Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Mahalli olanı ıskalayan ve kültüre 'total' bir inşa gibi bakan millilik anlayışı, yaslanacak zemin bulmakta zorlanıyor. Şehirleri konu edinen monografiler, ilmi ve edebi çalışmalar bu bakımdan çok değerlidir. Tek parti döneminde resmi ideolojiyi ahaliye yaymak, yeni kültür politikalarını onların anlayabileceği dille anlatmak ve nihai planda inkılâp politikalarını halka mal etmek için Türk Ocakları'nın yerine ikaame edilen Halk Evleri, otuzlu yılların şartlarında, kendi devri içinde anlamlı ve değerli bir yayın faaliyetini desteklemişti.

Bu heyecan fırtınası çerçevesinde büyük şehirler dışında kalan taşrada dergi, kitap, gazete, risale cinsinden hayli yayın yapıldı. Bugünden bakıldığında Tek Parti devrinde taşrada yapılan yayın faaliyetinin en dikkate değer tarafı, İstanbul, Ankara gibi büyük matbaa ve şirketlerin yerine dizgi, baskı, katlama"kırma, kapak ve cilt gibi bir yayını gerçekleştiren teknik işlemlerin yine taşrada yapılmış olmasıdır. Toplumu totaliter bir kültür politikası istikametinde biçimlendirmeyi hedef alarak 'toplum mühendisliği' arzularının manivelası gibi hizmet gören Halk Evleri'nin en hayırlı hizmetlerinden birisi, taşrada yayın hayatını körüklemek, mahalli nitelikteki yayınları desteklemek ve elbette inkılâp politikalarına aykırı hususlar taşımaması kaydıyla mahalli sanatçı, ilim adamı, edib ve şairlere var olabilecekleri bir zemin sağlamak olmuştur. 'Yiğidi öldür hakkını ketmetme' denilmiş; Halk Evleri'nin lağvından sonra bu yayın hizmetlerinin gerilemesi üzücü sonuçlar doğurmuştur.

Memleket hizmeti işte böyle olmalı

Bu yayın heyecanının bereketinden en çok istifade eden şehirden birinin de Çankırı olduğu anlaşılıyor; geçen yılın sonbaharında 'Okuyan Adam' yayınları tarafından peşpeşe yeniden yayınlanan beş eserin tamamı Çankırı üzerine ve bu kitapların dördü 1931 ile 35 yılları arasında yazılarak yayımlanmış eserler:

Tahsin Nahit Uygur, Çankırı Halk Edebiyatı, 1932

Ahmet Kemâl Üçok, Görüp İşittiklerim, 1931—36

Dehri Dilçin, Çankırı Masalları, 1932—33

Hacışeyhoğlu Hasan Üçok, Çankırı Tarih ve Halkiyatı, 1932

Ahmet Kemâl Üçok, Çankırı Coğrafyası, 1941

Bu kitapların herbiri, yıllardan beri kitap meraklıları tarafından aranan ama ele geçmeyen, nadir nüshalarına altın muamelesi yapılan eserler. Ünlü kitap dostu ve uzmanı Prof. Dr. Ali Birinci'nin yukarıda listesini verdiğim eserlere birer önsöz ilave ederek yazarlarını tanıtması ve yayınların editörlüğünü üstlenmesi de kitapların kıymetini artıran birer sertifika hükmünde. Yayınların nasıl gerçekleştiği meselesine gelince, geçen dönemde Çankırı MHP Milletvekili olarak parlamentoda bulunan Hakkı Duran'ın bu meseleye gönül koymakla yetinmeyip, Keçiören Çankırılılar Yaren Derneği ve Kültür Bakanlığı'nın maddi katkılarını biraraya getirerek eserlere adeta ikinci babalık vazifesini yerine getirdiği anlaşılıyor. Yeri gelmişken belirtmeliyim ki eserlerin bizzat Kültür Bakanlığı tarafından resmi bakanlık yayını olarak çıkarılmaması hayli isabetli olmuş, zira bakanlık yayınları tertibi, mizampajı, baskı itinası ve hazırlanma safhasında gösterilen lâkaytlık sebebiyle çoğu defa okuyucunun iştahını kaçıran bir zevksizlikle mâlul halde yayınlanıyor; buna bir de 'dili eskimiş, yeni nesil anlamaz' bahânesiyle eserlerin 'sâdeleştirilmesi' rezâletini ilâve ederseniz bu beş kıymetli eserin yayınlanmasında en isabetli yolun tercih edilmiş olduğuna siz de memnun olacaksınız. Kitaplar yazıldığı gündeki özelliklerini aynen muhafaza ederek basılmıştır ve esasen Ali Birinci'nin editörlüğünde yayınlanan eserlerde bu gibi ciddiyetsizliklere zaten tesadüf edilemez.

Mahallilikten milliliğe

Mahallilik özelliği, 'Millilik' denilen şeyi inşâ eden küçük ama değerli tuğla parçaları gibi. Mahalli olanı ıskalayan ve kültüre 'total' bir inşa gibi bakan millilik anlayışı, yaslanacak zemin bulmakta zorlanıyor. Şehirleri konu edinen monografiler, ilmi ve edebi çalışmalar bu bakımdan çok değerlidir ve Halk Evleri döneminde yayınlanan bu gibi eserlerin tez zamanda, kendilerine Hakkı Duran ve Ali Birinci gibi ehliyetli kılavuzlar bularak günyüzüne çıkması gerekir. Elbette yapılması gereken bir başka şey, vaktiyle yayınlanmış eski 'şehir neşriyatı' ile yetinmeyerek şehri konu edinen yeni araştırma ve te'liflere hız kazandırmaktır. İşte bu gibi eserlerdir ki, Rahmetli Remzi Oğuz Arık'ın tesbitiyle coğrafyayı vatan haline getirirler ve memleket şuurunu milli coğrafyanın her noktasına çivileyerek berkitirler.

Bir de türkü albümü: "Eğil dağlar"

Çankırı hakkında bir yayın daha var; tamamı bir kutu içinde meraklısının hizmetine sunulan bu yayın paketi içinde bir de müzik albümü yer alıyor: 'Eğil Dağlar'. Albümde Çankırı yöresinden derlenip kayda geçirilmiş 15 türkü yer alıyor. Bizler 'Eğil Dağlar' türküsünü Yahya Kemal'in Milli Mücadele dönemi yazılarını bir araya getiren kitaptan hatırlarız: 'Eğil dağlar eğil üstünden aşam / Yeni talim çıkmış varam alışam' sözleriyle başlayan bu seferberlik türküsünde Anadolu Türklüğü'nün Milli Mücadeleye bakışı vardır. Türküyü ismen bilmeme rağmen ezgisiyle ve güftesiyle ilk defa bu albümden dinlediğimi itiraf etmeliyim.

Bir Sivaslı olarak Çankırılıları biraz kıskandığımı hissediyorum; eminim ki bu satırları okuyan herkes, 'Niçin bizim memleketimizde böyle yayınlar yapılmaz?' şeklinde bir iç ezikliği yaşamaktadırlar.

Bu yayın paketi hepimizin kulağına küpe olmalı; hazırlayanların, emek ve destek verenlerin ellerine sağlık.

Edinmek isteyenler için: Okuyan Adam Yayınları, Bayındır sokak, 36/B, Kızılay /Ankara, Tel: 0312 435 98 65, Fax: 405 79 03

OLUR MU BÖYLE OLUR MU?

DOKTOR KIVILCIMLI VE BİR SEHİV

Martın son günü Ceviz Kabuğu programında mâlum 'tezkere' meselesi tartışılıyor. Söz dönüp dolaşıp manda meselesine geliyor ve konuşmacının biri (ismini hatırlayamadığım için özür dilerim), Sivas Kongresi esnasında Tıbbiye talebelerinin temsilcisi olarak Kongre'ye katılan Hikmet Bey isimli bir delikanlının Mustafa Kemal Paşa'ya hitaben, Türk gençliğinin manda çözümüne karşı olduğunu, eğer kongrede bu yönde bir karar çıkarsa Mustafa Kemal'i bile tanımayacaklarını anlatıyor. Tam bu noktada tartışmacı olarak stüdyoda bulunan yazar Aytunç Altındal, konuşmacının sözünü keserek,

"İşte bu Hikmet Bey kimdir biliyor musunuz; Doktor Hikmet Kıvılcımlı'dır; bunu pek kimse bilmez, söylemiş olayım kabilinden bir dipnot bilgisi sunuyor.

Benim bilgime göre o Hikmet Bey'in Dr. Hikmet Kıvılcımlı olmaması lâzım; 'Tüh rezilliğe bak, kendi memleketimizin milli kongresi hakkındaki bu mühim ayrıntıyı kaç yıl sonra öğreniyoruz' diye kahırlanarak kütüphaneye yollanıyorum; ara, tara yok... İğdemir'in tutanaklarında bir Hikmet bey var ama, gerisi gelmiyor.

Sağolasın internet; ertesi gün yaptığım taramada Dr. Hikmet Kıvılcımlı'nın hayat hikâyesini hayli detaylı veren siteleri ziyaret ediyorum; hayret! Yok öyle bir şey. Türkiye'de sosyalizmin fikri önderlerinden birisi Dr. Kıvılcımlı; Sivas Kongresi'ne katılmış ve hele hele Mustafa Kemal Paşa'ya böyle bir vatanperverlik gösterisi yapmış olsa, böyle mühim bir bilgi Dr. Kıvılcımlı'nın hayat hikayesinde yer almaz mıydı?

Ama yok! Sayın Altındal'ı ehliyetli ve dikkatli bir araştırmacı olarak bilirdim; belki bir anlık sehiv, bir anlık zuhûl eseri olarak bu yanlış bilgiyi aktarmış olabilir... Aynı programda bir açıklama yaparak kaynaklarını zikrederse öğrenmiş oluruz.