Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Bu defa balta taşa değdi galiba; kriminal tarihimize "sosyetik fişleme" diye geçen ve meditasyon meraklısı büyük burjuvalardan Ku Klux Klan örgütü yandaşlarına, satanistlerden AB ve ABD taraftarlarına kadar milli güvenliği tehdit eden grupların izlenmesi talimatı "merkez medya"nın "cıss" şeklinde özetlenebilecek tepkisiyle karşılaşmış bulunuyor.

Öğünmek gibi olmasın, birkaç gün önce biz bu işin teorisini bile yapmıştık efendim; meâlen demiştik ki, Türkiye'de "vatan tehlikede" çığlığı atmak moda oldu; bu çığlıklardan hangisinin paranoya, hangisinin ciddi bir tehlike olduğuna karar verecek olan son merci, "merkez medyadır; aldırış etmezlerse ne âlâ, lakin onların desteklediği her kuruntu birdenbire realite geçerliliğine kavuşabilir." Nitekim ilginçtir, bu defa, "doğru yahu, vatan gerçekten tehlikede" demediler, "yok canım, olur mu öyle şey, abartmanın bu kadarı da görülmemiştir yani" yollu bir "cıss" kampanyası açıldı. Dünkü gazetelere şöyle bir baktım, "helâl olsun; biz uyusak da vatanın bekçileri herdaim tetikte bekliyor ve fişlenmesi gerekeni fişliyorlar arslan gibi" anlamına gelebilecek bir tek destek yazısı bile görmedim. Bu defa balta taşa değdi galiba deyişim o yüzden.

"Haydi dinciler"minciler olsa neyse, AB ve ABD yanlılarını takib etmek de neyoluyor" tepkisi gösterenlere "daha önceleri neredeydiniz" demek, doğrusu çok bayat bir espri olur; onlar hep oradaydılar zaten. Yeni bir şey değil. Her ciddi devlet, istihbarat çalışması yapar; devletin büyüklüğü ve ciddiyeti, topladığı istihbaratın kalitesiyle, hedef kitlesiyle, öncelikleriyle ve nihai tahlilde sahihliği ile kıymet kazanır; "önceden görmek" ve hadise vuku bulmadan tedbir alıp karşı politikalar geliştirmek; ancak bu yolla mümkün. Son on senede gazete sayfalarına akseden istihbarat skandallarının ayrıntıları ise çoktandır korsanı basılan kaldırım kitaplarının soluk sayfalarında yatıp durmakta.

Bu defa benim tuzum kuru, ne de olsa muhtelif vesilelerle AB'ye muhalif olduğumu belirtmiş biriyim; bu konuda yegâne derdim, aynı safta durduğum sair AB muhaliflerine bakarak, "bu adamlarla yanyana duruyorsam ya benim kafama saksı düşmüş olmalı, ya da onlar hepten balataları sıyırmış olsalar gerektir" türünden bir iç sızısı hissediyor olmak; kısacası öteki AB aleyhtarları ile aramda "gerekçe" farkı var (inşallah bu önemli ayrıntı da fişlere geçirilmiştir) ama yine de 20 yaşlarından beri fişlenmiş yaşamaya alışkın biri olarak, çaktırılmadan fişlendiğini yeni öğrenmiş bu muazzez topluluğun şaşkınlığını ve isyanını anlıyorum. Berbat bir histir; yıllarca "beyaz Türk" sosyetesine mensup olmanın verdiği sarsılmaz güven hissiyle yaşayıp dururken fişleniverdiğini öğrenmek kaskatı eder insanı.

Fişlenmek, böyle bir şeydir işte!

Geçelim: Anladık, AB ve ABD taraftarları, masonlar, kendilerini azınlık hissedenler, ırkçılar, satanistler vesaire "yakın tehdit" kapsamı içinde mütalaa edilmiş; lakin Türkiye'de Ku Klux Klan üyelerinin de fişlenmesi gerektiğini okuyunca bir tuhaf olduğumu itiraf etmeliyim. Birisi bizimle gizliden gizliye dalga geçmiyorsa beyaz cübbeler giyip kafalarına aynı renkten konik kukuletalar geçirerek gece yarısı zencilerin ve zenci dostlarının evlerini basıp cezalandıran bu "Alamerikan" örgüt bizde de şube açmış demektir. Haftada, asgariden beş Amerikan filmi seyredip üç öğün hamburger tüketme alışkanlığı gemlenmezse olacağı budur, diye söylenmeden edemedim.

"Ku Klux Klan tamam da bu memleketin zencileri nerede peki?" diye câhilâne sualler sormayacağınızı ümid ederim.

Bu memlekette zenciden geçilmiyor ki kardeş!