık, halbuki şimdilerde hem teknik bakımdan hem de musikinin bizzat üretilmesi bakımından Türkiye önemli bir teknik ekipmana ve insan malzemesine sahiptir. Abartacağım diye çekiniyorum ama elimizdeki kıymetlerin de farkına varmalıyız; çok iyi bir müzisyenler kuşağı yetişti Türkiye'de; alaylısı ile mekteplisi ile Türkiye her cins müziği en iyi derecede icra eden, seslendiren ve kaydeden bir birikime sahip bulunuyor. İşin bereketi pop müzik tarzında bile hissediliyor; türküler son on sene içinde tarihinin en güzel ve parlak devrini yaşıyor. Diğer taraftan ülkemizde dünya müziğini merak eden ve imkanı ölçüsünde takip etmeye çalışan bir amatör müzikologlar topluluğunun da belirdiğini fark etmeliyiz. Bu nokta çok önemli çünkü musikide evrenselliği hissetmek, müziğin ifade dili itibariyle çok daha kolay ve bu yüzden Türk müziğinin kalitesi de gitgide yükseliyor.

Aslında hiç de umurumda değil ama o moda tabirle Türkiye müzik alanında çoktan Avrupa Birliği'ne girdi bile.

Pırıl pırıl bir bestekar ve icracı: Göksel Baktagir

İyi haberler bundan ibaret değil; Göksel Baktagir gibi bir sanatkârımız var meselâ. Sıradan müzik müşterisi tanımaz; tanıyanlar musikide 'kalite'ye doğru yolculuğa çıkmış olanlardır mutlaka. İstanbul Sazendeleri topluluğu ile daha şimdiden markalaşmış derecede alamet-i farikası olan kalitede müzik yapıyor ve işin en güzel tarafı, musikide geleneği en güzel ve hayırlı şekilde işleyerek tazeliyorlar. Öteden beri dilime peleseng edinip acı acı yerindiğim "medeniyeti yeniden üretememek" ayıbı, Göksel Baktagir ve arkadaşlarının teşkil ettiği parantezin dışında kalıyor. Eserlerini dinliyorsunuz; hem geleneğe uygun, hem de yeni, taze, bambaşka bir şey ve en önemlisi ucuzluk serisinden bir meta gibi durmuyor. Baktagir'in eserlerindeki daha manidar boyut, saz için bestelenmiş eserlerden oluşması. Türk müziğinin en ihmale uğrayan alanlarından biri de saz eserleri faslıdır; özellikle geçimini şu veya bu şekilde müzikten temin etmeyi kafasına koymuş birisi için saz müziğinde ısrar etmenin bir nevi kahramanlık olduğunu belirtmek lâzım.

Pırıl pırıl eserler, gayet temiz bir yorum, geleneği asrın idrakine havale edip tazelemenin en güzel örnekleri. Türk musikisinin yarınlara kendi kimliği ile taşınması bir gaye ise bu gaye ancak Baktagir gibi sanatçıların eliyle tahakkuk edebilecektir. Göksel Baktagir tanınmış bir müzisyen ama tanımayanlar için illâ ki tanınması gereken bir sanatkâr; ve üstelik yaşı çok genç. İnşallah ilerde çok daha muhteşem eserlere ve albümlere imza koyacaktır. İşte eserlerinden bazıları: "Okyanustaki Sesler", "Kervansaray-3", "Günlük", "Doğu Rüzgarı", "Okyanustaki Sesler 2 (Cananım)", "Okyanustaki Sesler-3 (Hüzün)"

Melihat Gülses Hanımefendi

Peki, siz hiç Melihat Gülses'i dinlediniz mi meselâ?

Tanıyanlarınız, hele tiryakisi olanlarınız mutlaka vardır ama Türkiye'de Melihat Gülses gibi sanatçılar, sanatlarını son derece iyi bir aile terbiyesi ve şahsiyet ibrazı çerçevesinde icra ettikleri için beşinci sınıf pop şarkıcıları kadar tanınmıyor ve bilinmiyorlar. Türk müziğini yarınlara taşıyacak bir başka ses sanatçısı ise işte Melihat Gülses'tir. Edası, tavrı, icrası ile hem klasiklerden bir nefes hem farklı bir yorum sergiliyor. Bir televizyonda sunuculuğa çıkıp dedikodu üretmiyor, sanatını pazarlamak için kapı kapı dolaşıp ikbal dilenmiyor; sadece doğru bildiği tarzda sanatını icra ediyor ve işini çok iyi yapıyor. Bugüne kadar ilki ABD'de yayınlanan "Kemani Tatyos", "İstanbul'dan Atina'ya Türküler", "Narçiçeğim" ve "Eylül Şarkıları" isimli dört albüm yaptı. TRT İstanbul radyosu sanatçısı. Sesinin rengiyle, tınısıyla ve hançere gücüyle Türk musikisine akraba müzik ekollerinde başarılı yorumlarıyla erbâbı arasında çok iyi tanınıyor.

Hani Türk musikisinin bir altın kuşağı vardır ya; Hamiyet, Müzeyyen, Ayla, Perihan hanımlar... Melihat Hanım, işte o sesler arasında yer almayı hak eden bir sanatçı.

Musikimiz işte böyle tazelenecek

Türk musikisi büyük bir ekol; büyüklüğü, kendine mahsus apayrı bir ses sistemi teşkil etmesinin yanı sıra dünden yarınlara doğru taşınırken hayatiyetini ve parlaklığını koruyabilmesinde. İçinde yaşadığımız on yıllarda musikimiz kabuk değiştiriyor ve isimlerini tamamen saymak imkanı bulamadığım ama sadece iki tanesini zikredebildiğim sıradışı sanatçılar elinde asliyetini koruyarak yeni eserlerle gün be gün tazeleniyor.

AKLINIZDA BULUNSUN: TRT'NİN RAMAZAN ATAĞI

Ramazan'la birlikte TRT'nin iftar ve sahur programlarında elle tutulur ve gözle görülür bir kalite artışına şahit olduk. TRT'nin yeni yönetimi, futbol programında ne kadar başarısız olduysa, anafikri itibariyle milli kültürümüzün muhtelif dallarıyla ilgili yapımlarda belirgin bir canlanma sürecine girdi. Geçen hafta iftar programlarından program beğenmek için kanallar arasında gezinirken TRT'nin "Hoş geldin Ramazan" isimli akşamüstü yayınına takıldım kaldım. Lâf ile değil, "Sevgili" kelimesinin içini hakkıyla dolduran Mustafa Ruhi Şirin ve hat sanatkârı Muhsin Demirel'in misafireten katıldığı program, tabii dekoru, sohbet konuları ve sunucusu Dr. Senai Demirci'nin yönetimiyle zihnimde bir iftar tatlısı lezzeti bıraktı.

Yapımcısını ve emeği geçenleri tebrik ederim; istenince oluyor elbette!