Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Bunlara hiç gerek yok beyler. Size kestirme bir yol tarif edeyim.Önce ülkedeki bilumum yaramaz, vatan haini, bölücü, yıkıcı, terörist, paralel, kanı bozuk, hâsılı cibilliyetsiz ne kadar adam varsa güzel bir katalog yapıp kayda geçirmek lâzım.

“Onu yaptık, hazır zaten!” diyorsunuz, güzel; devlet dediğin böyle ciddi çalışır, vaktiyle hazırlığını yapar. Aferin. Fişlemeler tamam olduğuna göre geçiyoruz ikinci safhaya...

İmar işlerinden kim sorumlu? Şehircilik ve çevre bakanlığı mı, güzel! Bakanlık hemen harekete geçsin. Memleketin ücra ve verimsiz yerlerine icabında birkaç yüzbin kişiyi alacak ‘konaklama tesisleri' inşa olunsun. Parayı düşünmeyin, böyle tesisler kısa zamanda kendini amorti eder. Yandaş yüklenicilere de iş çıkar fakat özellikle ‘tesisleri' çevreleyen beton duvar, tel örgü vb. gibi önemli ayrıntılarda kaliteli malzeme kullanılması gerekiyor.

Bu tesislerden, fişleme rakamlarına göre sekiz-on tane yapmak gerekebilir; iyi planlama şart.

Tesisleri bir yanda yapılırken parlamento toplansın, ‘Varlığı devlete ve insanlığa zararlı kişileri enterne etmek için' kısa bir kanun metni yazılsın. Çoğunluk problem değil, bir gecede halledilir. Kanun, kamplara, afedersiniz tesislere alınacak kişilerin yapması muhtemel itirazları sulh ceza hakimliğine yönlendirsin; sonra dışarıdan ‘bunlar hukuk tanımıyorlar' denilmesin. Kanun, hakim, itiraz vs. prosedürleri ihmal edilmesin.

Ardından hazırlanan kataloğa göre muzır şahsiyetler, yani başta muhalif gazeteciler olmak üzere, yazar-çizer ve ukalâ takımı, barış yoluyla çözüm aramaya kalkışan Kürtler, sayıları pek önemli olmasa da afedersiniz bazı Ermeniler, “Biz Sünni değiliz arkadaş, delirtmeyin adamı” diyerek yüzyıllardır ‘nizam-ı âlem'e kafa tutan Alevi takımı bu tesislere sevkedilsin.

‘Paralelleri unuttun ama' diye el kaldırıyor arkadan birileri. Unutulur mu cancağızım; onlar daha tesislerin kazı ve inşa çalışmaları başlarken Melâmî dervişleri gibi kitleler halinde birbirlerine kelepçelenerek tesislerde çalıştırılacağı için saymaya lüzum görmedik.

Kampta tutulan mazarrat şahısların gıda ve konaklama masrafını necib millete yüklemek olmaz; onların mal varlıklarına el konulur, banka hesapları bloke edilir, işyerlerine çökülür ve hâsıl olan fon tesislere yönlendirilir. Bunlarda para çok olduğundan artan miktar, hazine garantili kamu ihalelerine kaynak olur.

Yine kendi ceplerinden kampta tutulan tufeyli hain takımına birer kat enine sarı-kahverengi çizgili karantina tulumu diktirilir. Kamp sakinleri hafriyat, madencilik, tarım gibi kamu hizmetlerinde çalıştırılır. Hastalanmak yasaktır; ancak ölenlerin morga sevk hakları saklıdır. Toplama kampındakilerin alacağı günlük kalori miktarı 70'i geçemez ki bu da yarım patates filan eder.

O zaman ülkenin hiç derdi kalmaz; vatan bölünmekten kurtulur. Dolar 75 kuruşa iner. Bir sürü tufeyli hain kendi parasıyla kampta tutulduğu için işsizlik rakamları dibe vurur. Bütün gazeteler aynı şeyi yazacağı için TRT ve Resmi Gazete hariç yandaş medyayı beslemeye lüzum kalmaz. Halkımız da ekranlarda yarışma programı seyredip çekirdeğini çitler, herkes mutlu olur.

Tek tek olmuyor böyle efendiler; yok gazete basmak, yok ekranların fişini çekmek, yok kayyum atamak, mala çökmek, başörtülü bacıları kelepçelemek, bağış yaptı diye teyzeleri amcaları sabahın köründe uyandırıp nezarete atmak nedir öyle... Yorucu ayrıntılar bunlar; toptan iş, kesin iş.

Ha, dış mihraklar zart-zurt ederse, “Bizde yargı bağımsızdır ve bu kamplar kanuna uygun şekilde kurulmuş olup hukuki süreç devam etmektedir” der ve ilave ederiz, “Basın hürriyetinin teminatı ise benim; bakınız Resmi Gazete, bakınız TRT!”