Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Rahşan Hanım, "Belge yok ama bilgiler güvenilir" sözleriyle bakınız nasıl tehlikelere mâruz bulunduğumuzu hatırlatmış:"Bütün Trakya'yı Yunanlar satın aldı.

Yunanistan, Ege adalarını silahlandırmıştı. Şimdi bu adaların karşısındaki bütün sahilleri Yunanlar satın alıyor. Biz adalar silahsızlansın derken topraklarımız elden gidiyor. GAP'ı Yahudiler alıyor. Bütün topraklar kapatıldı. Şimdiki kadastro müdürü söylemiyor. Ama bundan önceki gelip bize anlattı. Ani harabelerinin etrafını İngilizler satın alıyor. Türklerle ortak şirket kuruyorlar. Sonra Türkler hisselerini İngilizlere devrediyor. Hükümet de onlara büyükelçilik statüsü veriyor. Yarın oralarda savaşa girecek olsak ne yapacağız? Oraları İngiliz toprağı olmuş. Orta Anadolu'yu Türk Yahudileri İsrailli şirketler adına alıyor. Kuş Cenneti'nin etrafını da yabancılar almış. Orası da elden gitmiş. Bankalarda cam vitrinlerin arkasında, müdürlerin bulunduğu bölmelerde hep kadınları görürdüm. Kadın müdürler daha iyidir. Ama son zamanlarda bakıyorum, hep erkekler var."

Paranoya mı değil mi; bu hususta ehliyetle konuşması gereken ilk zümre, hükümet erkânı ile elbette Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'dür; ikincisi ise tabibler. Öteden beri, "Falanca mıntıkalar filancalara satılıyor; Yarın oralarda savaşa girecek olsak ne yapacağız?" yollu iddialar duyarız. Hepimiz biliriz ki yabancıların Türkiye'de gayrimenkul edinmeleri kanuna tabidir. Üstelik başta Milli İstihbarat Teşkilatı olmak üzere Emniyet'in, Jandarma'nın istihbarat birimleri, -eğer varsa- bu gibi gelişmeleri izlerler. Rahşan Hanım'ın beyanından anladığım şudur: "Evet, yabancılar şüphesiz Türk kanunları çerçevesinde mal-mülk ediniyorlar ama başta hükümet olmak üzere herkes uyuyor; bunlar çaktırmadan memleketi ecnebilere satıyorlar."

Memleketi satmak deyince hep o -çok bilinen- fıkrayı hatırlarım. Yedeksubay okulunun komutanı, gençleri içtima etmiş nutuk veriyor: "Lâkayıtsınız, disiplininiz zayıf, ülke gerçeklerine duyarlı davranmıyorsunuz; hani imkân bulsanız memleketi bile satarsınız"

Derken arka sıralardan zayıf bir itiraz yükseliyor:

"İyi de o kadar arsayı kim alır komutanım?"

-...?

Oysaki bir ay kadar önce yabancıların satın aldığı toprakların abartıldığı kadar olmadığını izah eden resmi açıklama yapılmıştı; Rahşan Hanım, "Şimdiki kadastro müdürü söylemiyor ama bundan önceki gelip bize anlattı." sözleriyle iddiasını tazeliyor.

Rahşan Hanım'ın düşündürücü ve sert ikazlarından sonuncusu çok dikkatimi çekti. Konuyla pek ilgisi olmayan, saded harici bir mesele; dikkatinizi çekmiştir, diyor ki: "Bankalarda cam vitrinlerin arkasında, müdürlerin bulunduğu bölmelerde hep kadınları görürdüm. Kadın müdürler daha iyidir. Ama son zamanlarda bakıyorum, hep erkekler var."

Haa, işte bu mesele önemli arkadaşlar!

Bugüne kadar banka müdürlerinin cinsiyeti hiç dikkatimi çekmemişti ama bu uyarıyı okuyunca gözlerim adeta yuvasından uğradı. Vatan toprağı haydi neyse fakat bankacılık hizmetlerinin -yürütülmesini de geçtik- yönetilmesinde cins ayrımcı bir politika izlenmesi "fevkalade müessif" bir vaziyettir. Ne var ki bu durumda "neveytü'l-gazâ" diyerek hükümete kılıç üşürmeden önce bir miktar sabretmemiz gerekiyor. Mâlum, bankaların çoğu özelleştirildi, en azından personel politikaları hükümetin denetiminden çıktı. Bu durumda kimi, ne kadar suçlayacağımızı tayinden evvel somut rakamlara ve araştırmalara ihtiyacımız var.

Rahşan Hanım üstelik cepheden, "Kadın müdürler daha iyidir." diyor; öteki ihtimali tartışmaya kimin mecâli ve cesareti yetebilir ki?

Şu sıkıntılı yaz yağmurlarının ortasında Rahşan Hanım'ın ikazları, güneş ışığı gibi ufkumuzu aydınlattı; kalbimize sürûr verdi, çok iyi oldu.

Artık geceleri rahat ve müsterih uyuyabiliriz; ne mutlu bize!