Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Gelecek hafta sonu ABD'de yapılacak başkanlık seçimlerinde Bay Bush, Bay Kerry'ye göre sekiz puan önde seyrediyormuş. Eskiden bu gibi haberler hakkında yorum yapmak "içişlerine müdahale" cinsinden ayıp sayılır, açıkçası pek kimseyi de ilgilendirmezdi. Artık "global bir köy"de yaşadığımız için ABD'nin içişleri hakkında yorumda bulunmak tabii karşılanıyor; üstelik ABD dediğiniz memleketle iki seneden beri hudut komşusu derecesinde laubali olduk. Şimdilik başkan adayları arasında taraf tutmuyoruz ama gelecekte ne olur bilinmez!

ABD'nin politik sistemi, Fransız İhtilâli'nden beri bir ülkenin ihraç ettiği en etkili siyasi ihraç ürünlerinin başında geliyor. Herkes bu sisteme hayran; siyaset bilimcileri ondaki karşılıklı denetim mekanizmalarına, güçler ayrılığı konusundaki titizliğe, seçim usûlünün dereceli ve karmaşık görüntüsüne rağmen sağlamlığına medhiyeler düzüyorlar. Tamamen haksız değiller elbette; bu sistem başarısını isbat etmiş olması bir yana, elli seneden beri ABD'nin dünya lideri olmak için kullandığı ideolojik bir saldırı aracı görevini de hakkıyla yerine getiriyor.

Mesele şu: Nasıl oluyor da bu mükemmel sistem Bay Bush gibi, bizim gariban Türk seçmeninde bile "aklıbaşında ve güvenilir adam" intibaı uyandırmayan bir politikacıyı ABD'de ikinci defa başkanlık koltuğuna bu kadar yaklaştırabiliyor? Bay Bush'un dört sene önce milimetrik hesapla kafa kafaya biten bir seçim yarışması neticesinde haftalar süren mahkemeleşmelerden sonra neredeyse kerhen seçilmesini anlamak mümkün ama Bush ikinci defa seçilirse, -ki öyle görünüyor- bu sonucu Birleşik Devletler ahalisinin sağduyusu ile nasıl izah edebileceğiz? Tam da "içişleri"ni ilgilendiren bir mesele; ne var ki, Bush'u veya bir başkasını politik lideri olarak kabul etmeye hazır, meyyal ve hatta hâhişkâr onca insanın yaşadığı bir memlekette bu suallerin "umûr-ı dahilîye"den addedilmesi artık pek tabiidir.

Bu sıradan Amerikalılar, bizim bilmediğimiz bir şey mi biliyor da, kendisinde doğru dürüst, bırakın siyasi liderliği, basireti bile olduğu konusunda etrafa şüphe sinyalleri dağıtan bir adamı ikinci kere seçmeye hazırlanıyorlar? Hakikaten bu "halkın sağduyusu" denilen şey, bu derece ince ve hassas tartabilen bir terazi mi?

Arşive baktım; sene 1998, Dünya futbol şampiyonasının finallerinde Fransa ile Brezilya oynuyorlar. Biz cümleten Brezilya'yı tutuyoruz tabii; ilki Üçüncü dünya ülkesi olmaları, ikincisi adamlar hakikaten iyi top oynuyorlar o sıralar. Derken Fransa bir tane çakıyor lakin ben paniğe kapılmıyorum. Takımın başında Zagallo diye birisi duruyor ve mutlaka onun bir bildiği vardır diye düşünüyorum. Ardından Fransızlar bir tane daha atıyorlar. Ben hâlâ Zagallo'da kerâmet arıyorum ama hafiften pirelenmeye de başlamadım değil hani. Derken üç oluyor, maç bitti bitecek, hâlâ ümidim Brezilya'da; "Koca Zagallo, yapacak şimdi numarasını" derken maç bitiyor ve Fransızlar kupayı götürüyor.

Hâlâ düşünürüm, o gün Zagallo'nun bir bildiği var mıydı diye?..

Ya sistemlerinde bir numara yok, ya ABD ahalisinin bir şey bildiği yok ya da ABD'de politikanın görünmeyen dehlizleri, görünen aksâmından daha etkili; yani onca şatafatlı propagandaya rağmen pek de şeffaf olmayan bir düzenek.

Bush kazanacak diyorlar; oysa ben açık ara kaybedeceğini zannediyordum; halkına bu kadar zarar veren, yalan söyleyen, özgüvenden uzak, siyasi kabiliyetleri tartışmaya bu kadar açık bir insanı ABD halkı bir daha ödüllendirmez diye düşünüyordum; öyle değilmiş. İşten anlayanlar iki şey söylüyorlar: Bush yeniden kazanır ve kazanmasa bile rakibi Kerry, kazanmayı hak edecek ölçüde Bush'tan pek farklı birisi değil!

Eee?

Neler oluyor bizim güneydoğu hudutlarında ayol?