Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Bahsedeceğim şey Zaman okuyucularından belki % 95'ini ilgilendirmez, çünkü mahalli bir mesele ama bana göre kendi 21. yüzyılını inşâ etmek ödeviyle yüz yüze kalan herkesle ilgisi var.

Dört gün önce beni şaşkınlıktan yumruk yemişe çeviren bir şey yaşadım: Âşinalıktan ötürü yüzgöz olduğumuz kaldırımları arşınlarken mühim bir eksiklik hissine kapıldım; bir şey vardı ki yerinde olması gerekirken ortalıkta görünmüyordu. Bazen öyle olur, kıyı-bucağını ezbere bildiğiniz bir şehrin size henüz çehresini göstermemiş bir tarafıyla karşılaşırsınız; bir sokak, bir bina, hatta bir semt..., sanki o güne kadar hiç var olmadığı halde bir gece içinde size sürpriz olsun diye oraya konuluvermiştir de fark edince tedirgin olur, 'rüya mı görüyorum acaba..' diye düşünürsünüz.

İşte öyle bir eksiklik.

Nihayet fark ettim.

Kaldırımlar bomboştu; daha doğrusu kaldırımlarda sadece insanlar vardı ve insanlar kaldırımlarda yürüyorlardı!

'Mâaşallah bu ne zekâvet' diye yazarla dalga geçmenizi anlayışla karşılıyorum. Bu rüyâyı yaşamak uğruna yazarla dalga geçmenize tahammül edebilirim çünkü şehrin kaldırımlarında o güne kadar daha önce asla böyle bir manzara ile karşılaşmamıştım.

Şehrin bütün esnafları, dükkânlarının önüne yığmayı 'kaanûn-ı kadîm' haline getirdikleri ticari emtiâyı ortadan kaldırıvermişlerdi. Şaşkın gözlerim boş yere mobilyacının önünde kanepe, su tesisatçısının önünde banyo kazanı, lokantanın önünde tavuk çevirme makinesi, berberin önünde kirli havlu sergisini boş yere arayıp durdu.

Hayır, bütün dükkânların önü bomboştu; sırf bu yüzden kaldırımlar genişlemiş gibi görünüyordu; insanlar, daha düne kadar, dükkan önünde sergilenen ticari zerzevattan ötürü yürüyenleri mânâsız slalomlar yapmak zorunda bırakan engellerden kurtulmuşlardı.

İnanamadım; en yakındaki dükkâna girip, 'hayırdır cümleten hidâyete mi erdiniz, niçin dükkânın önüne öte beri koymadınız?' diye sordum.

Cevabı beni şoke etti; meğer Belediye Başkanı zabıta marifetiyle vaziyete el koymuş; 'Dükkânların önüne mal koymak yasak'.

Başıma saksı düşmüş gibi oldu; 'bu kadar kolaydı demek!' diye yerindim. Oysa ki ben, değil Sivas'ta, Edirne'den Ardahan'a, Sinop'tan Silifke'ye kadar aziz yurdun hiçbir köşesinde böyle bir beledî emrin uygulanamayacağını zannederdim. Pekâlâ yapılabiliyormuş!

O an gelmiş-geçmiş ve bu yasağı kulakardı etmiş bilcümle başkanları nasıl yâd ettiğimi tahayyül edebilirsiniz. Böyle bir mürüvvete ancak bizden sonraki üçüncü neslin erişebileceğini zannederdim; yanılmışım.

Çocuk gibi sevindim. Çiçeği burnunda Belediye Başkanımız Sami Aydın'a gıyâbında hayır dualar edip, ilk fırsatta bir demet çiçek yaptırarak şu icraatından ötürü makamında ziyaret ederek kutlamayı kendime vazife saydım. Kezâ, tamamen beledî hizmetlere ayırması gereken kaynak ve enerjinin bir kısmını olsun şehrin profesyonel futbol takımına tahsiste taraftar dalkavukluğuna yeltenmediği için kendisine şahsen teşekkür borçluyum.

'Bu kadar sevinecek ne var ki?' diye şaşıyorsanız, yaşadığınız şehre bakın; Nedim Hazar'ın geçenlerde bahsettiği gibi bizde bazı şeyleri değiştirmek atomu parçalamaktan zordur; meselâ işportacıların, at arabacılarının, traktörcü esnafının hışmına uğramaktan çekinen başkanlar yüzünden şehirler baştan ayağa çerçi pazarına dönmüştür.

Bugüne kadar medeni meselelerde hep küçük ayrıntılara mağlup düştüğümüz için büyük dâvâlara tâkatımız kalmadı; kaldırım işgaline son veren Sivas Belediyesi,ümid ve tahmin ediyorum ki insan odaklı belediyecilik anlayışında yeni bir çığır açar. Kaldırım deyip geçmeyelim; insanla şehir arasındaki en yalın ve samimi ilişki kaldırımda başlar.

Sivas için belki küçük ama 'medenî millet' olmak iddiası yolunda büyük bir adım bu.

Oh be!