Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Başlıktaki soruyu, “Kürt sorunu” için sordum. Aslında o soruyu sormak bile, Ankara adına birçok şeyin zaaf çerçevesinde görüldüğünün işareti.

Öcalan bir stratejinin merkez insanı, Ankara’da, diyelim Cumhurbaşkanı, Başbakan, MGK, öteki stratejinin merkez insanları, kurumları.

Türkiye ile ilgili stratejik hesap yapan uluslararası odaklar da var.

Bu odaklar, iki ana aktör tarafından şu veya bu şekilde değerlendirilecekler kuşkusuz, ama temel hesaplaşma Ankara ile Kandil arasında olacak.

Osmanlı, benzeri birçok süreç yaşamış ve bugünlere sayısız kayıplarla gelinmiş. O zamanlar, İstanbul oyunu kaybetmiş.

Geçenlerde, yolu gençlik yıllarında Öcalan’la kesişmiş olan Taner Akçam’ın ilginç bir değerlendirmesi yansıdı medyaya. Akçam, daha çok “soykırım lobisi” çerçevesinde tanınıyor. Ama Öcalan’la ilgili değerlendirmeleri ilginçti.

Akçam, Taraf’tan Neşe Düzel’e konuşmuştu.

İki anekdot anlatmıştı öncelikle. Bunlar, Öcalan’ın stratejik değerlendirmeleri açısından ilginç. Şöyle ki:

“Apo, Barzani ile buluşmasından sonra benimle konuştu. ‘Taner bu iş bitmiştir’ dedi. ‘Ne oldu’ dedim. ‘Mesut, Kuzey Irak’a yerleşmemize izin verdi. Bunu bir kenara yaz. Bu, Kürt hareketi açısından bir dönüm noktasıdır. Bundan sonra benim sırtım yere gelmez.’ dedi.

“Apo, Irak’a yerleşmenin PKK hareketini güçlendireceğini daha 1982 yılında gördü.”

İkinci anekdot, Suriye’nin Türkiye’den gelenleri “kullanma”sı noktasındaki bir ayrışma ile ilgili. Akçam grubu “Türkiye’ye karşı kullanılma”ya karşı çıkıyor ve Suriye’den ayrılıyor. Apo ise “kullanılma”yı bir strateji olarak görüyor.

Demiş ki Öcalan:

“Beni kullansınlar, çok önemli değil. Bana birkaç yıl lazım. Ben birkaç yılda yapacağımı yaparım, atı alan Üsküdar’ı geçmiş olur. O zaman da beni Suriye’nin kullanıp kullanmaması artık ayrıntı haline gelir.”

Akçam, burada şöyle bir değerlendirme yapıyor:

“Zaten Öcalan, Türkiye’ye geldiğinde de aynı stratejiyi izlemeye başladı. Kendini gene kullandırtıyor. Bizim Ankara’dakiler de Öcalan’ı kullandıklarını zannediyorlar. Şimdi Öcalan’ı kullanıyorlar ama uzun vadede Öcalan galip gelecek.”

Bu bir iddia şüphesiz. Akçam, bu iddiayı daha da gerekçelendiriyor:

“Ankara’dakiler Kürt meselesinin çözümünü Öcalan’a fiksleyerek ve onu kullanarak meseleyi aşabileceklerini zannediyorlar. Büyük bir tarihi hata yapıyorlar. Çünkü Apo kendisini kullandıra kullandıra, hedefine doğru emin adımlarla ilerliyor.”

Akçam daha sonra Öcalan’ın Devrimin Dili ve Eylemi isimli kitabından şu alıntıyı yapıyor:

“Düşünün, devrimci Kürt partisini nasıl MİT’e dayandırarak kurduysak, Kürt devletini de Türk devletine dayandırarak kuracağız.” (Taraf, 13 Mart 2012)

1982’den 2012’ye...

Tam 30 yıl geçmiş.

Ne durumdayız?

Öcalan 1999’dan bu yana İmralı’da cezaevinde...

Öcalan’ı Kenya’da Amerikalılardan teslim alan Ecevit, “Onu bize neden verdiklerini anlamış değilim” diyordu. Başbakan’dı.

Biliniyor ki Öcalan, cezaevinden örgütü yönetiyor, hem de devletimizin bilgisi dâhilinde.

Öcalan’ı kullanıyoruz ya...

Ne cinayetlerde bir azalma var, ne ayrılıkçılıkta...

Stratejimiz mükemmel mi demeliyiz?

Geçen gün, Urfa’da, Adana’da Öcalan için gösterilerde “ilahi” gibi bestelenmiş marşlar okunduğuna dair bir haber vardı.

Ho Şi Minh’i hatırlayın. Vietnam’ın komünist gerilla liderini.

Ho Şi Minh, “Gerilla halk içinde sudaki balık gibi olmalıdır.” derdi. Yani halkla bütünleşmelidir.

Bu noktada, dindar Vietnam halkına nüfuz edebilmek için, gerillalarını Budist mabetlerine göndermiş, orada zaman içerisinde, muhtevası devrimci hâle getirilmiş ilahiler okunmasını sağlamıştı.

Öcalan Stalinist, ateistti. Ancak dindar Kürt halkına nüfuz etmek için, son yıllarda “Mele”lere el attı. Ve işte sonunda “Apocu ilahiler” sökün etti, Apo’nun köyünün toprağı, teberrük için kullanılmaya başladı.

Evet, ne durumdayız?

Ankara’dan bakıldığında, Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın içi rahat mı?

Yoksa onlar da benim gibi, tam bahardan söz ederken, İslam coğrafyasına karşı yeni bir çözücü - dağıtıcı zehirin enjekte edildiğini mi düşünüyorlar? Türkü Kürdü bir fırtınada savuracak olan bir zehir...

Öcalan ne demiş:

“Kürt devletini de Türk devletine dayandırarak kuracağız.”

Nasıl, böyle bir misyonu var mı Ankara’nın?