Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Önümüzdeki yılın mart ayında mahalli seçimler yapılacak ve siyasi partiler daha şimdiden bu seçimin hazırlıklarına giriştiler. Özellikle büyük şehirlerde gösterilecek adayların ismi üzerinde erken tartışmalar yaşanıyor. Üzülerek de olsa kabul etmeliyiz ki çoğumuz, mahallî seçimlerle ilgileniyor gibi görünürken meseleye "büyük siyaset"in penceresinden bakıyoruz. Meselâ hükûmetin bir bakanı, "seçimde oylarımız düşerse durmayız, gideriz" derken, mahallî seçimlere bir genel seçim havası vermek amacını taşıyordu.

Bu bakış açısı yanlış değil elbette, fakat vahim ölçüde eksik. Mahallî seçimler, vatandaşla siyaset kurumu arasındaki en dolaysız, en sahici, en birebir ilişkinin biçimlendiği kurumdur. Türkiye'deki siyaset algılaması ise bunun tersi; genel seçimler asli, mahalli seçimler ikinci derecede kalan bir önemlilik sıralamasına tâbi tutuluyor.

Genel seçimlerin bu kadar önemsenmesinin sebebi, Türkiye'de siyaset kurumunun henüz ideolojik boyutta algılanmasıdır; rejim hâlâ kendinden emin değil; devletin kurumları arasında hâlâ derin bir yetki ve rol paylaşım kavgası sürüp gidiyor. Merkezî devlet bürokratlarının seçilmişlere gösterdiği güvensiz ve hasmâne tutum yüzünden bizde her genel seçim, siyasetüstü bir görüntü kazanarak atanmışlarla seçilmişler arasında geçen heyecanlı bir müsabakaya dönüşüyor. Siyasi kararlarımızı bu temel bölünmüşlükte hangi tarafı sempatik bulduğumuza göre belirliyoruz.

Oysa ki mahallî seçimler doğrudan bizimle ilgili, evimizin, sokağımızın, mahallemizin düzeni, gelişmesiyle, daha iyi hizmet almamızla ilgili. Bu seçimlerde yapacağımız tercihler ülkenin değil, bizatihi yaşadığımız yerin meseleleri hakkında olacak. İşte bu yüzden mahallî seçimlerle daha yakından ilgilenmeli, kimleri niçin seçeceğimiz hakkında daha etraflı bilgi edinmeliyiz. Bu seçimler ülkenin kaderini doğrudan ilgilendirmiyor; park, kaldırım, ulaşım, aydınlanma, sağlık, çarşı-pazar, kanalizasyon, çevre meseleleri tarihî dokunun korunması gibi doğrudan günlük hayatımıza dair konuları kapsıyor.

ŞEHİRLİ OLMAK YOLUNDA MAHALLÎ SEÇİMLER ÖNEMLİDİR

Türkiye hâlâ şehirleşme sürecinde emekleyen bir ülke; köylülükten çıkıp, rençberlik ve tarım faaliyetlerinden hizmet ve sanayi sektöründe üretken olmaya çalışan, şehirli kimliği edinmeye çalışan insanlarız biz. Köyden şehre göçerken hayat tarzımızı ve dünya görüşümüzü de değiştirmekteyiz. Bu büyük bir sosyal hadisedir ve "tebâ"nın "vatandaş"a dönüşmesi sürecidir. Mahallî idarelerin yönetimini mahallî siyaset, ülkenin yönetimini millî siyaset diye adlandırırsak tablo daha vuzuh kazanacak: Mahallî siyasette erginlik göstermeden millî siyasetin kendi dengelerini bulması mümkün olmayacaktır. Bizler işte bu iki olgunun içiçe geçtiği, tam manasıyla ayrışamadığı bir geçiş döneminin sancılarını çekmekteyiz.

MUTLAKA YAPILMASI GEREKEN BİR ANKET

Martta, mahallî yöneticilerimiz için oy kullanacağız. Bir araştırma şirketi sokakta, pazarda anket yapsa ve oy kullanacak kişilere basit sorular sorsa, belki manzara daha netleşecek ve durumu daha iyi kavrayabileceğiz. Mesela;

  • Belediye Başkanı'nın yetkileri nedir?

  • Belediye Meclisi nedir, Belediye encümeninden farkı nedir; her iki kurulun üyeleri nasıl ve hangi usulle seçilirler?

  • Kent Konseyi nedir, ne işe yarar?

  • Muhtar kimdir, ne iş yapar?

Bu sorulara verilecek cevapların genel anlamını şimdiden tahmin edebiliriz. TBMM'nin işleyişi, AYM'nin yapısı, Cumhurbaşkanı'nın göreve gelme ve görevden uzaklaştırılmasıyla ilgili genel kültürümüz, yukarıdaki soruların cevaplarından daha etraflı ve nisbeten daha doyurucu görünecektir. Bu durum bana Ziya Paşa'nın o meşhur beytini hatırlatıyor:

"Yıldız arayıp gökte nice turfe müneccim;

Gaflet ile görmez kuyuyu rehgüzerinde"

Diyor ki şair, "Acemi astronomlar fezada yeni yıldızlar bulup keşfetmek için gözlerini yukarıya dikmiş hâldeyken, burunlarının dibindeki kuyuyu görmezler."

Tam o hesap!

DİKKAT; SADECE BAŞKANA DEĞİL, BELEDİYE MECLİSİ ÜYELİRİNE DE DİKKAT!

Mahallî seçimlerle ilgili bir başka yanılgımız, seçimleri sadece seçilecek başkan adayı üzerinden algılayıp kabullenmemizdir. Bütün dikkatimizi "başkan"a teksif ederken, başkandan daha önemli ve daha fonksiyonel bir başka seçim unsurunu, yani Belediye Meclisini ihmal ediyoruz. Bence seçmenler, başkanlar kadar her siyasi partinin Belediye Meclis üyelikleri için gösterdiği aday listesini de inceleyip üzerinde uzun uzun düşünmelidir. Belediye Meclisi üyeleri çoğu defa ilk defa ismini aday listelerinde görüp sonra varlığını bile unuttuğumuz kimselerdir; bir rezalete çanak tutmadıkça basın bile onlarla ilgilenmez fakat onlar yaşadığımız şehirlerin şeklini, üslûbunu, hatta rûhunu biçimlendiren önemli kararlara imza koyan kişilerdir ve bugüne kadar yapılan mahallî seçimlerde belediye meclislerinde çoğunluğu, nedense hep, asıl mesleği bir şekilde "imar vaziyetleri" ile ilgili kişiler oluşturmuşlardır; mühendis, mimar, müteahhit veya inşaat şirketi yöneticilerinin etkili olmadığı bir belediye meclisi düşünülemez bile. Encümenlerde de durum pek farklı değil: Encümenler, Belediye Meclisinin her yıl kendi içinden seçtiği ve başkana yardımcı olacağı düşünülen dar kapsamlı bir çalışma grubudur ve encümenlere genellikle, başkanla aynı partiye mensup meclis üyeleri seçilirler.

Bu seçimde seçmenler, oy verecekleri partinin yöneticilerini sadece başkan adayının kimliği hakkında değil, meclis adaylarının mahiyeti, mesleği ve niteliği hakkında da sigâya çekmeli, bu üyelerin mecliste rant paylaşmak ve yeni rant sahaları peydahlamaktan çok hangi usul ve araçlarla halkın gündelik hayatını kolaylaştıracaklarını sormalıdır.

"Burada bizim parti kazansın da nasıl kazanırsa kazansın" hissi yerine seçmenler artık, "bu belde, bu şehir, bu metropol bizim yaşadığımız yer, evimiz-barkımız; ona sahip çıkalım, nasıl yönetildiği ile ilgilenelim; bize en makul ve inandırıcı görünen hizmet kompozisyonunu değerlendirelim; kararımızla yaşadığımız şehrin güzelleşmesine katkıda bulunalım, bizim de yönetimde payımız var" diye düşünmeliler.

HER SEÇMENE BİR BELEDİYE KANUNU

Siyasi partilerimize bu seçimlerde yeni bir görev daha düşüyor. Kampanya ve tanıtım çalışmaları için bastırılan binlerce ton kâğıt ve mürekkebin bir kısmı bu defa özellikle "Belediye Kanunu"na ayrılmalı ve her parti (veya aralarında anlaşarak hepsi), Belediye Kanununun tam metnini ihtiva eden bir kitapçık bastırarak, hemşehrilerini yapmayı düşündükleri hizmetin iç organları konusunda aydınlatmalılardır.

Mahallî seçimlerin seçmeni "vatandaş" değildir, "hemşehri"dir. Belediye Kanunu'nun 13. maddesi öyle diyor: "Herkes ikamet ettiği beldenin hemşehrisidir." Öyleyse bu seçimlerin ruhunu siyasi kavramlar değil, şehrin bünyesiyle ilgili mahalli meseleler oluşturmalıdır ve bizler, artık -nerede yaşıyorsak- kendimizi o şehrin sadece seçmeni değil, hemşehrisi hissederek şehirlerimize sahip çıkmayı öğrenmeliyiz. "Şehirli olmak" bunu gerektirir.