Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

"Türkiye'de lise eğitimi diye bir şey yok ki. Maalesef bu söylediğim doğru. Üç yıl olmuş, dört yıl olmuş, hiç fark etmez. Sorun ÖSS'dir. ÖSS'yi halletmediğiniz sürece lise sorununu çözemezsiniz.

Çocukların hepsi sınava hazırlanabilmek için lise birden itibaren dershanelere gidiyorlar. Bari kapatsınlar liseyi herkes doğrudan dershaneye gitsin. Olacak şey mi yani? Liselerimiz kanayan bir yaradır eğitim sistemimizde. 4 yıla çıkardılar. Bu dershane problemini ortadan kaldırıyor mu? Belki lisenin ilk bir yılını kurtarmak için bu yolu seçtiler."

Bu sözler Prof. Dr. Üstün Ergüder'e ait.

Temel eğitimin üstüne lise niçin okutulur? Cevabını yine Sayın Ergüder'den dinliyoruz: "Soru sorabilen, etrafını eleştirebilen ve demokratik bir ortamda iş yapabilen çocuklar yetiştirmemiz gerekiyor. Fikir alışverişinde bulunan, etrafındaki tartışmalara katılan, takım oyununa girebilen çocuklar olmalılar." Bu tarife göre lise, bir nevi entelektüel fideliğidir ve bu tarif bana göre doğrudur. Batı dünyasında lise eğitiminin nasıl mevzilendirildiğine de bakalım: "Batılı vasat bir insanın eğitimi, içinde yaşadığı toplumun kültürel kimliğinin ayrılmaz bir parçası olarak görülen Eski Yunan ve Roma uygarlıklarına göre biçimlendirilir; Hıristiyanlık bu kültür kapsamında örgütlenmiş üçüncü bir ortak payda olarak bu kimliğe eklenir." diyor Prof. Dr. Sencer Şahin. "Hümanist lise" kavramının muhtevası üç-aşağı beş yukarı böyledir. Hıristiyanlık, batılı lise eğitiminde bir kültür arkaplanı olarak bütün müfredata rengini ve dokusunu nakşetmiştir. Batı geleneğinin taşıyıcıları olarak Yunanca ve Latince dilleri de bu müfredat kapsamındadır. Prof. Dr. Sencer'e göre Türkiye, iki dünyanın kavşak yerinde tutunduğu için Avrupalı bir aydının üstlenmesi gerekenden en az iki kat daha ağır bir manevi uygarlık sorumluluğunu taşımaktadır. Bunun açık anlamı şudur: Gerçek bir Türk aydını klasik batı dillerinin (Eski Yunanca ve Latince) yanı sıra klasik doğu dillerine de (Arapça ve Farsçaya) aşina olarak eğitilmek zorundadır. Bu değerli makalenin tamamını iktibasa imkanım yok ama anlamak isteyene yeterince vuzuh vaadediyor bu cümleler (tamamı için bkz: http://www.akdeniz.edu.tr/fenedebiyat/eskic/turkce/personal/sencer/makale.htm )

Bizde lise eğitimi batılı hümanist lise karakteri göz önünde tutularak biçimlendirildi ama o günlerde biz hararetli bir redd-i miras davası sürdürdüğümüz için doğuyu ve batıyı kucaklayacak geniş fikirli bir müfredat ve eğitim yaklaşımının uzağında kaldık. O dönemde din eğitimi de yasaklanmış olduğu için sonradan imam-hatip liseleri adıyla, klasik liseye paralel ama duruşuyla ona alternatif bir başka kurum icad ettik. İlk eksik inşâ kadar ikinci çare de yanlıştı. Bugün ise, liselerin birer entelektüel fideliği tarzında biçimlenmesi gerektiğini tartışmaktan çok uzaklardayız; liseler, tamamiyle bir nevi üniversiteye hazırlık kursları haline geldi; kurs ama öğrencilerin ve velilerin pek de itibar etmediği bir kurs. Lise eğitimimizin fiiliyatta bugün en iri aksâmı özel dershanelerdir.

Dolayısıyla katsayı meselesi etrafında koparılan toz-duman, aslında son derece tâli bir mesele. Hükümet, imam hatipleri meslek lisesi kapsamından çıkaracak küçük bir kararla, meslek liselerinin katsayı mağduriyetini giderebilir ve imam hatipli çocukların meselesini daha dürüst bir düzlemde samimiyetle ortaya koyabilir.

Ana probleme nisbeten cirmi pek hafif bir konu bu bana göre. Niçin derseniz tek cümleyle izah edebilirim: Bugünkü üniversite mezunlarımız, dört başı bayındır manasıyla henüz bir klasik (veya hümanist) lise mezunu sayılmaktan hayli uzakta bir vasıf sergiliyorlar. Döne döne düşünmemiz ve çare aramamız gereken asli mesele budur.

Keşke bütün derdimiz katsayı olsaydı.