Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Kuş gribi vakalarını aksettirirken yayın organları, işin ciddiyeti ile çatışan bir abartı üslûbunu tercih etseler de, meselenin esas tabiatından sûretler gösteriyorlar.

Haberi görünür kılmak mecburiyeti, çoğu zaman ifrat manzaralarına dönüşüyor. Neredeyse bir haftadan beri televizyon ekranları tavuk kümesine döndü; haber saatlerinde ortalığı velveleye veren gıdaklamalar, sağa sola kaçışan ördek ve kaz görüntüleri o kadar abartıldı ki, içlerinden bazılarının beyaz ekrandan sıçrayıp odanın ortasında kanat çırptıktan sonra, gaddar itlâf ekiplerinin hışmından kurtulmak için kanepenin altına gizleneceğini zannetmeye başladık.

Görünen odur ki meselenin vahâmeti geç de olsa anlaşılmış ve gerekli tedbirler alınmaya başlamıştır. Bundan sonra her nevi özel besiciliğin sıkı kayıt altına alınarak engelleneceğine ve hayvan yetiştirilmesinde endüstriyel standartlara uygunluk şartı aranacağına genel hatları itibariyle kesin gözüyle bakabiliriz. Salgın başladığında hemen herkes tavuk eti ve yumurta sektörünün darboğaza gireceğini tahmin edebiliyordu; krizin aşılmasından sonra bu piyasada endüstriyel üretim yapan firmaların daha büyük bir pazarı kontrol ederek ciro artıracağı muhakkak gibidir. "Köy yumurtası" efsânesi son salgınla birlikte tarihe karışmış bulunuyor. Bazılarımızın emeklilik hayâllerini süsleyen, bahçe içinde bir köşeyi telle çevirip tavuk ördek yetiştirme plânları artık yapılamayacaktır.

Musibetlerin bile çift yüzü var.

Türkiye, kuş gribi tehlikesi vesilesiyle köylülüğünün bir kısmını tasfiye etmek imkânını yakaladı. Salgın tehlikesi iyice hafifledikten sonra seyrek de olsa şehirlerin kenar mahallelerinde sokakta gezinen ördek, kaz, hindi manzaraları görülebilecektir fakat esas tüketici kitlenin gözü fena halde korkutulmuştur. Bundan sonraki safhada, varoşlardaki küçükbaş hayvan besiciliğinin tamamen tasfiyesi beklenebilir. Tabii, bu noktada kuş gribine benzer bir başka virütik salgının sahne alıp almayacağını biz kestiremeyiz ama böyle bir gelişmeyi şimdiden tahmin etmek pek de zor değildir.

Kuş gribi salgını ile şehirlerde sürdürülen köy alışkanlıklarının bir kısmı tasfiyeye uğruyor ve her nevi ev üretimi faaliyeti, endüstriyel üretim lehine kayıt dışı ekonomiden çekiliyor; meselenin ekonomiye akseden yüzü müsbettir; ne var ki köylülüğün bir algılama ve problem çözme tarzı olarak tasfiyesi daha uzun zaman alacaktır. İstanbul'un üç ilçesinde salgın yüzünden karantina uygulamasına gidilmesi, altı ilçenin ise gözlem bölgesi ilân edilmesi, Türkiye'nin en büyük metropolünde bile köylülüğün ne kadar derinlere nüfuz ettiğinin en taze misâlidir. Öte taraftan kuş gribi kadar vitrinde görünmeyen sair köylülük alâmetleriyle yıllardır iç içe yaşamaktan dolayı teşhis zorluğuna uğruyoruz. Geçenlerde siyasi eğilim ve kanaatleri ölçen bir anket sonucu ile karşılaştım; siyasi eğilim ve meşrep itibariyle herhangi bir kanaat belirtmeyenlerin miktarı, yanlış hatırlamıyorsam % 30'un çok üzerinde görünüyordu. Kuş gribi görünür bir âfettir ama siyasi kanaatsizlik, ondan daha çok endişe uyandırıcı bir maraz tablosudur. Sair zamanda belirli istikamette siyasi eğilim tezahürü göstermeyen bu mühim kitlenin, seçim sandığı yaklaştıkça hangi partilere meyledebileceğini kestirmek çok zor değildir de, siyaset bilimi nokta-i nazarından kanaatsizlik, öngörülemez olduğu için endişe verici bir olgudur; öyle ki kanaatsiz kitlenin istikrar ihtiyacı üzerinde ittifak etmesine bile güvenemezsiniz. Bu gibi ülkelerde her sabah, hakikaten tâze bir günün başlangıcıdır: Tâze ve belirsiz!

Dershane tâbiriyle ünitenin ana fikrini teyid etmek için mânidar bir sualle konuyu noktalayalım: Tarımda istihdam edilen % 3-4 nisbetindeki nüfusun yüksek verim altyapısı ile ülke ihtiyaçlarını karşıladığı ülkelerde kuş gribi niçin görülmüyor?