Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

2007’deki grup toplantısında kürsüden, “Kardeşim Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanlığına aday gösteriyorum” dediği an, bütün Türkiye Tayyip Erdoğan için aynı şeyi düşündü: Devlet başkanlığı Erdoğan’ın hakkıydı ve kimin devlet başkanı olacağı onun iki dudağının arasında olmasına rağmen “kardeşi” lehine nezaket ve feragat göstermişti. Bir sonraki seçimde devlet başkanlığı elbette Erdoğan’ın müktesebiydi.

Aradan geçen 7 yıl siyâsette çok uzun bir süre; şartlar değişti. Hadiseler tahmin edildiği gibi gelişmedi. İki önemli seçimin yapılacağı 2014 kâbusu, daha 2013’ün ortalarından itibaren siyâsetin kimyâsını bozdu.

Başbakan Erdoğan sıkıntıda. Yolsuzluk soruşturmaları ve hemen akabinde hükümetin aldığı önleyici tedbirler, şu günler itibariyle Başbakan’ın güz aylarında yapılacak devlet başkanlığı seçimine aday olabilmesini gölgeledi. Soruşturmayı tamamlayacak adli sürece telâşla müdahale edildi; öyle bir müdahale ki ağustosa kadar soruşturma, itham edilen bakanların ve dolayısıyla hükümetin aklanmasıyla sonuçlansa bile şaibe tartışmaları yatışacak gibi görünmüyor.

Başbakan açısından ikinci bir mahzur daha var: Başbakan, Sayın Gül’ün 7 yıldır yürütmekte olduğu yetki ve sorumluluk modeliyle devlet başkanlığı yapmayı içine sindirmediğini birçok kereler açığa vurdu. Gönlünde başkanlık modeli var. Yürütme üzerinde daha etkili, aktif ve müdahaleci bir başkanlık modelinden yana olduğunu hiç saklamadı. Ne var ki başkanlık modeli mecliste ve kamuoyunda sert tepkiyle karşılandı. Modeli hayata geçirecek anayasa değişikliği –muhtemelen başkanlık ısrarının da katkısıyla- kadük oldu, rafa kaldırıldı. Halkoyuyla seçilmiş de olsa, mevcut anayasaya göre devlet başkanının sistem içindeki yeri değişmeyecek. Bu durumda Başbakan için tek yol kalıyor. Yeniden başbakanlık.

Yeniden başbakanlık da kolay görünmüyor zira AK Parti’nin kendi içtüzüğüne koyduğu 4. Dönem kuralıyla sadece kendini bağlayan bir centilmenlik kuralı getirmişti; o kurala göre Başbakan da dâhil parti içinde pek çok ismin siyâsî kariyerine bir seçim dönemi ara vermesi gerekiyor.

Başbakan defalarca bu ahde sadakat göstereceklerini tekrarlamıştı ama galiba o kuralı değiştirmeyi ciddi olarak düşünmeye başladı.

Doğrusu da budur. 4. Dönem kuralı bir kanun veya anayasa maddesi değil; dar kapsamlı bir tüzük kurultayı ile kolayca kaldırılabilir. Nitekim, yaklaşık bir seneden beri (üstelik ortalık henüz yolsuzluk söylentileriyle karışmış değilken) bu görüşü defalarca savunmuştum. İşte Mayıs 2013’de yazdıklarım:

“31 Mayıs 2007’deki anayasa değişikliği, vesayet rejimini dizleri üstüne çökertmek için o gün itibariyle kaçınılmaz bir hamleydi fakat artık değildir. 101’inci maddede yapılan değişikliği ortadan kaldıran yeni bir anayasa tadili, krizi ortadan kaldırır ve “partili cumhurbaşkanı” gibi yeni bir kriz başlığından da halâs olunur. Parti tüzüğünde üst üste üç dönem yürütme görevi üstlenmeyi yasaklayan 132. madde (Sahi, bu fıkra seçilme hürriyetini tahdid etmiyor mu; AYM, bu maddeyi fark etmedi mi acaba?) da kısa bir tüzük kurultayı ile tâdil edildikten sonra çok ciddi bir meseleymiş gibi görünen pürüzler giderilmiş olur.”

Bugünün açmazı, bir sene öncesinden daha karmaşık. Başbakan Erdoğan’ın yıldızı eskisi gibi yükselmiyor, sert bir düşüşe geçti. Ağustosta cumhurbaşkanlığına aday olması bile net değil. Öte yandan halkoyuyla seçilmiş cumhurbaşkanının kazanacağı özgül ağırlığın sistemi nasıl etkileyeceğini bilmiyoruz. Krizi büyütmemek için bana göre en yakın çözüm, 101. maddeyi değiştirmek ve eski seçim düzenine dönmektir. Bu düzenleme ile Sayın Erdoğan parti grubunun desteğiyle devlet başkanı seçilme şansını yükseltmiş olur.

Bunun en isabetli çözüm olduğu kanaatinde değilim, krizi aşmak için görünen en makul çözümün bu olduğunu düşünüyorum.

Sayın Gül ve Erdoğan arasında muhtemel bir cumhurbaşkanlığı seçim yarışmasının uyandıracağı travmaları tahmin etmek bile istemiyorum. İnternet kanununu alelacele onaylamasıyla Sayın Gül, kamuoyu nezdindeki sempatisini de gölgeledi. Kısaca devlet başkanlığı seçimi, Türk siyâsî hayatının en zorlu bilinmezleriyle dolu.